Polisin şafak vakti "Osman Kavala'nın ekibi" diyerek gözaltına aldığı ve akşam serbest bıraktığı akademisyenler konusu, medyada hâlâ tartışılıyor.

Öncelikle belirtmeliyim ki polis, sadece bu olayda değil, bütün soruşturmalarda, kim olursa olsun, hangi suçu işlediği iddia edilirse edilsin, herkese hukuka uygun davranmalıdır.

***

Şu bir gerçek ki dünyada istihbarat faaliyetlerinin yüzde doksanı, artık "sivil toplum örgütü" denilen yapılanmalar tarafından, Soros'un "Açık Toplum Enstitüsü" örneğinde olduğu gibi bulunduğu ülkenin yasalarına uygun bir şekilde sürdürülmektedir.

CIA ajanı Ralph McGehee, "Birleşik Devletler tarafından parayla beslenen hükümet dışı örgütler de doğrudan ya da dolaylı olarak operasyonlarda yer alır. Bu tür örgütler ve ajanslar, açık çalışmakla birlikte CIA, hükümetleri desteklemek veya yıkmak gibi birincil rolünü elinde bulundurmaktadır" itirafında bulunmuştu!

Soros'un turuncu devrimlerini veya Arap baharını hatırlayınız. Hepsi birer CIA operasyonu değil miydi? Türkiye'deki gezi eylemleri de bu şekilde planlanmış bir operasyondu ama ikinci gününden itibaren halkın katılımı ile millileştirildi!

2016'da açıklanan WikiLeaks belgelerinde Soros'a ait Açık Toplum Enstitüsü'nün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i indirmeyi ve ülkeyi istikrarsızlaştırmayı hedeflediği, bu amaçla da yeni muhalif oluşumlar yarattığı ortaya çıktı! Açık Toplum Enstitüsü'nün, Rusya'ya çok sayıda sığınmacı göndermeyi, ülkedeki medya operasyonlarına nüfuz etmeyi ve 2014 Soçi Kış Olimpiyatları'nın değersizleştirmeyi planladığı anlaşıldı.

Peki, Türkiye'ye 4 milyon sığınmacı gönderilmesi kimin planlamasıdır? Kendiliğinden olduğu söylenebilir mi?

Rusya Parlamentosu 2005 yılında Putin'in emriyle hazırlanan "Ticari amaçlı olmayan devlet dışı toplumsal örgütler yasası"nı kabul ederek yabancı sivil toplum örgütlerinin Rusya'daki faaliyetlerini kısıtlamıştı. Putin "Sivil toplum örgütlerimiz, kendi iş adamlarımız tarafından veya doğrudan devlet bütçesinden desteklenmeli. Bu yasa, dışardan gelen sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yasaklı hale getirmiyor. Onlar sadece nereden ne kadar para aldıklarını söylesin." demişti.

***

Sivil toplum örgütleri, ülke aleyhine istihbarat çalışması yapıyorlarsa, bu durum Türkiye'de polisi aşar! Zira, istihbarata karşı koymak, polisin değil istihbarat örgütünün görevidir.

2008 yılında Muş'ta Genç Birikim Derneği'nin "Gençten Gence Projesi"ni ABD'nin Ankara Büyükelçiliği desteklemişti. Eğitim Ataşesi Craig Dicker, valinin da katıldığı resmi törende, "Geçen yıl gençlere yönelik hibe kapsamında projeye başladık. Genç sivil toplum örgütlerini destekleme kapsamında şu ana kadar yaklaşık 30 sivil toplum örgütüne destek olmuşuz. Türkiye'de çok çeşitli alanlarda sivil toplum örgütlerince çalışmalar yapılıyor ama bizim esas amacımız yeni nesli desteklemektir" demişti!

Kısacası, bu işler polis operasyonları ile çözülemez. Zaten bu faaliyetlerin bazıları, İktidar tarafından desteklenmektedir. Siz iktidar olmak için ve açılım süreci boyunca, bu tür örgütlerden destek almışsanız, CIA'nın yazdığı Arap Baharı senaryosunu, 2005 yılında Arap dünyasının sivil toplum kuruluşları temsilcilerini İstanbul'da toplayıp para dağıtarak sahneye koymuşsanız, şimdi aynı ekipler sizin aleyhinize kullanılıyor diye üzerlerine gidemezsiniz. Giderseniz elinize yüzünüze bulaştırırsınız. Çünkü yaptıkları işi tanımlayan bir suç, ceza yasasında yoktur!

***

Osman Kavala, Ergenekon sürecinde Taraf gazetesine "borç" da olsa para vermişse, Anadolu Kültür Sanat Tanıtım A.Ş, üzerinden Açık Radyo'ya ev sahipliği yapmışsa veya Kürt edebiyatını İngiltere desteğinde fonlamışsa, "Anadolu'da Müslüman olmayan Toplumların Mimari Mirasını Koruma Projesi"ni ABD Büyükelçiliği desteğinde sürdürmüşse, onu tutuklayacak bir yasa maddesi bulamaz, bulsanız bile iddianame yazmakta zorlanırsınız. Dönemin Muş valisini de tutuklamanız gerekir! Üstelik ABD ve Avrupa da ayağa kalkar! Bu işler akılla çözülür, polisle, yargıyla veya şiddet kullanarak değil!