"İnsanı hayvanlardan ayıran temel nitelik aklını kullanarak düşünmesidir" derdi eski filozoflar. Ancak son yüzyılda hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar onların da düşünme yetisi olduğunu ortaya çıkardı. Örneğin fil, yüz kilometre uzaktan bile su kaynağının yerini bilmekte ve şaşırmadan o kaynağa gitmektedir. Karga, bir leşten karnını doyurduktan sonra ilerideki günlerde aç kalmamak için et parçalarını bir yere saklamakta ve aç kalınca şaşırmadan eti gömdüğü yeri bulmaktadır.

O zaman nedir insanı hayvanlardan ayıran temel nitelik?..

"Konuşmak" diyecektim ama papağanlar aklıma gelince vazgeçtim.

"Araç kullanmak" diyecektim ama gagasına sıkıştırdığı çöpü araç olarak kullanıp yiyeceğine ulaşan kuşlar aklıma gelince vazgeçtim.

İnsanı hayvanlardan ayıran temel nitelik düşünce zincirleri kurup "Neden, niçin?" sorularını kendine sorup sorgulama ve yargılama yeteneğidir.

Çağdaş filozoflar "Otoriter rejimler zekayı geriletir" diyor. Elbette geriletir. Becerebilirseniz sol kolunuzu altı ay kullanmayın. Altı ay sonra kaslarının gevşediğini, yetilerinin zayıfladığını görürsünüz. Kullanılmayan zekâ da toprağa bırakılmış demir gibi paslanacaktır.

Son 20 yılda Türk insanı sorgulama ve yargılama yeteneğini kullanmadığı için Afganistan'a doğru yol aldı.

★★★

UÇTU UÇTU KUŞ UÇTU

Erdoğan üç yıldır "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" diyordu.

Bütün dünya enflasyonla mücadele için faizleri yükseltirken Türkiye düşürüyordu.

Bunun için Erdoğan dini kullanmaktan geri kalmadı:

"Nas var, nasss" diyordu.

(Nas: İslam fıkıhında Kur'an'da yer alan ayetler ve peygamberin söylediği hadislere verilen genel ad.)

Mehmet Şimşek "Türkiye'nin rasyonel bir zemine (akla uygun, ölçülü) dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır" derken ekonomi biliminin kurallarına uyacağını açıklıyordu.

Peki nassa ne oldu?

Uçtu uçtu kuş uçtu,

Arkasından nas uçtu.

fahrettin paşa 6

MEDİNE SAVUNMASI VE ÇÖL KAPLANI FAHRETTİN PAŞA

Yıl 1916

İngiliz desteğiyle isyan eden Mekke Şerifi Hüseyin'in Medine'yi hedef alması üzerine başlayıp 2 yıl 7 ay sürdü.

Osmanlı Sultanı VI. Mehmet, Mondros Antlaşmasına imza koyarak bütün cephelerde silah bırakılmasını kabul etti.

Fahrettin Paşa, Mondros Antlaşmasına uymayarak Medine savunmasına devam etti. Çünkü orada Peygamber Efendimizin kabri vardı. O kabre İngiliz askerlerinin ayak basmasına gönlü razı değildi.

VI. Mehmet hem padişah, hem halife. Ama Medine'de bile silah bırakılmasını emreden antlaşmaya imza koymuştu.

"Sizin anlaşmanızı da, vereceğiniz emirleri de dinlemiyorum. Resulullah'ın kabrini savunmak için gerekirse şehit olacağım, son nefesime kadar kabri savunacağım" telgrafını İstanbul'a çekti.

Gelen telgraf üzerine İslam halifesi Fahrettin Paşa'ya desteğini çekti, "Mermi ve erzak göndermeyin" dedi. Türk Mehmetçiği Medine'de çöl çekirgesi yiyerek aylarca aç, susuz Resulullah'ın kabrini savunmaya devam etti.

Çünkü Fahrettin Paşa İttihatçı bir subaydı.

Cumhuriyet döneminde "Hilafe isteriz!.." diye bağıran siyasal İslamcılar, Peygamber Efendimizin kabrini bile İngiliz postallarına çiğnetmeye razı olan Halife VI. Mehmet'in bu davranışını asla yazmazlar, Cumhuriyeti kuran İttihatçıları düşman görürler. Bunlara vatan da emanet edilmez, Peygamber Efendimizin kabri de...

İttihatçılar ölür, İttihatçılık yaşar!..

Kabrin nur olsun Fahrettin Paşam!..

★★★

"Yıl" diyoruz,

"Yılbaşı" diyoruz,

"Yeni yılınız kutlu olsun" diyoruz.

Ama "yıldönümü" kavramına sıra gelince

"Sene-i devriye" yazıyoruz.

Çünkü Türklük ve Türkçe bilincimiz yok.

Erdoğan'ın yerinde ben olsaydım önce Suriyelileri, ardından Türkçesi varken Arapça sözcük ve tamlamaları kullanan sözde milliyetçileri bir haftalığına Suriye'ye sürerdim.

★★★

Hülasa

Velhasıl

Hasılı kelam

Vesselam

Ne bunlar ya?.. Atatürk'ün dil devrimini anlamayan Türkler Anadolu'yu Arap yarımadasına çevirmişler.

Boşuna "Konuştuğunuz Türkçe kadar Türksünüz" demiyoruz.