Yerel seçimler yaklaştıkça Ak Partili bazı adayların şimdiye kadar kamuoyunca bilinmeyen ülkücü geçmişleri ortaya çıkmaya başladı. Yıllardır toplumla paylaşmadıkları ülkücülük hatıralarını yeni yeni öğreniyoruz.

Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki üniversite yıllarında ülkücü hareket içinde yer almış.

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı (ve adayı) Osman Zolan ise gençliğinde rahmetli Başbuğ’un elini öpmek için İzmir’e gitmiş; hayır duasını almış.

Hani Penguen dedesine sormuş;

- Dede benim annem gerçek annem mi?

- Evet torunum

- Babam gerçek babam mı?

- Evet torunum

- Peki sen gerçek dedem misin?

- Evet torunum.

- Madem öyle, ben niye üşüyorum?

Biz de şimdi soruyoruz;

Madem öyle, 1994-2015 yılları arasında tam 21 yıl belediye başkanlığı, daha sonra milletvekilliği ve bakanlık yapan Özhaseki’nin üniversite hatıralarını niye şimdi öğrendik?

Madem öyle, 2011 yılından bu yana Denizli Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinde bulunan Osman Zolan’ın Başbuğ ile olan hatırasını niye şimdi öğrendik?

-

Gerçi onlar da haklı! Ülkücü geçmişlerini çözüm sürecinde paylaşacak değillerdi ya! O süreçte "Ben ülkücü kökenliyim, ülkücü geçmişim nedeniyle bu süreci kabullenemiyorum" demeleri beklenemezdi.

O zaman şartlar öyleydi, şimdi böyle...

Ne güzel memleket değil mi?

-

Hadi bunları anladık diyelim, bunlardan daha çok bunları ülkücü gösterme gayretindekilere ne diyeceğiz?

Hani ülkücülük sadece MHP’de olurdu?

Hani ülkücünün yeri sadece MHP’ydi?

Şimdi ne oldu da hayatları boyunca bir kez olsun MHP’de bulunmamış bu isimlerin ülkücülüklerine kefil oldunuz?

Eğer bir kimse MHP dışında da ülkücü olabiliyorsa o zaman Mansur Yavaş’ın günahı ne?

Özhaseki deyince oluyor da, Mansur deyince neden olmasın?

Adil olun adil!

Ülkücülük kimsenin tekelinde değildir.