CiddiGazete- İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HaberTürk TV'de TekeTek programına konuk oldu.

Akşener, AKP'deki Bülent Arınç olayından, İyi Parti'den çıkartılan İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ ve yaşanan ekonomik sorunlara kadar güncel olaylarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

İşte Akşener'e sorulan sorular ve cevapları:

FATİH ALTAYLI: İYİ Parti'nin neredeyse olaysız bir günü yok. Son genel kurulunuzda niye olay vardı? Bu acaba CHP'ye yakınlaşmanızdan mı?

MERAL AKŞENER: Ben CHP'li arkadaşlara 'kıratın ya huyundan ya suyundan'. Dolayısıyla sizin huyunuzu aldık diyorum. Demokrasiyi içselleştirmeye çalışıyoruz. Çok otoriter yapılardan geliyoruz. Sizin profesyonel olarak maaş ödediğiniz danışmanlar siyasetçiliği toz zerresi görürdü bir süre sonra.

ALTAYLI: Milletvekilliği adamdan sayılmıyordu.

AKŞENER: Evet sayılmıyordu. Televizyona röportaj vermek için izne tabiydiniz. Ben otoriterleşmemeye gayret ediyorum, demokrasiyi içselleştirmeye bir genel başkan olarak kararlıyım. İş geldi kongreye. 38 milletvekilimiz vardı. Şimdi 36'ya düştü. GİK üyeliği, genel başkan yardımcılığı, milletvekilliği hepsinden önemli. Çeşitlendirmeye gayret ediyoruz, orada sorun oluyor. Orada bazen kırgınlıklar oluyordu. Bunu tamamen değiştirdik. 1,5 yıl evvelki kongremizde tamamen çarşaf liste yaptık, kimseyi önermedim. 3 ayrı anahtar liste çıktı. Genel merkezin yaptığı anahtar listeyi delen arkadaşlar çıktı. Bana göre demokratik bir kongre olmuştu, orada da itirazlar çıktı. Genel başkan yardımcıların tümünü yazdım, kadına önem veriyorum. Sonuç itibarıyla alttan üste, üstten alta çok insan yer değiştirdi. Benim 50 kişilik listemden sanıyorum 30 kişi girdi. İl başkanları kendi aralarında anlaşıp, istedikleri kişileri seçti. Bir liste dolaştı. O listenin içinde bulunmayan iki arkadaşımız o el yazısı listenin içine yazıldı. Orada iki arkadaşımızın ismi var. İkisi de GİK'de olmayacaklarını biliyor. Arkadaşlarımızdan biri benden grup başkanlığı talep etmişti. Ben de ona 'hayır' dememiştim. Sonuç itibarıyle o liste büyük olay haline döndü. 100 kişilik listede şunu çiz, yerine şunu yaz olabilir.

ALTAYLI: 184 kişilik listeden 50'si seçilecekti.

AKŞENER: Bu liste milletvekili arkadaşlarımızın sinirini bozdu. Hepsiyle görüştüm. Umuyorum bundan sonra basını bundan sonra kongrelerimizdeki meselelerle meşgul etmeyiz.

ALTAYLI: Halk tarafından bu tür şeyler parti içi zaaf olarak algılanıyor. Peki Ümit Özdağ niye sinirlendi? Niçin birdenbire partiye zarar verecek çıkış yaptı?

AKŞENER: Bilmiyorum. Bu arkadaşımız benden grup başkanlığı talep etmiştir. Ben de kendisine 'hayır' demedim. Ben GİK listesinin 1. sırasına Orhan Çakırlar'ı koydum, Ümit Özdağ grup başkanı olsun diye. Sonra el yazısı listenin içinde sayın Özdağ'ın isimleri vardı. GİK listesindeki olmadıklarını biliyorlardı. Sayın Özdağ tek tek görüştüğümüz arkadaşlarımızın arasına katıldı. Sonuçta ne olduğunu bilemediğim sistemin içinde bir gün baktım ki televizyon kanalında veryansın ediyor arkadaşımız.

ALTAYLI: İlk iddiası İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile ilgiliydi. Fethullahçı'dır dedi. Şu anda tutuklu olan Enver Altaylı ile akrabalığını gösterdi. Niye başka biri değil de Buğra Kavuncu'yu hedef aldı.

AKŞENER: Bu arkadaşımız ben, benden sonra genel başkanlığa hazırlıyorum kanaatine kapıldı. Bir siyasi partide bir genel başkanlık sandalyesi boşaldığı zaman pek çok insan onun için yatırım yapar. Belli insanlarla bu partinin kurucuları, en başı, ortası son dakikada geleni var. Genci var, tecrübelisi var. Bunlar biraraya gelir kurumsal bir sistem oluşturulur. Mesela rahmetli Demirel Cumhurbaşkanlığına gittiğinde Köksal Bey, İsmet Sezgin aday oldular. Sonuç olarak Tansu Çiller seçildi. İttifaklarla seçildi. Dolayısıyla genel başkanların işaret ettiği bir aday seçilmedi.

ALTAYLI: Bir yere gitmiyorsunuz değil mi?

AKŞENER: Hayır, hayır! Buğra Bey'le ilgili olarak bana geldi, kongremiz vardı. Buğra'nın FETÖ'cü olduğunu söyledi. Ben de kendisine konuyla ilgili belgi, bilgi getirmesini gereğini yapacağımı söyledim. Bu bilgiler nereden? Belgesi yok. Not aldım, o da devletin bazı kurumlarını söyledi. Jandarma, askeriye ve MİT'ten aldığını söyledi. Ben de ilgili kurumların başındaki kişileri aradım. Okudum, bunlar iddia, iddia sahibi bu kişi. Sizden alındığını söyledi. Bu bilgilerin sizde olup olmadığı doğru mu?

ALTAYLI: Yani Hakan Fidan ve Hulusi Akar.

AKŞENER: Evet. Ben eski İçişleri Bakanıyım Fatih Bey. Nasıl soru sorulacağını bilirim.

ALTAYLI: Peki ne dediler?

AKŞENER: Gizli değil resmi bir biçimde aradım. Devletin sistematiği şudur. Siz müracaat edersiniz, size gizli bilgiyse, verilemeyecek bilgi ise yüzünüze yazıyla veya şifahi olarak söylerler. Gizli değilse gereğini yaparlar. Çarşamba bir arkadaşımız, Perşembe bir arkadaşımız geri döndüler. Sayın Özdağ'ın oralardan aldığını iddia ettiği kayıtların sisteminde olmadığını söylemiş oldular. Ben o insanlara 'Buğra Bey FETÖ'cü müdür' diye sormadım. Biz siyasi partiyiz, her yerde üye yazarız. Herhangi bir terör örgütüne üye midir, sempatizan mıdır bilemeyiz. Biz yazarız Yargıtay'a veririz, bakar. Siz eğer bir il başkanına direkt FETÖ'cü diyorsanız. Genel başkanınız da bununla ilgili çalışma yapıp 'hayır' alıyorsa, orada onu kapatırsınız. Ama gene ikna olmuyorsanız, belgesini bilgisini koyamadığınız şeyleri savcıya şikayet edersiniz. Ondan sonra hakkınız olur, dersiniz ki, 'ey ahali bu Meral Akşener, FETÖ'cüyü aldı koydu, ben de şikayet ettim'. FETÖ bir terör örgütüdür Fatih Bey. DEAŞ gibi, PKK gibi. Terör örgütünün sempatizanı, terörist diye bir kişiyi söylerseniz, bunu ispat etmekle görevlisiniz. Bunu yargıya teslim etmek zorundasınız elinizde karineniz varsa. Sonuç itibarıyle bunu yapmadığımız zaman sadece bir kişinin ardından bu manada konuşursanız, ispat etmek görevi sizindir. O zaman bu iftira olur. Yanlış ve ayıp olan kısmı bu.

ALTAYLI: Esas amacı ne?

AKŞENER: Bilmiyorum, bir gazeteci arkadaşımızın sormasını isterdim, nedir amaç?

ALTAYLI: Ümit Bey aslında sizi değil devleti suçlamış durumda. Çünkü devlet 'hayır' diyor. Genelkurmay'ı, MİT'i de suçluyor aynı zamanda.

AKŞENER: Bizim vergilerimizle terör örgütlerine mensup insanlar var mıdır, yok muduru takip eden legal yapılardır. İstihbarat örgütlerimizdir.

ALTAYLI: Grup başkanlığını kendisine tevdi etmiş olsaydınız...

AKŞENER: Onu bilemem, bunlar kendisine sorulması gereken konular. Benim gördüğüm bağıra çağıra arkadaşımız isnatlarında bulundu. Buğra Bey hem kendi hakkında hem onun hakkında şikayette bulundu. Soruşturma açıldı. Bir karar çıkacak, sonuç itibariyle akla kara belli olacak. Buğra Bey bu isnattan aklanma söz konusu olduğunda o zaman hukuki olarak iftiracı olacak sayın Özdağ.

ALTAYLI: Ümit Özdağ'ın bu yaptığını parti içi hak arayışı olarak görmüyor musunuz?

AKŞENER: Hayır, yok! Parti içinde eleştiriler yapıldı ama kimse kimseyi FETÖ'cülükle hainlikle suçlamadı. Ben bir genel başkan olarak buna müsaade edemem. Söyleyen insan belgesini, bilgisini götürecek gereğini yapacak. Bunların her birini sorumluluk meselesidir. Nitekim MİT'ten, Jandarmadan, askeriyeden aldım dediğinizin olmadığı en üst seviyede söylendi.

ALTAYLI: Sizin hakkınızdaki o soruşturma ne oldu?

AKŞENER: 4 senedir sürüyor, daha ifadem alınmadı.

ALTAYLI: İsmail Koncuk niye istifa etti?

AKŞENER: Bunlar çok üzücü şeyler. Ben ilçe başkanı, belediye başkanı, üst delegeye kadar hangi arkadaşımız partimizden ayrılırsa çok üzülürüm. Çünkü o partileri var eden insanlardır. İstifa eden hiçbir arkadaşımızın hakkında incitici bir şey söylemedim, iradelerine saygı duydum. Ama istifa gerekçelerini olumlu bulduğunu söyleyemem. Onu söylemeyeyim, kalsın.

ALTAYLI: Özdağ'ın başka iddiası var; sizin milliyetçi öncelikli MHP'den gelen bir parti olarak HDP ile anayasa taslağı için masaya oturmanız iddiası var. İbrahim Kaboğlu'nun önderliğinde, ben kendisini çok severim.

AKŞENER:Ben kendisini sevdiğimi söyleyemeyeceğim.

ALTAYLI: Biz kendisiyle İnsan Hakları Komisyonu'nda bulunduk. Çok pozitif çalışmaları vardı. Gerçi kısa zaman sonra ayrıldık. Sizin HDP ile masaya oturmanız iddiası milliyetçi kesimde rahatsızlık yarattı. Ondan önce Selahattin Demirtaş'ın kahvaltıya gelmesi vardı. Size HDP üstünden de geliniyor bir yandan.

AKŞENER: Çok net söylüyorum. Kesinlikle yalan. TÜSES'i bilirsiniz. Rahmetli Erdal İnönü'nün kurduğu vakıf. Zaman zaman siyasiler toplantıya çağırılıyormuş. Ben davet edilmedim. Partiyi kurarken bir arkadaşımızı davet etmişler. Bunlar üst düzey entelektüel toplantılar. Nuri Bey bana geldi, 'Ben de gidebilirsiniz' dedim. Burada Saadet Partisi, CHP, HDP ve İYİ Parti oturmuş bir anayasa hazırlamış. Süre 1,5 ay. Bu ülkede 1,5 ayda bir anayasa hazırlanabilir mi kardeşim? Hukukçu kimse yok. Saadet Partisi'nden yalanlama geldi. Ben dedim ki, 'kesinlikle böyle bir şey yok'. Daha ilginci HDP yaptı böyle bir şey yapmadık diye. Ama aynı şahıs, AK Parti ile anayasa hazırladığımızı söyledi. Sayın Ömer Çelik'le bizim genel sekreter arkadaşımız bir araya gelmişler hazırlamışlar. Şimdi asıl mesele şu. Ömer Çelik bey bu arkadaş yalancılıktan tutun, ahlaksızlığa kadar her türlü hakareti yapan tweetler zinciri yaptı. Tık yok. Ömer Çelik beyefendinin söylediğine herkes inandı. Ama bu tarafta Saadet Genel Başkanı yalanlamış, İYİ Parti genel başkanı yalanlamış, HDP'nin iki eş genel bakanı yalanlamış, CHP yalanlamış. Ama bu arkadaşımız bu yalanlamalara inanmıyor. 30 sayfalık bir kağıt sallanıyor. Sayın Kaboğlu'nun 2012'de sayın Cemil Çiçek'in yaptığı konuşmasında, sayın Kaboğlu'nun yaptığı çalışmanı üstüne fotoşopla bir şey eklenmiş.

ALTAYLI: TÜSES'teki toplantıda ne yapılmış?

AKŞENER: Mesela su politikası tartışılmış. Bir toplantıda sayın Kaboğlu, 'burada anayasa metni üzerinde çalışsak iyi olur' deyip 30 sayfayı çıkarmış. Ben bunun hafiye gibi peşine düştüğüm için, oradaki çıkarmış ama arkadaşlar 'hayır' demiş. Ben 15 yıl üniversitede inkılap tarihi anlattım. 21, 24, 60 anayasasını anlattım. 81 anayasasına hayır vermiş birisi olarak anlattım. Anayasalarımızın ilk 4 maddesi konusundaki hassasiyetimi sadece siyasi hayatımda değil, akademik dönemimde 7'de 70'e bütün öğrencilerim bilir bu hassasiyeti. Sayın Kaboğlu'nun hazırladığı anayasada 4 madde söz konusu olabilir. Ama benim böyle bir şeye cevaz vermem, olumlu bakmam, daha HDP ile masaya oturdu iddiasına gelmeden söylüyorum, böyle bir konuda 'buyrun kardeş' demem mümkün değil. Benim bildiğim Temel Bey geldiğinde, bu toplantıların hepsi açık. Ayhan Bilgen'in Temel Bey'in konuşmasına katıldığı benim bildiğim. O toplantılara HDP'den insanlar da katılabilir.

ALTAYLI: HDP ile bir anayasa toplantısı yapmadınız...

AKŞENER: Hayır kesinlikle. 2007'de Tayyip Bey, Ergun Özbudun hocadan anayasa taslağı istemişti. Benim bildiğim kadarıyla Ergun Hoca'nın bir de sayın Kaboğlu'nun hazırladığı. 80 anayasasını Orhan Aldıkaçtı hoca hazırlamıştı.

ALTAYLI: Ümit Özdağ dedi ki, Meral hanım bana randevu vermedi.

AKŞENER: Hayır benden randevu talep etmedi ki... Milletvekili arkadaşlarımızın kongreyle ilgili çizilip çizilmeme üzerinden kızgınlıkları, kırgınlıkları oldu. Bire bir bu konuda maruz kalan arkadaşlarımızın hepsiyle tek tek görüştüm.Sayın Özdağ benim listemde olmadığı için, zaten bulunmadığını da bildiği halde herkesten daha fazla bağırıp çağırmasını anlayamadım. Son derece rijit, asabi bir şekilde 'vay benim adım nasıl olur çizilecek listesinde' diye vayvela yaptı. O zaman da böyle oldu. Bizi izleyen bütün seyircilerimizden özür diliyorum, partimin bu yönüyle neredeyse 1 saati geçirdiğimiz için. İlçeleri geziyorum, 20 Ocak 2020'den beri ilçe ilçe geziyorum. Pandemi yoktu, zaten kırılgan, zayıf bir ekonominin üzerine pandemi geldi. İnsanlar aç, aç. Onları konuşmamız gerekirken bir eli yağda, bir eli balda, hem ikbal gören, çok imkanlara sahip kişilerin egolarını konuşmak çok ayıp geliyor bana. Yolu var, yöntemi var. Bu arkadaşımız tekrar imza toplar aday olurdu, derdi, kazanırdı amenna! Ben de kayyumlara gitmezdik, derdik ki 'buyur kardeşim'. Ağlıyorum, öyle bir şey ki gencecik bir kız nasıl zayıf! Kızım dedim 'çalışıyor musun' diye kulağına söledim. Kocası işten atılmış. 1000 TL alıyormuş. Geçiniyoruz Allah'a şükür diyor. Günahtır. Sonra büyükşehir belediyelerimizden kart alıp, gönderdim. Bu gece ne yiyeceksiniz dedim 'menemen yapacağım' dedim. Açtı bana telefon 'Meral abla çok teşekkür ederim, oğluma mama aldım'. Bu Kütahya, esnafa sordum. Haftada kaç kere et alıyorsunuz diye, bir kızdı bana. Abla ne haftası, ne eti, sen benimle dalga mı geçiyorsun dedi. Bir başka esnafa gittik, Balıkesir'de esnaf hanımefendi, dedi ki, biz bu hafta kendi aramızda oylama yapıp bir çocuğu işten çıkardık dedi. Evlat gibi olmuş, en ihtiyaç sahibi kimse onları bırakıp, nispeten daha kolay olanı işten atmışlar. Giresun'dan başladı Develi'de devam etti. İnsanlar sinir krizi geçiriyor. Siftah yapmayan esnaf dolu. Kahve işleten genç anlatırken baygınlık geçirdi. Gassal olmuş kız, geçici bir şey istiyor, iş istiyor. Hanımlar geliyor kulağıma eğiliyor, bilgisayar istiyorlar. 3-4 çocuk varsa EBA ile televizyon mümkün değil. Üç ilçe geziyorum, bana ulaşabilen insan sayısından 22 ile 25 arası bilgisayar isteniyor. Sizi istismarla hiç alakası yok, utana utana. Biz milletimizin derdini dinlemeye devam edeceğiz. Bu partiyi zaten onun için kurduk. Grup konuşmalarında çözüm önerilerimizi getiriyorum. Ey iktidar şu anda sen varsın, ahan da al bunları yap diyoruz. Biz sotaya yatıp, vatandaşı acısını seyretmeyi doğru bulmuyoruz. O sesi dile getirip iktidara diyoruz ki, 'sen alkış al vatandaş acı çekmesin' diyoruz. Pandemi başından beri önerilerimizi söyledik. Gezdiğim yerlerle ilgili esnafa, kadına, gence dair aldığımız o sesi bildiriyor, çözümleri ortaya koyuyoruz. Biz yeni bir dili inşa ediyoruz, ağalar, abiler, muhteremler çok kolay oy aldılar. Onu hain ilan etti, bunu hain ilan etti değerler üzerinden. Sen şusun, sen de şusun. O kadar kolay oy alındı ki. Biz bir hedef koyduk. Çılgın gibi 2017'deki referanduma hayır için çalıştım. Parti yok, purtu yoktu. Şimdi şöyle bir şey görmüştüm, milletvekilinin kıymeti harbiyesi ortadan kalkacak, seçmenle iktidar arasında ara yüz olmayacak. Sonuç itibariyle bir saray bürokrasisi, o bürokrasiden oluşan oligarşi ortaya çıkacak diye gezdik. Burada benim öznem Tayyip Bey falan değil. Ekonomi gümbürtüye gidecek, demokrasi, hukuk gidecek dedik. Bunların hepsi çıktı mı, çıktı.

ALTAYLI: İzleyiciler diyor ki, yıllardan beri et hikayesi dinleriz, kendisi gelirse eti nasıl sağlayacak diyor. Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanının adına konuşan sayın Kalın gibi hukukta reform olacağı söylendi. Buralarda iktidarı ne kadar samimi buluyorsunuz. Hakikaten samimiler ise Meclis'e getirirlerse destek olacak mısınız?

AKŞENER: Biz partili cumhurbaşkanlığı sistemi sayın Erdoğan'ın güç tutkusu yüzünden geçtik. O günün şartları ile ekonomiye baktığınızda bugün geldiğiniz noktada Türkiye fakirleşmiş. Pandemi öncesinde başlayan bir iş. Hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde, demokrasi tam ve kamil uygulanmadığı yerde, ekonomi olmaz, iyiye gitmez, yatırım olmaz. Durmuş Yılmaz Bey'in hep söylediği yüzde yüz inandığım söz var, ekonominin patronu güvendir der. Türkiye'de bozulan dengeyi düzeltmek amaçlı yol tutulacaksa elbette destek olunur. Biz Batı ile savaştık İstiklal Savaşı'nda, sonra Batı ile yol yürüdük. Atatürk ve arkadaşları Batı'ya teslim mi oldular? Hayır. Pazara bakarak, hukuğa, demokrasiye bakarak biz yönümüzü Batı'ya çevirdik. Batı'yı yönetenler bugün dünya öyle bir hale geldi. 1938'lerin dünyası gibi görüyorum. Birçok manyak işbaşında. AB'ye ne olur beni al diye yalvar yakar olmaya lüzum yok. Ama Batı'nın üretmiş olduğu hukuk, adalet, demokrasi gibi kavramları AB'nin dayatmasına gerek yok. Coğrafyayı biz ekonomik coğrafya olarak tanımlıyoruz. 7 trilyon dolarlık yan komşularımız, Avrupa'yı da kattığımızda 21 trilyon dolarlık pazar var. Reformlar yapılacaksa elbette yardımcı olmak konusunda geri durmayız. Ama partili cumhurbaşkanı sistemiyle istediğiniz reformu yapmaya kalkın olmuyor. Bir bayram programında memleket masası kur diye çağrı yaptım sayın Erdoğan'a. Dış politika, pandemi, tarımda görüşlerimizi söyleyeyim. Biz makulu temsil etmeye çalışıyoruz. Kutuplaşmayı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Milletimiz anladı, anlıyor.

ALTAYLI: Bülent Arınç'ın yaptığı çıkışlar ve gelişmeler. Demirtaş'ın serbest kalsın dediği kitabını konuştu, Kavala için aynı şeyi söyledi. Cumhurbaşkanı rencide oldum dedi o da rencide oldum dedi.

AKŞENER: Adalet Bakanı'nın hukuk ve adaletle ilgili reform yapılacağını söyledi uzunca bir açıklaması var. Onun üzerine sayın Erdoğan bu dile destek verdi ve arkasından ekonomiye dahil reformların yapılacağını söyledi. Böyle deyince doğal olarak bir makas değişikliği oluyor mu diye baktık. Alaattin Çakıcı, sayın Kılıçdaroğlu'nu tehdit etti, hakaret etti. Orada sus pus olundu. Yönetici kitlesi durdu. Arkasından sayın Bahçeli, Çakıcı'nın dava arkadaşı olduğunu söyledi. Bunun üzerine CHP müracaat etti Çakıcı için suç duyurusunda bulundu ve soruşturma açıldı. Kimimiz dövüldü, kimimiz sövüldü. Yıllardır siyasetçiler bu tür şeylerle karşılaşılır. Ama ilk defa bir siyasetçiye yapılan hakarette bir başka siyasetçi onun yanında durdu. Bu tehdit Abdulhamit Gül üzerinden 'yapamazsın kardeşim reformu' demektir. Arkasından Arınç çıktı. AK Parti'nin kuruluş aşamasında önemli 7 kişiden biriyim. Sayın Arınç, sayın İhsan Arslan, Abüllatif Bey, Abdullah Bey, hepsini sayarım. Bu arkadaşların hiçbiri sayın Erdoğan'ın bilgisi olmadan kendi kafalarına göre davranamazlar.

ALTAYLI: Arınç'ta mı?

AKŞENER: Bülent Bey'in konuşmasının Tayyip Bey'in bilgisi dahilinde olduğunu öngörüyorum. Sayın Cemil Çiçek de katıldı. Her söylediğini aşırı dikkate alırım. Kendisinde devlet ciddiyeti, siyasi ciddiyet ve vicdan vardır. Cemil Bey de tövbe edilmesi gerektiğini, ahlak üzerinden yürüdü. Sayın Arınç'ınkinden çok daha önemliydi. Orada çok daha vahim bir mesele vardı. Üç gün beklendi. Araştırma yapıldı, geriye bildirimler doğru çıkmadı, sonuç itibariyle sayın Erdoğan rencide oldu. 2010 yılında herkesin açılım mutluluğundan ağladığı dönemde demiştim ki, sayın Erdoğan bunu ölçer biçer, getirisi ile götürüsü arasında fark varsa açılım olur saçılım. Dolmabahçe'de yapılan toplantının başında söylediği başka bir gün sonra söylediği başka. 28 Şubat 2015 tarihinde açılım oldu saçılım. O açılım işinde bulunan sayın Efkan Ala şu anda nerede, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. Belki iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem için masa kurulması düşünülürken, üç gün sonra sayın Kılıçdaroğlu'na hakareti de koyarsa sayın Erdoğan rencide oldu.

ALTAYLI: Sayın Akşener'in partisinde Alaattin Çakıcı'ya dava açmış başka isim yok mu?

AKŞENER: Bilmem. Sayın Bahçeli'yi de birisi çıkıp tehdit ettiği zaman onun karşısında duracak siyasilerden birisiyim ben. Siyasetçilere yapılır bunlar, bugüne kadar hep yapıldı. Başbakanlar yumruklandı ama hiçbir siyasetçi siyasetçiye yapılan bu hakaretin, tehdidin yanında durmamıştı.

ALTAYLI: Siz hukuk açılımına inanmıyorsunuz.

AKŞENER: İnanmıyorum. Milletin lehine olan her meselede yanında oluruz. Bilimsizce yapılan bilim ruhun bitiminden başka bir şey değildir diyor. Esas mesele bu. Türkiye'de bilim yapılıyor mu, hayır. Siyaseti bu şekilde yapmak doğru mu, hayır. Değerler üzerinden kutuplaştırma yanlış. Bizim makulde buluşmamız lazım. Ben Devlet Bey'in ne sayın Kılıçdaroğlu'nun ne sayın Erdoğan'ın düşmanıyım. Siyasetçinin dostu da siyasetçidir. Sayın Erdoğan'ı vesayetin attığı kuyudan çıkaran sayın Baykal'dır. Yanyana gelmeleri mümkün mü? Doğru bir iş yapmıştır. DYP'nin pek çok milletvekili o zaman yanındaydı. Siyasetçinin sokakta birileri tarafından iteklenmesini siyasetçi istemez.

ALTAYLI: Merkez Bankası Başkanı'nın bir gece alınması ve sizin ve muhalefetin çokça eleştirdiği damat diye eleştirdiği Berat Albayrak'ın istifası ve 28 sonra yapılan açıklama.Siz bunu nasıl değerlendirdiniz?

 AKŞENER: Sayın Erdoğan'ı ben hep gerçeklik duygusunu kaybetti diyerek konuştum. Gerçekçi bir siyasetçidir, seçmenin nabzını tutan bir insandır. Ama saraya kapandı, saray hayatı paralel evrenler yaratır, seçmenden koptu diyerek eleştirdim. Merkez Bankası başkanı bir önceki dediğini yapmadığı için bu da dediğini yaptığı için alındı. Yerine sayın Naci Ağbal tayin edildi, damat bey gitti dolar düştü. Demek ki, benim çıkardığım şey şu, tek adam sistemi, partili cumhurbaşkanlığı işi uymadı Türkiye'ye. Eskiye dönelim demiyorum. 27 yıldır aktif politika yapıyorum. Vesayet sistemin bulunmadığı bir sistemi kurmak mümkün. Bizim partili cumhurbaşkanlığı sistemi Amerika'daki başkanlık sistemi gibi değil. Fransa'daki gibi, Almanya'daki gibi de değil. Elbette insan unsuru önemli. Ben ilköğretim okulu öğretmenliği eğitimi aldım. Derlerdi ki sistem ne kadar iyi olursa olsun öğretmen yeterli değilse o sistem gider. Ama öğretmen ne kadar iyi olsa da sistem kötü ise o öğretmen başarılı olamaz. Bütün bu denge ve kontrol mekanizmalarının kurulduğu tam ve güçlü bir şekilde kuvvetler ayrılığının sağlandığı, demokrasinin uygulandığı parlamenter sisteme geçiş.

ALTAYLI: Bu güçlendirilmiş parlamenter sistemi kulağa hoş geliyor. Ama ben bunun daha ne olduğunu kimseden duymadım. Parlamentonun üzerinde yazılı kurallarda yoktu ama var gibiydi.

AKŞENER: Biz diğer siyasi partilerle de herhangi bir anayasa hazırlama işinde bulunmadık. Sistemin tasarlanması gerektiğine inanıyoruz. İyileştirilmiş, güçlendirilmiş sistemde önce bir tasarımı yapıyoruz. 21 anayasası var, 'Beyler Cumhuriyeti ilan ediyoruz' diyor Atatürk, ondan sonra 24 anayasası yapılıyor. Hukukçulardan ziyade siyaset bilimciler ve sosyal bilimciler çalıştı. Sayın Davutoğlu ve partisi bir çalışma yaptılar. Orada hukuk üzerinden bir çalışma yapılmış. Yanyana getirilerek ortak belki çalışma biçimi oluşturabiliriz. Serap Yazıcı hanımefendinin başında bulunduğu bir yapı. Hakikaten güzel bir çalışma.

ALTAYLI: Bu çalışmaları niye toplumla paylaşmıyorsunuz?

AKŞENER: En kısa sürede paylaşacağız. Şimdi gelinen noktada anket şirketlerinin yaptığı çalışmalarda 57-62'lere çıkan demokrasiye dönüşe dair talep var. Bu iş referandumla oldu, iktidar partisi şimdi getirsin Meclis'e hep beraber çıkaralım. Referanduma gidebiliriz. Madem bu kadar iyi, biz de kötü olduğunu söylüyoruz. Referanduma gidilebilir. Vatandaşın bir kişinin iki dudağı arasındaki sistemden bıktığını görüyorum. Önüne gelenin önüne gelene hakaret ettiği. Bir arkadaşımız özel sektörde işe girmiş. Vay efendim sen AK Parti ilçe başkanından niye izin almadın diye işten atılmış. İl başkanı devreye girmiş sonra. Adalet diye bir kavramı zihniyet olarak koymak zorundayız. Bazı kanunlar var ama uygulanmasına yönelik zihniyet değişimine ihtiyacımız var. O tasarımı en kısa sürede paylaşalım, doğru söylüyorsunuz. Yargının başının siyasetçiye parmak sallamadığı, siyasetin başının da yargının başındakilerine, hakimleri tarassut altına almadığı, yasamanın denge unsuru olduğu, iki tarafın birbirine sopa sallamadığı bir sistem. Yorulduk. Siyasetçi de yoruldu, seçmen de yoruldu. Makulde buluşmak zorundayız. Gagalayarak gezmeden, çözüm önerileri sunarak, düşmanlaştırmadan sistem oluşturmaya çalışıyoruz. Biz Tayyip Bey'e göz kırpıyoruz, AK Parti'ye yancılık yapıyoruz diye şeyler söyleniyor. Siyaset uzun zamandır birbirine çok hakaret ediyor. Sayın Bahçeli ile sayın Erdoğan'ın birbirine o kadar ağır şeyler söyledikten sonra yanyana gelişi seçmende, bu millette bir travma yaşattı. Cumhurbaşkanlığı sistemi meselesinde bile konuşulanlar felaket. İnsanlar travma geçirdi. Herkesin yer değiştirebileceğine inanır oldular. Biz hem parti olarak hem genel başkan olarak ben hiçbir siyasetçiye şahsı, ailesi, kimliği, kişiliği üzerinden bir kelime etmemeye özen gösteriyorum. Eylem, davranış, tutumları üzerinden eleştiri getiriyoruz.

ALTAYLI: Yılbaşından bu yana Anadolu'yu geziyorsunuz. Bayağı bağırıp çağırıyorsunuz. Şu anda aslında Meclis'te sayısal olarak olmasa bile dışarıda ana muhalefet gibi görünüyorsunuz. Partneriniz olan CHP'den istediğiniz desteği alabiliyor musunuz?

AKŞENER: Bizim ittifakımız rasyonel ittifak, Cumhur İttifakı psikolojik duygusal yönü olan bir ittifak. Orayı tanımladığınızda bizimkini anlamak zorlaşıyor. Birbirimize parmak sallamadan ittifak. Proje bazlı bir ittifak modeli olduk.31 Mart bizim teklifimizdi sadece iki parti olarak girdik başarı sağlandı. Millet İttifakı'nın desteklediği adaylar ama CHP'nin de belediye başkanları. Bu dengeyi çok düzgün tutarak götürüyoruz. Hissin, duygunun önde olmadığı, küserim ha diyenin olmadığı.

ALTAYLI: HDP, Saadet, Gelecek DEVA ittifak olabilir mi?

AKŞENER: Başından beri söylüyorum, bizim HDP ile yan yana gelmemiz mümkün değil. Seçim sisteminde değişiklik yapılacağını duyuyoruz. Ama bizim başarı sağladığımız rasyone yapı devam etmesinde bir sakınca yok. DEVA, Gelecek Partisi'nin, Saadet Partisi biraz mesafeliydi ama geldiği nokta bu. Demokrat Parti, İYİ Parti, CHP'nin çözümleri farklı ama ortak noktaları parlamenter sisteme geçiş.

ALTAYLI: Borsa İstanbul'un bir kısmı Katar'a satıldı. Katar Şeyhi'nin özel finansman fonuna. Bu nevi satışlara nasıl bakıyorsunuz?

AKŞENER: Yatırım gelsine, özellikle istihdam yaratan üreten yaratan yatırıma bir itiraz yok. Katarlılara satılan hisse zaten yurt dışında bir başka yapıya satılmıştı daha önce. Sonra Merkez Bankası'nın tutumu ve diğer konularla ilgili onu alanlar iade ettiler. Varlık Fonu geri aldı. Yatırım yapmak için para gelmeli Türkiye'ye. Ama bizim varolan sistemlerimizi satıp, fabrikaları satıp, üretimi durdurmanın yanlış olduğunu ifade etmek isterim.

ALTAYLI: Sağlık Bakanı'nın sayıları dün gerçek olduğu söylenen sayılara dönmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Pandemide Türkiye başarılı mı?

AKŞENER: En başında Sağlık Bakanı'nı samimi, açık ve şeffaf bulmuştuk. Bilim Kurulu'nu kurmasını değerli bulduk. Haziran ayına kadar sürece kadar. Fakat günlük ölüm sayısı birden hızlı bir şekilde normale dönüldü. Halbuki bunun peyderpey, zamana yayılarak tedrici olarak yapılmasını önermiştik. Daha sonra siyasi rant oluşturmak için sayın Erdoğan hızlı bir şekilde normalleşmeye döndürdü. Sayın Bakan siyasiler tarafından olumlu görününce itibarı arttı. O ara İçişleri Bakanı istifa etti. O kritik dönem. Ondan sonra sanıyorum ki 'patron benim' geri döndü. Mekânın sahibi patron geri döndü. Sağlık Bakanlığı'nın bütün itibarının yerle bir olduğu dönemi yaşadık. Sizin gibi gazetecilerin yazıları neticesinde gelinen nokta iyi kötü tekrar doğru rakamlar verildi.

ALTAYLI: Siz olsaydınız ne yapardınız?

AKŞENER: Ben iktidarım, Başbakanım, Cumhurbaşkanı değilim. En başında derhal sınırları kapatırdık. Arkasından 2 hafta ya da 21 gün toptan kapanma yapardık. Ondan sonra devam ederdi sistem. Ondan sonraki fasılda normalleşme tedricen yapılırdı. Bütün bunları önerdik, yapıldı da. Nasıl yapıldı? Hafta sonları yapıldı. Parça parça uygulandı. Yerler kapandı. İnşaatçılara kredi çıkartmak yerine maddi yardım yapardık esnafa. Tüketiciye kişi başına 500 lira para verip tüketimi canlandırırdık. İş sağlık boyutuna gelince. Biz hemen sağlık komisyonu kurduk.Madem Bilim Kurulu'nu kurdunuz aktif çalıştıracaktınız. Bizim Bilim Kurulu'nun da tavır koyması gerektiğini ya da istifa etmeleri gerektiğini söyledik. Sayın Erdoğan'ın her konuyu biliyor olma huyu karmakarışık hale getirdi. Şimdi kapatılsa pik noktası aşağı gider, bulaşı olan başkasına bulaştırma, gerçekten hafifler iş. Esnaf açısından baktığınızda iflaslarda önlem alabilirsiniz. Şu anda işsizlik had safhada. Normalde işten atılmak yasak ya. Fırınlara soruyorum 50 kiloyu geçmiyor. Şimdi dolayısıyla bunu yapardık.

ALTAYLI: 15 gün tam kapanma, tüketicilere yardım diyorsunuz...

AKŞENER: Evet, şimdi o borçları ödeyemeyecekler ve iflas edecekler. Ne kadar mal var diyorsunuz 20 bin ile 70 bin lira arasında deniyor. Beyaz eşyayı bahsetmiyorum. Ne kadar kredi borcunuz var diyorum. Mutlaka iki katı. 70 bin lira ise 150 bin lira. Nasıl ödeyeceksin diyorum? Ödeyemeyeceğim abla diyor. Bunun yerine tüketimi canlandıran, esnafa ve KOBİ'lere sanayide dahil olmak üzere çalışan başına 10 bin lira para verelim dedik.

ALTAYLI: Bir yandan bakıyorum sokakta canlılık var. İkinci otomobilde mesela. 2,5 milyar dolarlık döviz alındığı söyleniyor.

AKŞENER: Bir taraf aç, bir taraf da krediyi alabilecek konumda olanlar ev, araba, döviz aldılar. Bu ekonomiyi canlandıran bir şey değil. Bankalarda çok büyük dolar mevduatı var. Parası olan Türk parasında kalmak yerine yabancı paraya dönüyor.

ALTAYLI: Peki siz ne yapacaksınız? Benim evimin kapısının önünde çiçekçi tezgahı var, 'Fatih bey üç günlük siftah yapmadım, ne olur çiçek alın' dedi. Çiçek aldım. Bugün yürüyorum, son derece beyefendi yanıma geldi 'eve dönecek param yok' dedi. Bir yandan da bir sürü mail geliyor, iş beğenmeyenler var deniyor. Bir yandan hala Suriyeliler meselesi var. Kimi sektör Suriyeli olmasa eleman bulamıyoruz diyor.

AKŞENER: Bahsettiğimiz genç kız çalışmak istiyor. Çalıştığı iş kolunda kapanma var. Part time gidiyor geliyor, 1000 TL'ye denk geliyormuş. Bu kız asgari ücretten çalışmaya razı, kocasının işi olsa haftada yarım kilo et alabilir. Bir tarımı kalkındıracaksınız, girdilerde tarımda katkıda bulunacaksınız. İstihdam yaratan yatırımlar yapacaksınız, sanayicinin elinden tutacaksınız, teknolojiye yatırım yapacaksınız. Türkiye'nin imkanları var. Halep Üniversitesi ile Gaziantep Üniversitesi ortak projeler yapıp eleman istihdam ediyordu. Sınır ülkeleri ile bizim hacmimiz 7 trilyon dolar. Her biriyle kavga ettik. 50 milyar dolar Suriyelilere para harcandığını söylüyorlar. O Suriyelilere de yazık, Türkiye'de iş bulamayanlara da yazık. Her yere üniversite açıldı, hoca yok. Yeni mühendis olan genç beceri uyumsuzluğu yaşıyor. Okulların açılması gerektiğini söylüyor veliler. II. Dünya Savaşı'nda bir nesil ortadan kalktı, eğitim yapılamadığı için. Birçok ülke belini doğrultamadı. Bir neslin eğitimin dışında kalması demek 10 yılı gitti demek ülkenin. Bu ülkenin gençlerinin yüzde 87'sine yakını yurtdışında yaşamaya gitmeyi istiyorsa, geri dönmeyi düşünmüyorsa bizlerin şapkayı önümüze koyup, düşünmemiz lazım. Önerilerimizi söylüyoruz. Alsın AK Parti ve ortakları, orada bir sorunumuz yok bizim. Kadın diyor ki, oğlum 4 yıllık üniversite mezunu, gece oturup, gündüz uyuyor diyor. Durum vahim. İstanbul'un AVM üçüncü katlarına baksınlar. Babasında harçlık almamak için gündüz uyuyup, gece televizyon seyrediyormuş. Ben akademik dünyadan geliyorum. Gidiyorsunuz elektronik bölümde kaç hoca var diyorsunuz. Binalar harika. 2 tane yardımcı doçent vardı FETÖ'den gitti. Bir tane asistan çocuk baba meslek derslerine giriyor. O genç devre yapmayı bilemez. Bizi yönetenler iş istihdam yaratmamak için üniversite açtılar, dört yıl ötelediler. Şimdi çöktü başına. Türkiye'nin kaynakları olduğuna inanıyorum. Ne demek itibardan tasarruf olmaz. Şimdi Kıbrıs'a 7 uçakla nasıl gidersiniz? Dışişleri Bakanı ayrı, sayın Cumhurbaşkanı ayrı, sayın Bahçeli ayrı gitti. Ne gerek var kardeşim? ABD Başkanı'nın o kadar uçağı var mı?