CİDDİGAZETE

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Üyesi ve TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Habertürk’te Veyis Ateş’in sorularını cevapladı. YİK üyesi olarak görev almasının ardından maaşı tartışma konusu olan Arınç, “Ne maaş artışı, ne maaş Allah lillah için konuşulmadı dedi. 13 bin diyen de, 18 bin diyen de sosyal medya. Şunu karıştırdılar. Bazı bankaların yönetim kurulu üyeliklerine de bazı siyasi arkadaşlarımız atandı, haklarıdır, bir şey demiyorum” ifadelerini kullandı.

“AKŞENER VE BABACAN’A YÖNELİK SORUŞTURMALAR FELAKET”

Arınç, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Ali Babacan’a yönelik soruşturmaları da değerlendirdi. Arınç, “Akşener ve Babacan’a yönelik soruşturmalar felaket. Hukuken de siyaseten de yanlış. Bu savcılar hukuku biliyorlarsa bence sayın Cumhurbaşkanımıza ve hükümete karşı yanlışın içindeler” şeklinde konuştu.

“7 Haziran’da bizim oylarımız yüzde 40’a düştü” diyen Arınç, “Bu bizim için büyük ikazdı. Bu sonuç geliyorum dedi, ayak sesleri vardı. Sayın Cumhurbaşkanımız 5 ay sonra 1 Kasım’da seçimlerin yenilenmesine karar verince kaybettiğimiz yüzde 9 puanı milletimiz verdi” dedi.

Bülent Arınç şunları kaydetti:

"Yurtdışındaydım, Türkiye’ye gelir gelmez, montajlarla kurgulanmış bir iftira karşısında ayağımın tozuyla bir açıklama yaptım. Ama eksik olmayın televizyonunuzu, ekranlarınızı bana açtınız, size minnettarım. Yaptığım konuşmanın arkasındayım, çok açık konuşma. Eskiden ‘tutanaklara yazılmış olan ne varsa bana aittir, tutanakların dışında birisi bir şey söylemişse de onun doğru olup olmadığına bakarım’ demiştim. Sosyal medyada her habere, paylaşılana inanmış olsaydık birkaç gün evvel Trump ölmüş olacaktı, İran’la savaş başlayacaktı. Çok açık söylüyorum, o programda dedim ki, bu bizim irademizle kurulmadı. Sayın Cumhurbaşkanımız millete ve devlete emeği olan kişileri davet ederek bunca tecrübeden istifade etmek istemiştir. Bu sadeci bir partiye ait olanlar değildi.

“BÖYLE BİR GÜVEN VARDI BİZDE”

O tarihlerde çok televizyon programlarına çıkıyorum. Diğer siyasi konuklar bana istihza ediyorlar. ‘Sayın Erdoğan siyasi yasaklı, sizin Başbakan adayınız kim’ dedim. Ben de ‘Sayın Mesut Yılmaz seçilemezse sizin başkan adayınız kim’ dedim, çıt yok. Ufuk Söylemez’e sordum cevap yok. CHP’lilere sordum sustular. ‘Bizde en az 10 tane var. Abdullah Gül, Cemil Çiçek, Bülent Arınç, Abdülkadir Aksu’ dedim. Böyle bir güven vardı bizde. Sayın Cumhurbaşkanımızın çok sevdiği bazen okurken göz yaşı döktüğü bir belge var. Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye vasiyeti. Aynı zamanda insanı yaşat ki, devlet yaşasın, bu vasiyetin devamı. O ruha Cumhurbaşkanımız hala sahip. Ama bunun üzerindeki tozları atmamız lazım.

“PARTİ GENEL BAŞKANLIĞININ TEZEKKÜR EDİLMESİNİ DÜŞÜNÜYORUM”

Biz 10 milyon üyesi olan, ceketi bile yüzde 40 eden siyasi partiyiz. Sivil-asker ilişkilerimizde 5 senemiz geçti. Şimdikiler çok rahat. Ben o dönemde Meclis başkanıydım neler çektim. Cumhurbaşkanlığı makamı Anayasa’daki tarifiyle üzerinde yemin edilen yemin metniyle devleti, milletin birliğini temsil eder. Milletin birliğini temsil etmek bir siyasi parti genel başkanının sözleriyle mümkün değil. Sayın Erdoğan karşısındaki insanlara hitap ederken ‘Ben Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşmuyorum’ dese bile parti toplantılarına katılıyor, MYK’ya katılıyor. Siz söyleyiniz dememesi lazım. Karşısındaki insan ‘ben buna kırılıyorum’ diyebilir. Cumhurbaşkanlığının daha yukarılarda olması lazım. Diğer partilerin genel başkanı gibi ben de parti genel başkanıyım diye kürsüye çıktığı zaman söyleyecekleri farklı anlaşılır. Bizim de başladığımız günlerde 1 Mart tezkeresine hayır diyen parlamento vardı. Ama bugün parlamento görüştüğü konular çerçevesinde temsil ettiği makam itibarıyla Cumhurbaşkanlığı sisteminde yeteri kadar güçlü değildi. Partili Cumhurbaşkanı olarak göründüğünüz zaman, ben hukukçuyum, Cumhurbaşkanına hakaretten onlarca dava açılıyor. Hakaret çok kötü bir şey. Hakim niye bunu söyledin dese, adam da akıllı çıksa ben onu Cumhurbaşkanı sıfatıyla değil parti genel başkanı sıfatıyla söyledim derse hakimin karar vermekte zorlanacağını düşünüyorum. Parti genel başkanlığı konusunun sayın Cumhurbaşkanımız tarafından düşünülmesini, tezekkür edilmesini düşünüyorum.

“BU SAVCILAR CUMHURBAŞKANIMIZA VE HÜKÜMETE KARŞI YANLIŞIN İÇİNDELER”

Bu savcılar hukuku biliyorlarsa bence sayın Cumhurbaşkanımıza ve hükümete karşı yanlışın içindeler. Hukuken de yanlış, siyaseten de yanlış. Sayın Babacan 14 yıldır bakanlık yaptı. 2002’de benden önce. Ben Meclis Başkanıydım. Bir bakanın yargılanması konusunda Anayasa’da özel hükümler var bu bir. Bunu sayın savcının bilmesi lazım. İkincisi bu bakana herhangi bir suçlama varsa, sayın savcım şunu bilsin, Bakanlar Kurulu’nda ortak sorumluluk esastır. Bunu düşünsün, aklını başına alsın. Bakanlık yaptığına, görevinden dolayı suçlamalar olacaksa bütün Bakanlar Kurulu’nu ortaya koyacak uygulama yapması lazım. Eğer Babacan’ın yeni parti kurmak iddiasına karşı böyle bir tehdit öngörülüyorsa, Babacan parti kurmasını hızlandırırsınız.

“BU SUÇLAMALAR KABAK TADI VERİYOR”

Sayın Akşener’e karşı seçimlerden önce de birtakım tehditler yöneltilmişti, ben onun yanlış olduğunu söyledim. Afyon’a gelseydi AK Parti kurucusu oluyordu. Eski bir arkadaşımızı başka bir partide görev yapıyor diye doğrusu suçlamak çok insani değil. Bu suçlamalar o kadar kabak tadı veriyor ki. Yargı reformu stratejisi çok önemlidir. Sayın Abdulhamit Gül başarılı bakanımız. Lekelenme hakkı dedi. Önce ciddi mi diye ona bakacaklar.

“BABACAN’LA BİR GÖRÜŞMEM OLDU”

Benim talebimle sayın Babacan’la bir görüşmem oldu. Her şeyi konuştuk. Ben Babacan’ı çok severim. Geçen bir haber çıktı, çok üzüldüm. Güya ben ikisiyle değerlendirme yapmışım, güya yemekteymişim. Allah korusun arkadaşlarımı çok sever ve takdir ederim. Ben onlardan farklı düşünüyorum. AK Parti’ye zarar verecek parti kurulmasını uygun görmüyorum. Ama şahsen onları çok seviyorum. Cumhurbaşkanımızın bir şey deklare etmesi lazım. Başta söylediğim gibi Şeyh Edebali’nin vasiyetine uygun olarak tekrar arkadaşlarımla elele vereceğim, bu ülkeyi ileri götürmek için, şimdiye kadar hatalarımız olmuştur, elele verip, kucaklaşalım, tekrar Türkiye’yi 2023’lere ve hedeflere götürelim diyebilir. Bu olasılık en az yüzde 20’lik var. Kapılar kapanmadı, arkadaşlarımın iyi niyette olduklarına inanıyorum. Onlar gidişatın eksiklikleri, bu takdirde giderlerse daha kötü olacağına inanıyorlar. Sayın Davutoğlu’nun bildirisinde bunda yanlış yok diyebilirsiniz. Külliyen bir zihniyet değişimine ihtiyaç var. Bir ağlamaya ihtiyaç var. Biz ne çilelerden, zindanlardan geçtik kardeşim. Artık Yüksek İstişare Kurulu’yla ilgili hiçbir şey konuşmayacağım.Belki Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığı birtakım açıklama yapabilir. Benden bu kadar..."