CiddiGazete- "Türkçülük" fikriyatının etkin isimlerinden Hüseyin Nihal Atsız'ın adına FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e Türk Ocakları tarafından verilen ödül, Av. Onur Şahin'in kaleme aldığı "Buğra Kavuncu" yazı dizisinde en dikkat çeken bölümlerden biri oldu.

Hakkındaki FETÖ soruşturması devam İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu'nun babasıyla ilgili yapılan değerlendirmede, Nihal Atsız'ın da ismi geçti ve o günlerdeki gelişmeler hafızalarda tekrar canlandırıldı.

Dönemin Türk Ocakları yönetiminin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e ödül vermesinin anlatıldığı bölüm şöyle:

"Türk Ocakları Genel Merkezi, 1996 yılında Fetullah Gülen'e, Buğra Kavuncu'nun babası Prof. Dr. Orhan Kavuncu'nun önerisi ile 'Nihal Atsız Türk Dünyasına Hizmet Ödülü' vermiş, sonrasında Nihal Atsız’ın oğlu Dr. Buğra Atsız tarafından bu karar protesto edilmişti.

15 Temmuz 2016 tarihinin üzerinden iki hafta geçmeden Türk Ocakları'nın resmi sitesinde bahse konu ödülün iptal edildiğine yönelik bir duyuru yayınlanmıştır:

1990’lı yıllarda, biri 1995'te Sayın Sadi Somuncuoğlu'nun başkanlığı, diğeri 1998'de Sayın Osman Nurettin Gürgür'ün başkanlığı dönemlerinde, zamanın Cumhurbaşkanları başta olmak üzere bütün devlet ricalinin destekleriyle 'Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde ve Türk Topluluklarında Yürütülen Eğitim Faaliyetleri' çerçevesinde Fethullah Gülen'e ödül verilmesi kararları, FETÖ-PDY terör örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihindeki hain darbe girişiminden sonra, Türk Ocakları Genel Merkez Yönetim Kurulunun 18 Temmuz 2016 tarihli toplantısında iptal edilmiştir."

İşte Nihal Atsız'ın oğlu Buğra Atsız'ın Fetullah Gülen'e verilen ödülün ardından Türk Ocakları Genel Merkezi'ne yazdığı mektup:

TÜRK OCAĞI GENEL MERKEZİNE AÇIK MEKTUP

Temmuz ayında Türkiye’ye döndükten sonra üzülerek öğrendiğim ilk nesne ATSIZ adına bir armağının yaptığı büyük (!) hizmetlerden dolayı kadın eli sıkmayacak kadar bağnaz ve softa olan Fethullah Gülen isimli bir dinciye verilmiş olması oldu.

Verilen armağan Atsız adına olmasaydı ve armağanı veren de Türk Ocağı olmayıp Arap Ocakları olsaydı veya Dünya Müslümanları Kültür ve Dayanışma Derneği filan olsaydı, ne haller varsa görsünler deyip güler geçerdim. Ama oğlu olmak sıfatıyla Atsız’ı en iyi tanıyanlardan biri ben olduğum için bu yapılanın en kibar tabiriyle Atsız’ın hatırasına saygısızlık olduğunu üzülerek belirtmek isterim. Ben Fethullah aleni tanımam, tanımak da istemiyorum. Yaptığı hizmetin de ne olduğunu bilmiyorum. Ama hizmet gidip Orta Asya Türki cumhuriyetlerinde İngilizce tedrisat veren okul açmak ise her şeyden önce adama niye Türkçe değil de İngilizce tedrisat diye sorarlar. Zaten bildiğim kadarıyla Fethullah Efendiden önce Orta Asya cumhuriyetlerinde Türkçe öğreten okulları açmış kişi veya kuruluşlar mevcut. O zaman bu armağanın onlara verilmesi daha mantıklı ve akıllıca olurdu. Hal böyle iken Atsız adına bir armağanın kalkıp bir dinciye verilmesinin ardında siyasi bir takım mülahazalar sezmemek mümkün değil. Bu mülahazalar ne olursa olsun bütün ömrünü Türklüğe ve Türkçülüğe, ama bugün olduğu bibi bir siyasi partinin tekeline girmiş ve Türk-İslam sentezi gibi ne olduğu belli olmayan sulandırılmış bir Türkçülüğe değil de, saf, sadece Türklüğün menfaatlerini gözeten bir Türkçülüğe adamış bir kişinin adını, üstelik ölümünden yirmi yıl geçtikten sonra, Fethullah Efendinin ıdıyla yanyana getirmek bile, haydi kibarca söyleyelim, ayıptır.

Siyasi planlarınız bundan sonra Atsız’ın adını kullanmadan yapınız! Atsız önce Türk, sonra Türk, sonra gene Türktü. Türk dünyasına bir göz atan herkes de bilir ki, Türk olmak için müslüman olmak, hele hele Gülenvari bir softa olmak şart değildi.

Bunun aksini iddia etmek de cehaletten kaynaklanan bir laf kalabalığından öteye gitmez!..

Dr. Buğra Atsız

27 Aralık 1995, İstanbul