CiddiGazete- Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli, Twitter hesabından yaptığı paylaşımlarda, "Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtazer Türköne’nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtazer Türköne’nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır. Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala’nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak’ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtaz’er Türköne’nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir" ifadelerini kullandı

Devlet Bahçeli, şu paylaşımları yaptı:

- Merhum Hocamız Prof.Dr. Erol Güngör'ün adalet tanımı kapsayıcı, kuşatıcı ve sadra şifa niteliktedir. Şöyle demişti: “Adalet, bir hakkın haklısına teslimidir.” Asırlar içinde halkalar halinde birbirine eklemlenen Türk devlet geleneğinin en mühim, en müessir vasfı adalettir.

- Büyük devlet ve fikir büyüklerimiz tarafından kaleme alınan siyasetnameler, layihalar, risaleler ve ciltler dolusu eserler adaletin ve adil yönetimin ikamesi ve inkarı olmayacak özelliğine vurgu yapmıştır. Adalet insan onurunun, devlet umurunun ayrılmaz parçasıdır.

- Türkiye, 15 Temmuz'da dar kadrolu ve asker kisvesine bürünen hain FETÖ tarafından işgal edilmek istenmiştir. O meşum ve melun gece ilk günkü etkisini milli vicdanda hala korumaktadır. Darbeci teröristler tarafsız ve objektif Türk mahkemeleri önünde hesap vermişlerdir.

- Zaman ve süreç içinde FETÖ'yle ilişki ve irtibat içinde olan bazı isimler kimi zaman CHP kimi zaman da farklı çevreler tarafından sahiplenilmiş ve desteklenmişlerdir. Hüviyetlerini milletimizin açıkça bildiği bu şahıslar hakkı yenmiş mağdurlar olarak gösterilmişlerdir.

- En son, terörist Demirtaş ile ilgili hak ihlali kararı verilmesi, üstelik Türk devletinin 50 bin lira tazminat ödemesine hükmedilmesi haklı olarak vicdanları sızlatmıştır. Adalet suçu aklamak, suçluyu temize çıkarmak değil, hak ve hukuk neyi öngörüyorsa aynen yapmaktır.

- Bugün Ülkücü şehidimiz Mustafa Türköne'nin şehadetinin 41. yıldönümüdür. 23 Haziran 1979'da 21 yaşındayken şehit düşmüştü. Ağabeyi Mümtazer Türköne ise cezaevindedir. Mümtaz'er Türköne'yi öğrencilik yıllarından itibaren tanırım. Aleyhe de pek çok yazısı ve beyanatı olmuştur.

- Ülkücü şehidimizin ağabeyi olan ve geçmişte davamıza emek vermiş Mümtazer Türköne'nin gerçekten suçlu olup olmadığına karar verecek yegâne merci Türk adaletidir. Adil ve hakkaniyetli yargılamayla Mümtazer Türköne'nin üzerine atılı isnatların netleşmesi de mümkün olacaktır.

- Dileğim bir haksızlık varsa bunun acilen düzeltilmesidir. Osman Kavala'nın, Altan kardeşlerin, Nazlı Ilıcak'ın ve daha pek çok sorunlu kişinin masum gösterilmeye çalışıldığı bir yerde şehit ağabeyi Mümtazer Türköne'nin davası tekraren ve titizlikle değerlendirilmelidir.

- Bu vesileyle bütün Ülkücü şehitlerimizi, 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsünden şehit düşmüş vatan evlatlarımızı, terörle mücadele halindeyken şehit olan kardeşlerimizi rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Ahde vefa imandandır diyorum. Ve adaletin tecellisini ümit ediyorum.

DARBE GİRİŞİMİNDEN 20 GÜN SONRA TUTUKLANDI

Referandumlar, çözüm süreçleri, HDP/PKK ile yakınlaşmalar Fetullah Gülen övgüleri ve FETÖ elebaşına "itibar", Türköne'nin tezleri üzerinden yürüdü.

Kardeşi ülkücü şehit olmakla birlikte Mümtazer Türköne, AKP içinde etkili olduğu süreçte o dönemki eşini milletvekili de yaptı. MHP'den uzak duran Mümtazer Türköne, önce Çiller'e yakın oldu, sonra AKP saflarına katıldı. Türköne, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden 20 gün sonra tutuklandı ve 10 yıl 6 ay hapis cezası aldı.

TÜRKÖNE, AKP'YE YOL GÖSTERDİ!

Mümtazer Türköne'nin, 21 Ekim 2009'da Akşam Gazetesi'nde yayımlanan röportajı, AKP'nin politikası oldu.

İŞTE TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN YÜREKLERİNİ SIZLATAN O RÖPORTAJ 

AKP politikalarının mimarı, Zaman yazarı Mümtazer Türköne'den teröristbaşıyla ilgili ilginç bir öneri geldi

Bir dönem Çiller'in sağ kolu olan; şimdilerde AK Parti politikalarının mimarı olarak öne çıkan; Kürt konusundaki çalışmaları ile tanınan Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne'den ilginç ve çok tartışılacak bir öneri geldi..

Profesör Türköne, teröristbaşı Öcalan için Osmanlı'nın "başıbozuk Paşa formülü"nü öneriyor... Osmanlı'nın isyanları bastırmak için ele başıları affedip, paşalık rütbesi vererek maaşa bağladığını anımsatarak şöyle diyor:

"Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Yani Apo'ya paşa rütbesi verilebilir. Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum."

Mümtazer Türköne, Akşam Gazetesi'nde Şenay Yıldız imzalı röportajda bu önerisini şöyle öne sürüyor:

Açılımın başarıya ulaşması için PKK'ya af şart mı?

Af olmadan bu iş çözülmez. Psikolojik eşiğin açılması için bu affın gerçekleşmesi lazım. Bu af, devlet tarafından iyi niyetini yapıcı tavrını gösteren bir adım olur. Ondan sonra Kürtlerin ihtiyaç duyduğu güveni sağlar.

Bu af Öcalan'ı da kapsamalı mı?

Af kişiye özel olmaz. Meclis'ten 'Abdullah Öcalan isimli kişi bu affın dışında kalsın' diye bir af çıkaramazsınız. Türkiye bu açılım ile kendisin perişan eden sorunu çözecekse, Abdullah Öcalan'ın gözlem altında tutulması, zorunlu ikamet gibi yöntemler düşünülebilir. Bu, bir isyan bastırma yöntemi eğer devlet açısından bakarsak. Devlet isyan bastırıyor. Bunun için devlet isyanın elebaşılarını affeder. Osmanlı çok isyan bastırmış bir devlettir. İsyanı bastırırken isyanı başlatanı affeder, çok uzak bir vilayete atar, sonra da maaş bağlar ona. Bir de ayrıca paşa rütbesi verir. Bunlara da 'başıbozuk paşası' derler. Osmanlı'da 3 tür paşa vardır: Askeriye paşası, mülkiye paşası, başıbozuk paşası. Yani Apo'ya paşa rütbesi verilebilir Osmanlı mantığıyla yaklaşırsanız.

Bir örnek var mı Osmanlı tarihinden verebileceğiniz?

Tezakir'in 4'üncü bölümünde 1860'lı yıllarda Ahmet Cevdet Paşa'nın Kozandağı isyanını bastırmaya gidişi anlatılır. İsyanı aşiret reisleri ve halkın önde gelenleri ile oturup konuşup, isyancılarla uzlaşınca, asilerin başındakilere paşalık rütbesi verip, Edirne'ye mecburi ikamete gönderiyor. Çukurova'dan Edirne'ye sürülüyor yani. Sonra da maaşa bağlanıyor.

BODRUM TÜRKBÜNÜ'NE GÖNDERELİM

Abdullah Öcalan'ı nereye süreceğiz peki bu senaryoda?

Osmanlı gibi büyük düşünülmesini öneriyorum. Bana kalırsa, Bodrum'a, Bodrum Türkbükü'ne gönderilmesini öneriyorum. Cevdet Paşa olsa, öyle yapardı diyelim.

MHP ve CHP ikna edilebilir mi af konusunda?

Türkiye'de demokratik açılım öncesi ve sonrasında özellikle batı illerinde oya dönüşmeye müsait bir anti-Kürt dalga var. MHP de, CHP de bu oyların peşinde. Toplumdaki bu dalga tersine döner ve açılımdan yana bir hava oluşursa, MHP'nin de direnç göstermesini beklemekten vazgeçeriz. MHP'nin de CHP'nin de tavrı, toplumdan gelen tepkilere göre oluşuyor.

ÖCALAN İYİ BİR TEORİSYEN VE TAKTİSYEN

Bu tabloda, Öcalan'ın hala bu kadar etkin ve söz sahibi olması sizi rahatsız etmiyor mu?

Öcalan'ın PKK ve Kürt siyasal hareketi üzerinde bu kadar ağırlığını devam ettirmesinin 2 nedeni var. Birincisi, bir ortak payda olarak alternatifi yok. İkincisi, Kürtlerin kafasına yatan akılcı politikalar öneriyor. Şu anda çözümden yana olması gibi. Yoksa, 1999'dan beri cezaevinde bulunan ve 'ben devletin emrindeyim' bile diyen bir liderin bu kadar karizmasının olması imkansız görünüyor. Ben Bunu Öcalan'ın Türkiye, Kürtler ve dünyanın içinde bulunduğu siyasi şartları okuma yeteneğine ve geliştirdiği politikalar bağlıyorum. İyi bir teorisyen ve taktisyen. İyi bir stratejist olduğunu söyleyemem.

Başbakan Erdoğan her fırsatta 'bedel ödemeye hazırız' diyor. Açılım başarılı da olsa, başarısız da bu bedel ödenecek mi?

Yapılan kamuoyu araştırmaları açılımın, toplumda tepki yarattığını gösteriyor. Ben kısa vadede açılımın tepki yaratacağını, orta vadede bu tepkinin dengeleneceğini düşünüyorum. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye'de MHP diye bir parti kalmaz. CHP'nin de mutlaka DTP'nin yer aldığı alanda yer alması ve rakip olması lazım. Kürt Kemalizmi'nin partisi DTP ile Türk Kemalizmi'nin partisi CHP arasında bir dengenin oluşması gerekir.

Açılım tartışmaları ile beraber ulus-devlet konsepti de tartışılmaya başlandı. Sizce de bu geçen yüzyıla ait ve misyonunu tamamlamış bir kavram mı?

Türkiye'de ulus-devlet ile üniter devlet kavramları karıştırılıyor. Üniter-devlet, federal-devletin karşıtı. Ulus-devlet ise farklı bir şey. Ulus devletler çağının sona erdiği de bir hikaye. Dünyada hala ulus devletler düzeni işliyor. Türkiye de ulus-devlet yapısını korumak zorunda.

34 PKK'lının teslim olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye'de şiddet denendi ve iflas etti. Asker de bunu gördü ve hükümete 'sen çöz' dedi ve destek verdi. Askerin, hükümetin demokratik açılımında desteği var. Ben bu projenin Sadece Genelkurmay değil, MİT gibi, Dışişleri gibi büyük ölçüde devletin kurumları içinde oluşturulduğunu düşünüyorum. Tarihin bir akışı var ve bu sorunun çözümünden yana bir akış mevcut. 34 kişinin teslim olması aynı şey ve güven ortamı oluşturmak için bunlar iyi niyet gösterileri.