CiddiGazete- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açtı. İddianame Yüksek Mahkeme'ye gönderildi.

İddianamede HDP üyelerinin beyan ve eylemleri ile "devletin milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı, ortadan kaldırmayı amaçladığı" ifade edildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP hakkında 2 Mart'ta inceleme başlattığını açıklamıştı. Başsavcılık 15 günde 600 sayfalık iddianame hazırladı.

İddianamede, aralarında Mithat Sancar, Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu 600'den fazla HDP'li hakkında siyaset yasağı ve HDP'ye verilen hazine yardımlarının durdurulmasının istendiği belirtiliyor.

İDDİANAMEDEN DETAYLAR

İddianameden detaylar ortaya çıkmaya devam ediyor. HDP'nin TSK'nın operasyonlarını işgal olarak gösterdiği vurgulanan iddianamede "Davalı parti hiçbir milli meselede Türkiye'nin yanında yer almamış, karşısında kim varsa onların safında yer almayı tercih etmiştir" denildi.

YARGITAY'DAN HDP KAPATILMA DAVASI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı HDP’ye kapatılma davası ile ilgili açıklama yaptı. Yargıtay’ın açıklamasındaki, "Siyasi parti yönetici ve üyeleri demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetlerine devam etmeli, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olmamalı, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamamalıdır" ifadesi dikkat çekti.

Açıklamanın son bölümünde ise "Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi yönetici ve üyelerinin beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulunarak Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladıkları anlaşıldığından adı geçen siyasi partinin kapatılması Anayasa Mahkemesinden talep edilmiştir" denildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yaptığı açıklama şöyle:

"Demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan siyasi partiler toplumun ekonomik ve sosyal gelişimine katkı sunmayı amaçlayan kurumlardır. Bu amaçlarını evrensel ve demokratik hukuk kuralları çerçevesinde barışçıl yollarla gerçekleştirmeleri esastır.

Bununla birlikte Anayasa’nın 68/3. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 90. maddesinde, siyasi partilerin faaliyetlerini Anayasa ve kanun hükümleri çerçevesinde sürdürmeleri gerektiği, yine Anayasa’nın 14. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerden hiçbirinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı düzenlenmiştir.

Anayasanın 69. maddesinin 6. fıkrasında ve Siyasi Partiler Yasası’nın 103. maddesinde, bir siyasi partinin Anayasa’nın 68. maddesinin 4. fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak bu nitelikteki fiillerin işlendiğinin ve odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verileceği belirtilmiş, fıkranın devamında da bir siyasî parti; bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin tüm organlarınca zımnen veya açıkça benimsendiği, yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılacağına işaret edilmiştir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 11. maddesinin 1. fıkrasında, herkesin barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2. fıkrasında ise bu hakların kullanılmasına, ulusal ve kamusal güvenliğin korunması, kamu düzeninin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla kanunla kısıtlama getirilebileceği ilkesi kabul edilmiştir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi terörün kınanmamasını dahi siyasi partilerin kapatılması için yeterli bir gerekçe olarak kabul etmiştir.

Siyasi parti yönetici ve üyeleri demokratik ilkeler çerçevesinde faaliyetlerine devam etmeli, terör örgütleri ile irtibatlı ve iltisaklı olmamalı, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlamamalıdır.

Bu bağlamda, Halkların Demokratik Partisi yönetici ve üyelerinin beyan ve eylemleriyle demokratik ve evrensel hukuk kurallarının kabul etmeyeceği şekilde davrandıkları, PKK terör örgütü ve bağlı örgütlerle birlikte hareket ettikleri, örgütün uzantısı olarak faaliyetlerde bulunarak Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladıkları anlaşıldığından adı geçen siyasi partinin kapatılması Anayasa Mahkemesinden talep edilmiştir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

HDP'DEN AÇIKLAMA

HDP, kapatma davasının açılmasının ardından açıklama yaptı.

"HDP'ye kapatma davası demokrasiye yeni bir darbedir" başlığıyla yapılan açıklamada şu ifadeler kullandı:

"Kocaeli Milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, iktidarın siyasi hesapları ve hukukun çiğnenmesiyle vekilliğinin düşürüldüğü gün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı partimiz hakkında kapatma davası açmıştır.

AKP iktidarı, kendisine bağımlı ve taraflı hale getirdiği yargıyı, siyaseti dizayn etmek için bir sopa olarak kullanmaktadır.

Partimize yönelik kapatma davası, ülke demokrasisine ve hukukuna ağır bir darbedir. Bu iktidar, darbeci bir yönetim olarak tarihe adını yazdırmıştır. AKP, kapatma davası ile yargı üzerinden MHP'ye bir kongre hediyesi vermiş, savcılar siyasi talimatla hareket etmiştir.

Yaşananlar, AKP-MHP iktidar blokunun içine düştüğü derin acizliği de göstermektedir. Fikren, politik olarak ve sandıkta üstünlük sağlayamadıkları HDP'yi, şimdi yargı eliyle demokratik siyasetten tasfiye etmeyi hedeflemektedirler. Bu saldırganlıkları yaşadıkları derin korkudan kaynaklanmaktadır.

HDP, sadece bir parti değil aynı zamanda bir fikirdir. Bu fikir etrafında milyonlarca insan kenetlenmiş durumdadır. Milyonlarca insan siyasi iradesine ve geleceğine sahip çıkacaktır.

AKP-MHP iktidarı ise demokratik meşruiyetini yitirmiş, zor ve baskı aygıtlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır. AKP-MHP iktidarı şunu çok iyi bilmeli ki, ne yaparsa yapsın, asla boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz ve demokratik siyasetten asla taviz vermeyeceğiz, demokratik direnişimizi kararlı bir mücadeleyle sürdüreceğiz.

Tüm demokrasi güçlerini, toplumsal ve siyasal muhalefeti ve halkımızı bu siyasi darbeye, hukukun ve demokrasinin açıkça tasfiye edilmesine karşı ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Partimizin Merkez Yürütme Kurulu'nu yarın olağanüstü toplantıya çağırıyoruz. Sahip olduğumuz tarihsel mücadele geleneğiyle bu karanlık süreci atlatacağız. İnançlıyız ve kararlıyız. Mutlaka, ama mutlaka kazanacağız."

AKP'YE AÇILAN KAPATILMA DAVASIYLA AYNI GÜNDE

AKP'nin kapatılması istemiyle açılan dava süreci de resmen 17 Mart 2008 gününde başlamıştı. İddianame üyelere 18 Mart 2008'de verilmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mart 2015'te katıldığı "Balıkesir Ekonomi Ödülleri 2015" töreninde, parti kapatmalarıyla ilgili şu konuşmayı yapmıştı: "Ben diyorum ki bir siyasi partinin kapatılması gibi bir madde gündeme gelse, 'Bir siyasi partinin kapatılması teklif dahi edilemez' diye bir hükmün oraya gelmesi lazım. Ancak suçu işleyen kimse, onlar bu işin bedelini öder. Kökünden bunun kazınması lazım."

DAVA KARARINA İLK TEPKİLER

Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne açtığı kapatma davası ile ilgili tepkiler gelmeye başladı. HDP Ankara milletvekili Filiz Kerestecioğlu: "1994'ten bir yana bir arpa boyu yol alamadık. Türkiye için, demokrasi için büyük kayıp" derken, CHP Ankara milletvekili Yıldırım Kaya, "Siyasi partileri kapatan darbeci anlayışlardan çok çektik. 6,5 milyon vatandaşımızın özgür iradesiyle oy verdiği #HDP'yi mahkemelere talimat vererek kapatmak, Türkiye'nin barışına, demokrasisine vurulmuş bir darbedir" ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise "Türkiye'de onlarca yıldır denenen siyasi parti kapatma, darbe mekaniklerinden biridir. Sn. Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesiyle birlikte #HDP'ye açılan dava da bu mekaniğin bir adımıdır. AkParti'nin yöneldiği yol, yol değildir. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner." şeklinde konuştu.

25 SİYASİ PARTİ KAPATILDI

Türkiye'nin çok partili siyasi yaşama geçmesi ile birlikte çok sayıda parti farklı gerekçelerle kapatıldı. Sadece 1961'de kurulan Anayasa Mahkemesi tarafından bugüne kadar 25 siyasi parti kapatıldı.

Parti kapatma davaları, 1961'de Anayasa Mahkemesi'nin kurulmasıyla birlikte AYM tarafından görülmeye başlandı. Günümüze kadar 25 siyasi parti AYM tarafından kapatıldı. Daha önce kapatma gerekçelerinden olan "komünizm propagandası yapma"nın yerini ise "bölücülük" aldı. Bu kapsamda, kapatılan 25 siyasi partinin kapatılma gerekçelerini, "bölücülük", "laikliğe aykırı eylemler" ve "yasal zorunlulukları yerine getirmemek" oluşturdu. Kapatılan partilerin 6'sı, 12 Eylül darbesi ile tüm siyasi partilerin faaliyetlerinin yasaklanması öncesinde, 19'u ise 1983'te siyasi partilerin faaliyetlerinin serbest bırakılmasının ardından günümüze kadar geçen süreçte kapatıldı.

AYM tarafından kapatılan 25 siyasi parti ve kapatılış yılları şöyle:

İşçi-Çiftçi Partisi (1968), Türkiye İleri Ülkü Partisi (1971), Türkiye İşçi Partisi (1971), Milli Nizam Partisi (1972), Büyük Anadolu Partisi (19 Aralık 1972), Türkiye Emekçi Partisi (1980), Huzur Partisi (1983), Türkiye Birleşik Komünist Partisi (1991), Halk Partisi (1991), Sosyalist Parti (1992), Halkın Emek Partisi (1993), Özgürlük ve Demokrasi Partisi (1993), Sosyalist Türkiye Partisi (1993), Yeşiller Partisi (1994), Demokrasi Partisi (1994), Demokrat Parti (1994), Sosyalist Birlik Partisi (1995), Demokrasi ve Değişim Partisi (1996), Emek Partisi (1997), Diriliş Partisi (1997), Refah Partisi (1998), Demokratik Kitle Partisi (1999), Fazilet Partisi (2001), Halkın Demokrasi Partisi (2003), Demokratik Toplum Partisi (2009).

AKP'li KURTULMUŞ NE DEMİŞTİ

Devlet Bahçeli'nin peş peşe yaptığı "HDP kapatılmalı" çağrılarına AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş 15 Aralık 2020'de "Parti kapatmalarının Türkiye'de olumlu sonuçları görülmedi" değerlendirmesinde bulunmuştu.

Kurtulmuş Bahçeli'yi kızdıran şu ifadeleri kullanmıştı:

"Türkiye milli beka meselesi olarak terörle mücadele ediyor. HDP’nin eline Türkiye partisi olmak için önemli fırsatlar geçti. Çukur eylemlerinde PKK'yı terör örgütü olarak görüyoruz diye tavır koymuş olsalardı bambaşka bir Türkiye'yi konuşuyor olabilirdik. HDP'ye, 'terörle aranıza duvar örün' diyoruz. Parti kapatmalarının Türkiye’de olumlu sonuçları görülmedi."

BAHÇELİ TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

Kurtulmuş'un açıklamasına isim vermeden bir gün sonra tepki gösteren Bahçeli şunları ifade etmişti:

"Esnaf gezip sahte üzüntü mesajları veren İP’in Başkanı, teröristlerin finanse edilmesine yüzsüzce sessiz kalman onayladığın anlamına gelmiyor mu? Diyorlar ki, “Parti kapatmanın Türkiye’de olumlu bir sonucu görülmedi.” Mesele parti kapatmanın ötesinde ihaneti cezalandırmaktır.

TARAFINI SEÇ ÇAĞRISI

Bahçeli her partiye tarafını seçme çağrısı yaparak şunları ifade etmişti:

Zehirli haşeratla mücadele milli haysiyete muhteşem hizmettir. Bölücülükle mücadele istiklalimize onur verici destektir. Artık seçenek kalmamıştır: Ya terörizm ya temizlik, ya bölücülük ya da huzur. Her siyasi parti tarafını ve tercihini yapmalıdır.

HDP İLE AKP'NİN ÇÖZÜM SÜRECİ, 800'DEN FAZLA ŞEHİDE NEDEN OLDU

"Türkiyelileşme" politikası yürüttüğü iddiasıyla çıkan HDP, AKP ile yürütülen "çözüm ihaneti süreci"nde oy oranını artırdı.

Terör örgütü PKK yöneticilerinden Cemil Bayık'ın da oy verilmesi çağrısında bulunduğu HDP, barajı geçen ilk "Kürtçü" parti oldu ve Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13,12 oy alarak 80 milletvekili çıkardı. Ancak HDP, Kasım 2015 erken seçiminde oylarını koruyamadı ve yüzde 10.76'ya geriledi.

HDP’nin oy kaybında, HDP'li milletvekillerinin PKK'lı teröristlerin cenazelerine katılması ve "çözüm ihaneti süreci"nde silah ve mühimmat depolayan PKK'ya karşı Güneydoğu'da yürütülen "Hendek Operasyonları" etkili oldu.

Yaklaşık 6 ay süren operasyonlar sırasında, PKK tarafından belediye kontrolündeki yolların altına bomba döşenmesi ve binalar arasında tüneller oluşturulması kamuoyunun tepkisini çekerken, operasyonlar sırasında 800'ü aşkın asker, polis veya korucu şehit oldu.

Ayrıca AKP, Ahmet Davutoğlu Başbakanlığı'nda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayıyla HDP ile koalisyon hükümeti kurdu.