CiddiGazete- Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, bugün kaleme aldığı "Kılıçdaroğlu'nu kim fişledi?" başlıklı yazısında geçtiğimiz günlerde sonuçlanan fişleme davası ile ilgili çarpıcı detaylara yer verdi.

Terkoğlu, bazı bürokratlara yapılan fişlemelerin kaynağının başbakanlık raporları olduğunu ifade ederken, "Bugün Cumhurbaşkanlığı olan Başbakanlık, 'ne istediyse verdiği' FETÖ'ye, elindeki arşivi sızdırmış ve bu nedenle tazminata mahkûm oldu. Nitekim söz konusu sözde fişleme belgesi, 28 Şubat duruşmalarında sanıklara sorulmadı bile..." dedi.

Terkoğlu'nun yazısı şöyle:

Ameliyat bitiyor. Gözünü açıyorsun. Karnında bir ağrı. Zamanla geçer diyorlar. Aksine sen yürüdükçe ağrı da seninle büyüyor. Sonunda sedyeye yatıyorsun, "Tamponu içeride unutmuşuz" diyorlar.

Gazetelerde okuduk. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, SSK Genel Müdürü iken, Batı Çalışma Grubu tarafından fişlendiği; bu fişlemelerin FETÖ'nün gazetesine sızdırılması nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı'nın (o dönem Başbakanlık'tı) tazminata mahkûm edildiği yazıyordu.

Öğrendik, bitti sanıyoruz. Ama soru halen havada duruyor: Eğer TSK içindeki Batı Çalışma Grubu fişleme yaptıysa bunun Başbakanlık'ta ne işi var? Neden Başbakanlık kurumunu bugün temsil eden Cumhurbaşkanlığı ceza alıyor? Bu belge FETÖ'nün gazetesinde nasıl yayımlanıyor?

Mesele biraz karışık değil mi?

Aslında anlaşılır şekilde vereceğimiz yanıt bugünkü Türkiye'yi daha anlaşılır kılıyor.

FETÖ'CÜ SAVCININ BELGESİ

Önce bir hatırlatma...

Türkiye, bu olayı 15 Nisan 2008 tarihinde tartışmaya başladı. Haber, FETÖ'nün kapatılan gazetesi Bugün'ün Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan'ın imzasını taşıyordu. "Batı Çalışma Grubu CHP'li Kılıçdaroğlu'nu da fişlemiş" başlığıyla yayımlanmıştı. Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü iken "Kürtçü-Bölücü" diye fişlendiğini iddia ediyordu. Haberin ayrıntılarında yolsuzluk suçlamaları da yer alıyordu.

Haber yayımlandığında Kılıçdaroğlu, henüz CHP lideri değildi. Ancak ana muhalefet içinde etkili isimlerden biriydi. Askerleri hedef alan kumpas davalara karşı çıkıyordu. Haber verdiği ayrıntılı fişleme, içeriğiyle Kılıçdaroğlu’nu karalıyordu. Öte yandan ise CHP ile askerleri birbirine çarparak iki yumurtayı da kırıyordu. Muhalefete de "davalardan uzak dur" mesajı veriliyordu. Kılıçdaroğlu, kendisini hedef alan söz konusu habere haklı olarak dava açtı. 13 yıllık hukuk serüveni de böylece başlamış oldu.

Peki, 80 yaşını aşmış 14 askerin önümüzdeki günlerde hapse girmeyi beklediği 28 Şubat davasında söz konusu belge var mı?

Var ama yok diyeyim...

Davaya yönelik soruşturmayı yapan da iddianameyi yazan da FETÖ hükümlüsü Kozmik Oda Savcısı Mustafa Bilgili. Ona göre vardı. İddianamede söz konusu belgeye atıf yaparken, fişleme belgesine davanın 8 numaralı ek klasörünün 179. sayfasından itibaren yer verdi. İki sayfası ana, üç sayfası ek şeklindeydi. Ana kısım sözde rapor biçimindeyken, eklerinde ise 29 SSK personeliyle ilgili fişleme bilgileri yer alıyordu. İlginçtir, mahkemenin gerekçeli kararında üç sayfalık ek fişleme olarak yer alırken, iki sayfalık ana rapordan söz edilmedi.

Söz konusu belgenin kaynağı neydi?

28 Şubat soruşturması Kılıçdaroğlu'nu hedef alan haberden üç yıl sonra 2011'de başladı. Soruşturmayı başlatan ise Savcı Bilgili'ye CD içinde dosya getiren Tamer Tatar isimli eski askerdi. Tatar, 28 Şubat sürecinde FETÖ iltisakı nedeniyle ordudan atılmıştı. İşte Kılıçdaroğlu'nun fişleme belgeleri de bunların arasındaydı. Tabii ki Tatar'a göre de vardı.

TSK'DAN ÇIKMADI

Öyleyse kime göre yok?

Davanın sanıkları bu dijital dosyalardaki sahtelikleri bilirkişi raporlarıyla gösterdiler. Tıpkı Ergenekon-Balyoz davalarındaki gibi bu belgedeki tutarsızlıkları da anlattılar. Kılıçdaroğlu’nun fişleme belgesi olarak sunulan belgenin de kumpas marifeti olduğunu söylediler. Kılıçdaroğlu’nun fişleme belgesinin altını kazıyınca altından kumpastan fazla şeyler de çıktı.

Davada Türk Silahlı Kuvvetleri'ne söz konusu belge soruldu. Genelkurmay, Kılıçdaroğlu'nun fişleme belgesinin TSK’de bulunmadığını söyledi. Nitekim belgenin üzerinde TSK'ya dair hiçbir isim, imza, evrak-dosya numarası gibi resmi bir işaret yoktu. Yazım olarak da TSK’deki yazım usullerine uygun değildi.

Sonuçta TSK'dan çıkmayan Başbakanlık'tan çıktı.

Nasıl mı?

Hikâyesi 28 Şubat'tan önceye uzanıyor...

1990'lı yıllarda aralıkla SSK'yı yöneten Kemal Kılıçdaroğlu, çeşitli hükümetler tarafından hedef alınan bir bürokrattı. Kılıçdaroğlu'nu zaman zaman adını vererek eleştiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanları, Kılıçdaroğlu ve birlikte çalıştığı SSK bürokratları hakkında da raporlar hazırlatmıştı. Bir ara görevden alınıp mahkeme kararıyla geri dönen Kılıçdaroğlu'nun yönettiği SSK hakkında 1996-2000 aralığında en az beş rapor yazıldı.

1996 başında CHP'li Çalışma Bakanı Mustafa Kul, Teftiş Kurulu Başkanlığı'na rapor hazırlatmış, bu raporda fişlemelerde de yer alan yolsuzluk iddiaları gündeme getirilmişti. 23 Eylül 1996 tarihinde, Refah-Yol hükümeti döneminde Bakan Necati Çelik, Kılıçdaroğlu'nu görevden aldı. Danıştay 5. Dairesi, 5 Şubat 1997 tarihinde yürütmeyi durdurdu ve Kılıçdaroğlu'nu göreve iade etti. Bu kez Teftiş Kurulu Başkanı Mustafa Konuk tarafından 24 Şubat 1997'de bir rapor daha hazırlandı. Yetmedi, Bakanlık Başmüfettişi İsmet Babür tarafından da 4 Nisan 1997 tarihinde yeni bir rapor yazıldı. 28 Haziran 1998 tarihinde Müfettiş Yusuf Aydın’a bir rapor daha yazdırıldı. Kılıçdaroğlu'nun 1999 yılında görevi bırakmasının ardından, SSK Başmüfettişi Oğuz Tor, 19 Haziran 2000 tarihli bir başka rapor daha yazmıştı.

FİŞLEMELERİN KAYNAĞI BAŞBAKANLIK

Başka var mı bilmiyoruz ama bütün bunlar o dönem basına yansıyanlar. Kılıçdaroğlu ile didişen hükümetler onu raporlarla vurdu. Raporlar incelendiğinde Kılıçdaroğlu'na ve SSK bürokratlarının bir kısmına yönelik fişleme niteliğinde itham ve suçlamaların bire bir yer aldığı görülüyor. Üstelik aynı dönemlerde, bu raporlar dayanak yapılarak, Kılıçdaroğlu ve bürokratların, dönemin bakanları tarafından hedef alındığı anlaşılıyor. Yetmemiş, AKP döneminde de, AKP’li politikacılar, söz konusu raporları kaynak vererek, Kılıçdaroğlu'na ithamlarda bulunmuşlardı. Kısacası fişlemelerin kaynağı Başbakanlık raporlarıydı.

Nitekim dava sürecinde TSK'da çıkmayan fişleme niteliğindeki belge, Başbakanlık arşivinde bulundu. Başbakanlık "kim hazırladı bilmiyoruz" dediği fişleme belgelerinin kendi arşivinde olduğunu kabul etti. Bugün Cumhurbaşkanlığı olan Başbakanlık, "ne istediyse verdiği" FETÖ'ye, elindeki arşivi sızdırmış ve bu nedenle tazminata mahkûm oldu. Nitekim söz konusu sözde fişleme belgesi, 28 Şubat duruşmalarında sanıklara sorulmadı bile...

AKP'NİN "CİCİ FİŞLEMESİ"

Elbette FETÖ'nün rolü burada bitmedi...

Sudaki zehir FETÖ, AKP ile ortak olduğu dönemde, edindiği fişleme arşivini sahte belgeye dönüştürüp, TSK'ya mal etmişti. Aslında hem var hem yok durumu buradaydı. Evet, Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürü iken çeşitli hükümetlerce fişlenmişti. Öte yandan FETÖ, buradan sahte belge üretip TSK'ya mal etmiş, hem gazetesinde yer vermiş hem de dava dosyasına sokmuştu. Olmayan da buydu. İşin trajik yanıysa "Batı Çalışma Grubu Fişlemesi" denilen ve FETÖ tarafından piyasaya sürülen içeriğin, hükümet medyası tarafından Kılıçdaroğlu’na karşı doğruymuş gibi halen sıkça kullanılmasıydı. Sorsan fişlemeye karşılardı ama kendilerine yapılmadıysa ya da bizzat kendileri yaptıysa içeriğini sonuna kadar kullanıyorlardı.

13 yıl önce, FETÖ'cülerin AKP'li, AKP'nin de FETÖ destekçisi olduğu dönem başlayan hikâyeyi bugünün verileriyle anlamak zor. Ama ucunu yıllarca sürünce, birbirinden ayrı görünen iki ipin aynı elde buluştuğunu görüyoruz. Haliyle bir haberden geçmişin yanık kokusunu alıyoruz.

Ameliyat bitti, ayağa kalktınız. Karnınız hâlâ ağrıyorsa dikkat. Belki de sizin olmayan bir parçayı hâlâ içinizde taşıyorsunuz!