CİDDİGAZETE

İYİ Parti genel merkezi, 30 Ağustos tarihinde tüm il başkanlarından yönetimleriyle birlikte istifa etmelerini istedi. Bu çerçevede istifa eden il başkanlarının yerine isimler atandı. Cuma günü açıklanan listede 54 il başkanının ataması duyuruldu.

Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın'ın yaptığı atama listesinde Kocaeli yer almadı. Koray Aydın, işadamı arkadaşı Şanbaz Yıldız'ı İYİ Parti Kocaeli İl Başkanı olarak atadı. Şanbaz Yıldız, temmuz ayında vermiş olduğu röportajda aktif siyasete nokta koyduğunu duyurmuştu.

Yıldız'ın ataması henüz resmen duyurulmadı ancak Kocaeli'nin yeni İYİ Parti il başkanı sosyal medya hesabından tebrikleri kabul etmeye başladı.

ŞANBAZ YILDIZ KİMDİR?

Şanbaz Yıldız'ın, temmuz ayında "Kocaeli Life"ta röportajı yayınlandı. Yıldız'ın hayat hikayesini anlattığı o röportaj şöyle:

Şanbaz Bey, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

10 Nisan 1963, Ankara Şereflikoçhisar doğumluyum. İlk ve ortaokulu Şereflikoçhisar’da okudum. Ankara Aydınlıkevler Lisesi’ne devam ederken, 1980 ihtilali oldu, yargılandım, okulu yarım bırakmak zorunda kaldım. O dönem Ankara Ülkü Ocakları 2. başkanıydım. Birkaç yıl sonra okula döndüm, sonrasında Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’ni bitirdim. 1989 yılında Kocaeli’ye geldim.

Sizi Kocaeli’ye getiren neydi?

Kocaeli’de bir akrabamız vardı, ‘Burada bir arsa satılıyor’ dedi, biz de Çenesuyu mevkiindeki o arsayı hiç görmeden aldık. Hatta o aldı, tapuyu bize gönderdi. Bir yıl sonra arsaya bakmaya geldim. Bizim köylülerin Çenesuyu’nda bir lokali var. O gün lokalde otururken gazetede Türk Telekom’un ihalesini gördüm. O dönem ben de Ankara’da Telekom’un işlerini yapıyorum. Tesadüfün böylesi... Hemen Telekom’a gittim, ihaleyi alan firma sahipleriyle görüşmek istediğimi söyledim. Fakat Türk Telekom bana iş teklifinde bulundu, ‘Gel bizimle çalış’ dedi. Kabul etmedim. Kendi çabamla ihaleyi alan firmayı buldum, işi onlardan devralmak istedim, vermediler ama onlar da bana iş teklif ettiler. Oldukça yüksek bir maaşla beni şantiye şefi yapmak istediler, ben de kabul ettim. Türkiye’de o dönem bu işi bilen çok fazla kimse yoktu. Bu konuda eğitim almış 4 kişi vardı, o kişilerden biri de bendim. Çalışmaya başladıktan 28 gün sonra işi tamamen devraldım. Kocaeli’ye gelişim bu şekilde oldu.

Türk Telekom ile yollarınız nasıl kesişti?

Ankara’da, Türk Telekom’da çalışan bir komşumuz vardı, oğlu arkadaşımdı. Bir gün yanına gittik, baktım yerde çok kalın ve renkli kablolar var. Benim de teknolojiye aşırı derecede merakım var. Kablolar ilgimi çekti. O dönem Telekom bir kurs açtı, ben de gittim. Çok kısa zamanda işi öğrendim. Kurs bittikten sonra taşeron olarak ufak tefek iş yapmaya başladım. Bir müddet sonra Telekom’un Balıkesir’deki işini aldım ve 1 yıllık işi 6 ay gibi kısa bir sürede bitirdim. Bu şekilde başladım.

Sonra yolunuz Kocaeli’ye düştü. İş hayatınız nasıl devam etti?

1990’lı yıllarda buraya geldiğimde çalıştığım firma ile ortaklaşa iş yapmaya başladık. İstanbul, Bursa derken Marmara Bölgesi’ne yayıldık. O dönem yanımda 250’ye yakın kişi çalışıyordu. Ve ben siyasete girdim. Siyasete girince işlerimizi biraz ihmal ettim. Tekirdağ, Bursa, Bolu gibi pek çok şehirde geniş kapsamlı iş yapıyordum ve işime eskisi gibi vakit ayıramıyordum. İşleri biraz gerilettik.

HAYALLERİ OLAN BİRİYİM

Yanılmıyorsam bir de akaryakıt istasyonu vardı? Bambaşka bir sektör... Nereden geldi aklınıza?

Evet, 1996 yılında Uzunçiftlik’te bir akaryakıt istasyonu açtım. Ben hayalleri olan bir insanım. Hayallerimi gerçekleştirmeyi seven bir yapım var. Bugüne kadar istediğim her şeyi Allah’ın lütfuyla elde ettim. Benzin istasyonu açma hikayem de şöyle: Çocukluğumda dedemin bir benzin istasyonu vardı. Bizim köyümüz ana yoldan 4.5 kilometre içerideydi. Benzin istasyonu da Şereflikoçhisar-Aksaray yolunun hemen kenarındaydı. Ben lise öğrencisiyken köye gitmek istediğimde benzin istasyonunda iner, dedemlerle biraz vakit geçirirdim. Daha sonra onlar beni köye bırakırdı. Fakat dedem bu istasyonu kaybetti. Okuldan çıkıp köye gitmek istediğimde yine benzinliğin önünde araçtan iniyordum ancak 4.5 kilometre yürümek zorunda kalıyordum. Özellikle kışın çok zorlanıyordum. Bir de o akaryakıt istasyonunun önünden geçip gitmek zoruma gidiyordu. Bu olay benim içimde ukde oldu. Benzin istasyonu açmamın sebebi bu olabilir.

Bilmediğiniz bir sektöre girmek korkutmadı mı sizi?

Bu işe gözü kapalı girdim. Bir toplantı için Uzunçiftlik’e gitmiştim, arsayı gördüm. Arsanın sahibini buldum, satın almak istediğimi söyledim. Aslında çok fazla param da yoktu. Benzin istasyonu nasıl açılır hiç bilmiyordum. Babama bu düşüncemi söylediğimde ‘Hayal kuruyorsun, aklın bir karış havada’ dedi. Bu konuşma beni daha da kamçıladı. Bir arkadaşımla ortak olarak benzin istasyonunu açtık. Asla para kazanmayı düşünerek yapmadım. Orası benim adresim olsun, ben gideyim geleyim, o şekliyle baktım.

Hem Telekom’un işleri hem akaryakıt istasyonu hem siyaset... Zor olmadı mı?

Sıkıntı yaşadığımız zamanlar da oldu tabii ki. 1998 ve 2009 yılında ekonomik sıkıntılar yaşadık. Bu nedenle akaryakıt istasyonunu sattık. Daha sonra Telekom’un işlerini bırakıp Turkcell’in işlerini yapmaya başladık. O yıllarda BOTAŞ boru hattı güzergahında 2 bin kilometrelik fiber optik kablo işini aldık. Sivas’tan Erzincan’a, Ankara’dan Adana’ya, Ankara’dan Aksaray’a, Ankara’dan Konya’ya, Adapazarı’ndan Bilecik’e, İstanbul’dan Bulgaristan’a kadar olan güzergahın tüm hatlarını 10 ay içerisinde döşedik. Çok büyük paralar kazanmadık ama bu işlerin hepsinden alnımızın akıyla çıktık. Daha sonra Vodafone ile bir iş görüşmemiz oldu. Vodafone ile iş yapmak zordur, kriterleri inanılmaz yüksektir.

O halde nasıl aldınız işi?

Vodafone bize bir seçenek sundu. ‘Ya Turkcell ile çalışacaksınız ya da bizimle’ dediler. Biz de Vodafone’un Türkiye’ye yeni girdiğini, büyük yatırımlar yapabileceğini öngörerek tercihimizi Vodafone’dan yana kullandık. Vodafone’ın ahlaklı duruşu, eşitlikçi tavrı, işi gerçekten iyi yapabilecek kişiyi tercih etmesi bizi etkiledi, çok küçük bir iş olmasına rağmen kabul ettik. Gebze’de küçük bir işle başladık ancak daha sözleşmeyi bile yapmadan iş büyüdü ve Kocaeli’nin tamamına yayıldı. Kocaeli’de çalışmaya başladığımızda, ‘Bursa’yı da yapar mısınız’ dediler. Daha sonra Çanakkale, Balıkesir derken biz Güney Marmara’da Vodafone’un ‘bakım çözüm ortağı’ olduk. Türkiye’de 5 firma var ve onlardan biri de biziz. Yaklaşık 7 yıldır Vodafone ile çalışıyoruz. Yaptığımız işi çok seviyoruz. Şu anda Tekirdağ’da Türkiye’nin en büyük projelerinden birine başladık. 50 bin aboneye telefon hattı bağlayacağız. Bu projeyi de Allah’ın izniyle en kısa sürede tamamlayacağımızı düşünüyorum.

Yeni bir firma daha kurdunuz yanılmıyorsam.

Evet, Auro Global. Büyük oğlum hem işletme hem uluslararası dış ticaret okudu. İthalat-ihracat işine çok heveslendi. Ufak tefek satışlar yapmaya da başladı. Dış ticaret yapıyoruz şu anda. Ağırlık, makine üzerine. KOSGEB destekli bir de proje geliştirdiler. Antrepoların raflarının yapılması üzerine bir projeydi bu. Gerekli onayı aldılar, Türkiye çapında bunun satışını yapıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Cezayir’e kuru üzüm sattık. Türkiye’de mobilya üreten bir fabrikayla anlaştık, Afrika ve Ortadoğu’ya satışını yapıyoruz.

YILDIZ GROUP BÜNYESİNDE

Giderek büyüyorsunuz, bünyenizdeki firma sayısı kaç oldu?

Yıltem Telekomünikasyon, Auro Global, Kandıra yolu üzerindeki Stare Petrol ve Yıldız İnşaat. Yıldız Group bünyesi altında faaliyet gösteriyoruz. Şirketi çocuklarımla birlikte yönetiyorum. Hepsinin görevi farklı. Büyük oğlum Tayfun, Auro Global’in başında. Küçük oğlum Cevat, akaryakıt istasyonuyla ilgileniyor. Şimdi Kartepe Kent Meydanı’nda yeni bir akaryakıt istasyonu daha açıyoruz. Ben telekom işlerine bakıyorum. Bu şekilde devam ediyoruz. Herkes inşaat işine girmemi çok istedi ancak ufak tefek birkaç işin dışında uzak durdum çünkü bende katma değer sunan bir algı yaratmadı. İnşaat bana çok sıradan geliyor. Geçtiğimiz günlerde Türksat’ın bir ihalesi oldu ve Türkiye genelinde 33 firma yeterlilik aldı, bu firmalardan biri de biziz. Vodafone’da, Türkiye genelinde her sene ilk üçe giren bir firmayız. Çok büyük paralar kazanmıyoruz ama işimizi severek yaptığımız için mutlu oluyoruz.

İŞİN SIRRI VAZGEÇMEMEK

Biraz önce siyaset nedeniyle işlerinizi biraz ihmal ettiğinizi söylediniz. Siyasetin iş hayatınıza artıları ve eksileri olmuştur mutlaka.

Siyasetin artıları çok fazla. Bir kere gençliğimden beri bir ideolojinin içinde aktif siyaset yapma düşüncem vardı, bunu hayata geçirmek çok mutlu etti beni. Siyaset vasıtasıyla çok farklı çevrelerden, çok fazla insan tanıma fırsatı buldum. Siyasetin ekonomik artılarını ya da eksilerini tartışmak istemiyorum. Bugün Kocaeli’de ticaret ve siyaset yapan insanlarla bir ‘merhaba’mız varsa, bir dostluğumuz varsa bunu siyasetin verdiği bir lütuf olarak görüyorum. Ama ticaretimizde tabii ki büyük sıkıntılara neden oldu. Bir kere işimize fazla vakit ayıramadık. Yüksek mevkilerde bulununca, genel merkezde yönetici olunca, Türkiye’nin her yerine gidip gelmeye başladık. İster istemez işimiz sekteye uğradı. Bir de bulunduğun siyaset hiç iktidar olmamış... Bence siyasete girecek insanın ekonomisinin çok iyi olması gerekiyor.

İş hayatınızda başarılı olmanızın sırrı nedir?

Vazgeçmemek… Hayattaki en büyük özelliğim, ne olursa olsun asla vazgeçmemem. Hiçbir şey beni yıldıramaz, yolumdan döndüremez.

Örnek aldığınız bir iş adamı var mı?

Koç ailesini severim, onları örnek alırım. Bir de Enzo Ferrari’nin hayatını defalarca okudum. Babasını kaybetmiş, annesi tarafından sürekli ‘iş bul’ baskısıyla karşılaşmış ancak o hayallerinin peşinden koşmuş. Hiç vazgeçmemiş. Savaş döneminde bir kulübede tasarladığı arabayı bugün tüm dünyada paha biçilemez bir marka haline getirmesi, onun zekiliğinden ziyade, vazgeçmemesinden kaynaklanıyor. Ben ticareti 90’lı yıllarda siyasetten dolayı askıya aldım. Bu çok büyük bir hataydı. Çünkü yanımda 250’ye yakın kişi çalışıyordu ve çok daha önce kurumsallaşmam gerekiyordu. Biz bunu yapamadık. Türkiye’deki en büyük sıkıntılardan biri aile şirketlerindeki yapıdır. Biz de bir aile şirketiydik.

İş hayatınızda temel prensibiniz nedir?

İş hayatımda da özel hayatımda da benim için en önemli şey, ahlaktır. Ahlak, sıfırların önündeki bir gibidir. Bilirsiniz, sıfırlara anlam katan önündeki rakamlardır. Rakamlar olmadan sıfırın hiçbir değeri yoktur. Ahlak, dürüstlüğü, saygıyı ve sevgiyi de içinde barındırır. Bir de benim literatürümde vazgeçmek yok. Bir işi kafaya koyduysam, yaparım. Hayal ettiğim ne varsa bir şekilde önüme geldi. Bu da Allah’ın bir lütfu diye düşünüyorum.

İLK AŞKIMLA EVLİYİM

Biraz da özel hayatınıza değinelim. Sanırım ilk aşkınızla evlisiniz.

Aynen öyle. İlkokul yıllarında başlayan aşkımız 43 yıldır devam ediyor.

Kaç çocuğunuz var?

6 çocuk sahibiyim. Bir damadım, bir gelinim, bir de torunum var.

Nasıl bir eş ve nasıl bir babasınız?

Kuralcı bir yapım var maalesef. Bazen bunu değiştirmek istiyorum ama olmuyor. Birtakım prensiplerim var, buna uyulmasını ve herkesin bu doğrultuda hareket etmesini bekliyorum. Çocuklarımın kendi ayakları üzerinde durmasını istiyorum. Kuralcılığım da bundan geliyor belki.

Hatice Hanım bir de sizden dinleyelim Şanbaz Bey nasıl bir eş, nasıl bir baba?

Hatice Yıldız: Benim çocukluk aşkım, hayattaki en doğru seçimim. İlk göz ağrım, sırtımı yasladığım çınar ağacım, en güvenli dağım. Allah’ın bana verdiği bir mucize. İyi ve kötü günümde, her anımda, son nefesimde Allah bizi birbirimizden ayırmasın. Hayatta sahip olduğu her ne varsa bizden esirgemeyen, ailesi için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır bir eş ve baba. Koruyucu, kollayıcı, fedakar. Çocuklarına ve bana hiç kıyamaz. Evlatları arasında hiç ayrım yapmadan hepsinin hakkını ayrı ayrı kollar, eğitimlerine çok önem verir ve onlar hakkında en doğru kararları almaya çalışır. Kendini sürekli geliştirir. Aile mutluluğu, bütünlüğü, huzuru ve mahremiyetine çok önem verir, bunun için hiç çekinmeden her şeyi yapar. Yani Şanbaz Yıldız ilk göz ağrım, son aşkım, mükemmel bir eş ve babadır.

Şanbaz Bey, bu kuralcı yapınızın sebebi küçük yaşta hayata atılmanız olabilir mi?

Liseye başladığımda ailemden ayrıldım. Küçük yaşta ocak başkanlığı yaptım. Bunları yaparken de çoğu zaman yalnızdım. Benim yaptıklarımın aynısını çocuklarımın yapmasını isteyince, biraz sıkıntı yaşıyoruz çünkü onlar biliyor ki arkalarında güçlü bir baba var. Eskiden daha resmiydim ama son 5-6 yıldır ciddi bir değişim yaşadım.

Ailenizle en çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?

Ailemle birlikte gezmekten çok keyif alıyorum.

Onlara yeteri kadar vakit ayırabiliyor musunuz?

Siyaseti bıraktıktan sonra vaktimin tamamını eşime ve çocuklarıma ayırıyorum. Eskiden aileme geniş bir perspektiften bakıyordum. Annemi, babamı hatta tüm köyümü kucaklayan bir yapım vardı ancak bu yavaş yavaş kayboluyor. Çekirdek ailem üzerinde yoğunlaşıyorum.

Ailenizin dışında bir sosyal yaşamınız var mı?

Daha önceden aktif bir sosyal hayatım vardı ama yavaş yavaş terk ediyorum. Ticaret odasındaki görevimi bıraktım, oğlum devraldı. Fenerbahçe’de, Ankaralılar Derneği’nde, Türk Ocağı’nda aktiftim ama bunların hepsini yavaş yavaş minimize etmeye çalışıyorum. Hayatı daha relaks yaşamak istiyorum. Bu yüzden en kısa zamanda işleri de çocuklara teslim etmeyi planlıyorum.

En çok hangi yemeği yer, hangi müziği dinler, ne okursunuz?

Eskiden farklı şeyler okuyordum, onlar da değişti. Yemek konusunda oldukça hassasımdır. Dışarda kolay kolay yemek yemem, genelde yemeğimi evde yerim. Daha önceden sürekli takım elbise giyerdim artık spor giyime ağırlık veriyorum. Akşamları eşimle bir saat yürüyüş yaparız. Türküyü çok severim, Neşet Ertaş’ı dinlerim. Son zamanlarda yabancı müzik de dinliyorum.

Aktif siyaseti bırakmak yaramış size, kilo vermişsiniz.

Kendime artık daha dikkat ediyorum. Akşam yürüyüşleri sayesinde 15 kilo verdim.

ARTIK KOT DA GİYİYORUM

Hobileriniz var mı?

Araba sürmeyi, arabayla seyahat etmeyi çok seviyorum. Genç yaşta ticarete ve siyasete atılınca, üzerime yüklenen misyonla hareket ettim. Yanlış bir şey yapmamak için çok dikkat ediyordum. Son zamanlara kadar kot pantolon bile giymezdim. Birkaç yıldır kot pantolon da giyiyorum.

En büyük korkunuz nedir?

1980 öncesinde bir kavgada köprünün üzerinden atlamıştım. Ben, yoldan geçen arabaların üzerine düşeceğimi zannederken yolun kenarına düştüm. Bu olaydan sonra her gözümü kapattığımda o an aklıma gelirdi ama bunu da zamanla aştım. Uçak konusunda biraz temkinliyim.

Hayattaki en büyük zavallılık nedir?

Vazgeçmektir.

Yıllar sonra kendinizi nerede görmek istiyorsunuz?

Eşimin ve çocuklarımın yanında.

SOSYAL BİR ÜLKÜCÜYÜM

İşlerinizi çocuklarınıza devrettikten sonra sizi nasıl bir yaşam bekliyor?

Bundan sonra çocuklarımın ahlaklı bir şekilde hem ticaret hem siyaset yapacaklarına inanıyorum. Ben de onlara her zaman destek olacağım ama daha özgür olarak. Marmaris Selimiye’de bir yer yapıyorum, emeklilik günlerimi orada geçireceğim. Siyaset yapmak istemiyorum çünkü siyasette başarılı olamıyorum. Bunu ‘vazgeçme’ olarak algılamayın. Siyaset benim için bir tutku değildi, benim yaşam tarzım bir ideolojiye bağlıydı. O ideoloji benim içimde, vazgeçmiş değilim. O ideolojiyle birlikte, hayatımı çocuklarıma adayarak yaşamak istiyorum. Siyasetten bir beklentim yok. Milletvekilliği yapsam, şu anda çok büyük bir vasfı yok. Belediye başkanı olsam, 3 gün sonra insanlarla sorun yaşarım. Çünkü daha yapıcı, daha Avrupai, daha insancıl bir şeyler yapmak istiyorsan, birçok insanı karşına almak zorundasın. Ülkemizde maalesef bu tarz idealler hedefine ulaşmıyor. Din ve sadaka kültürüyle hedefe ulaşabiliyorsun. Bunlar da benim mizacıma ters. O yüzden daha evrensel bakmak istiyorum. Ben, insanları seviyorum. Hangi partiden olursa olsun, herkesle iyi ilişkiler kurabilirim. Ülkücüyüm ama daha sosyal bir ülkücüyüm. Bunu da söylemekten çekinmem.

Yıllardır siyaset yapan birinin bu kadar çabuk kenara çekilmesi doğru mu?

Aslında değil. Bugüne kadar olan birikimlerimizi topluma aktarmak da gerek ama bu tür olaylar, girişimler belli bir oranda kişiyi engelliyor. Ya birilerine tabi olacaksın ya da birileriyle iyi ilişkiler kuracaksın. Eğriye eğri, doğruya doğru demeyeceksin. Bunları ben hep yüksek sesle dile getirdim. 30’lu yaşlarda genel merkezde yönetici olmuş, partide müfettişlik yapmış biri şimdi siyasette neden bir yerde değil? İşte bu yüzden... ‘Senin yanlışın, benim doğrumdan daha doğrudur’ mantığıyla hareket edersen, siyasette başarılı olursun. Ancak bu anlayış da benim literatürümde yok. Bunu da yapmayacağıma göre eşim ve çocuklarımla geçireceğim zamanı neden boşa harcayayım.

Aynı zamanda koyu bir Fenerbahçelisiniz. Fenerbahçe’deki değişimin mimarlarından birisiniz. Bu nasıl oldu?

Çocukluğumdan beri Fenerbahçeliyim, kongre üyesiyim. Bizim ailede herkes Fenerbahçelidir. Ali Koç’un başkan seçilmesi konusunda öncülük yaptım. Koç’lu Fenerbahçeliler olarak bir grup kurduk, toplantılar yaptık. Bu süreçte Ali Koç’un asistanlarıyla sürekli irtibat halindeydik. Ali Koç’un başkan adaylığı için ilk imza verenlerden biriyim. Toplantılarda onun vizyonunu, Türkiye’deki çoğu kişiden farklı bir kafa yapısına sahip olduğunu gördüm. Fenerbahçe başkanı olması halinde çok şeyi değiştirebileceğine inandım. Şampiyonluktan ziyade bir anlayışın değişmesi gerekiyordu. Bu değişimin içerisinde ahlak ne önde gelmeliydi. Ali Koç’la birlikte bunun gerçekleşeceğini gördüm. 20 yıldır başkan olan bir insanın 4’te bir oy alarak seçim kaybedebileceğini de Türkiye’de herkes gördü. Bu da bir çalışmanın, istikrarın, azmin zaferi diye düşünüyorum. Ali Koç bu süreçte kimseye bir şey dağıtmadı, çok büyük paralar harcamadı, sadaka vermedi. Sadece bilgisi, birikimi, aile yapısı sayesinde insanlar onun neler yapabileceğini gördü.

(Fotoğraflar: Kocaeli Life)