BİR SEÇİM ANALİZİ: OY VERMEK BORÇ VERMEYE BENZER

Size selam veren, muhabbet eden, yakınlık gösteren kişilerden kaçı borç istediğinizde verir? Bu sorunun cevabı, borcunuzu geri ödeyip ödeyemeyeceğinize dair karşı tarafa verdiğiniz güvenle doğru orantılı olarak artar ya da azalır.

Bankalardan kredi talep ettiğinizde ilk baktıkları şey borç ödeme güvenilirliğiniz yani "kredibilite"nizdir.

Seçmen de oyunu kullanırken adayların/partilerin kredibilitesini değerlendirir. 24 Haziran'da ortaya çıkan sonuç, adayların ve partilerin seçmen nezdindeki güvenilirliğinin sandığa yansımasıdır. Seçim sonuçlarına göre kredibilite notu en yüksek aday Erdoğan'dır. En yakın rakibiyle arasındaki fark 22 puandır.

Seçmenin oy verme eğilimlerini defalarca test etmiş olan Erdoğan, güven/istikrar temalı, icraat odaklı seçim kampanyası ve medya/propaganda/teşkilat gücü sayesinde 10 Ağustos 2014'te olduğu gibi 24 Haziran 2018 seçimlerinde de yüzde 50'in üzerinde oy alarak ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı.

Gençlik kolları başkanı, ilçe başkanı (kaybettiği bir belediye başkan adaylığı), il başkanı (başarısızlıkla sonuçlanan bir milletvekili adaylığı), belediye başkanı, parti genel başkanı, başbakan ve nihayetinde cumhurbaşkanı olarak süren 40 yıllık siyasi mücadelesi ve tecrübesi ile Erdoğan, seçimi kazanmak için ne yapması gerektiğini biliyordu. MHP ile kurduğu ve ona seçimi kazandırmaya yetecek sayıda oy kazandıracağını öngördüğü ittifakın hedefi milliyetçi-muhafazakar seçmeni konsolide etmekti. Öyle de oldu. Kendisine rakip olarak, HDP ile örtülü işbirliği içinde olduğunu iddia ettiği CHP'nin adayı İnce'yi seçen Erdoğan, NBA play-off'larında sık uygulanan bir taktiği hayata geçirdi: Rakip takımın starını rahat bırakın, kaç sayı atarsa atsın. Diğer oyuncuları sezon ortalamasının altında tutmayı başarırsanız kazanan siz olursunuz.

24 Haziran seçimlerinin "starı" olarak ön plana çıkan/çıkarılan İnce, atabileceği en yüksek sayıya (yani alabileceği en yüksek oya) ulaştı. Lakin diğer adaylar sezon ortalamasının -yani partilerinin oy oranının- altında kaldığı için seçim uzatmaya (ikinci tura) gitmedi.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin ilk kez aynı anda yapıldığı 24 Haziran'da, AKP'den MHP'ye, MHP'den ve CHP'den İyi Parti'ye, CHP'den HDP'ye oy geçişleri oldu. Hazar'la Aral arasında yurt tutan Hunların, Volga'nın batısına geçmesiyle başlayan ve Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasına neden olan kavimler göçü misali, boşalan seçmenin yerini diğeri doldurdu.

Cumhur İttifakı, geçerli oyların yüzde 53,7'sini, ittifakın adayı Erdoğan yüzde 52,6'sını aldı. Millet ittifakının oyu yüzde 33,9 iken, Millet İttifakı'nı oluşturan üç partinin Cumhurbaşkanı adayları toplamda yüzde 38,8 (İnce: 30,6 + Akşener: 7,3 + Karamollaoğlu: 0,9) oy aldı. Bu oran, 2014 seçimlerinde Ekmelettin İhsanoğlu'nun aldığı oy oranının (yüzde 38,4) neredeyse aynısıdır. Bu dikkat çekici durum muhalefetin, iktidar bloğundan oy taşıyamadığını gösteriyor.

İnce'nin partisinden yüzde 8 oranında yüksek oy almasının, bir kısım CHP seçmeninin barajı geçmesi için HDP'ye oy verirken, bir kısım HDP seçmeninin ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyunu İnce'den yana kullanmış olmasından kaynaklandığı anlaşılıyor. CHP'den İYİ Parti'ye gelen seçmenin ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde tercihini İnce'den yana kullandığı görülüyor.

Gelelim İYİ Parti'ye:

16 yıldır, Aleksandar Dumas’nın ünlü Athos, Porthos, Aramis ve D'Artagnan dörtlüsü misali AKP-CHP-MHP-HDP dörtlüsüyle şekillenen siyasi denklemin yeni değişkeni olan İYİ Parti, 1 Kasım 2015 seçimleri sonrası MHP içerisinde başlayan demokratik mücadele sürecinin ardından 25 Ekim 2017'de kuruldu.

İYİ Parti'nin gireceği ilk seçimde kaç oy alacağı merak konusuydu. Zira diğer partilerin oy oranlarına ilişkin bundan önceki seçimlerde aldıkları oylar üzerinden değerlendirme yapmak mümkünken, İYİ Parti için değerlendirmeye esas alınacak sayısal veri bulunmuyordu. Gün sonunda İYİ Parti, 4 milyon 990 bin 710 (yüzde 10), Cumhurbaşkanı adayı Akşener, 3 milyon 649 bin 353 (yüzde 7,3) oy aldı.

Her ne kadar, genel başkan ve yönetimi, seçim sürecindeki haksız rekabeti, partinin yaşadığı engelleri, mali zorlukları dikkate alarak girilen ilk seçimdeki yüzde 10'luk oyu "başarı' olarak nitelendirmiş olsa da, bize göre "yeterli başarı" sağlanamamıştır.

"Yeterli başarı" sağlanamamasının şu temel başlıklardan kaynaklandığını düşünüyoruz:

1- Kimlik ve aidiyet:

Yukarıda ifade ettiğimiz üzere, MHP içerisinde 2 buçuk yıl önce başlayan ve temel motivasyonu "parti içi demokrasi", temel dayanağı "hukuk", temel hedefi ise "iktidar" olan mücadele sürecinin sonunda kurulan İYİ Parti'nin sosyolojik tabanını Türk milliyetçileri/ülkücüler oluşturuyordu.

16 Nisan referandumunda "hayır" bloğunun itici gücü de kuşkusuz ki milliyetçi tabandı. Akşener'in öncülüğündeki bu dinamik güç sahada son derece etkili oldu, CHP tabanının mücadale motivasyonunu da yükseltti.

Akşener'in öncülüğünde milliyetçiler, siyasetin yerleşik düzeninin sınırları içinde, devleti önceleyen/kutsayan ve devletin güvenlik aparatı gibi algılanan milliyetçilik anlayışının yerine, önceliği millet olan, devleti, milletin hizmet aygıtı olarak gören, sivil, demokratik, vizyoner milliyetçilik anlayışını inşa etmek için partilerine başkaldırmıştı. Lakin kuruluşundan itibaren İYİ Parti'nin bu kimlikten kaçındığı şeklinde bir görüntü oluştu.

Akşener'in liderliğindeki İYİ Parti'nin bir kimlik, bir ekol inşa ederek, merkezini Türk milliyetçilerinin oluşturduğu yeni bir yol açmak, dünyada ve Türkiye'de yükselen milliyetçiliği doğru bir yönetim anlayışıyla kitlelerle buluşturmak ve iktidara taşımak yerine, 90'lı yılların "merkez sağ" anlayışına yöneldiği, "merkez sağ" pragmatizmini siyaset yöntemi olarak benimsediği algısı oluştu.

Bu durum, milliyetçi seçmenin yeni bir umut olarak gördüğü İYİ Parti'ye yönelişini durdurdu, seçimin belirleyicisi olan milliyetçi seçmenden beklentinin altında oy alınmasına neden oldu.

2- Siyaset dili ve propaganda:

Seçim manifestosunu açıkladığı gün, nüfus cüzdanını göstererek "ağa da, paşa da, bey de bu kimliktir" şeklindeki açıklamasıyla işaret ettiği "adam kayırmacılığa ve ayırımcılığa son vereceğiz, liyakati esas alacağız" mesajı dışında Akşener'in irticalen yaptığı miting konuşmalarının -içeriği itibariyle- vasatı aşamadığını ve partinin hedef kitlesi olması gereken milliyetçi seçmeni yakalayamadığını söyleyebiliriz.

Akşener'in "Demirtaş'la eşit şartlarda yarışmak isterdim" açıklaması, milliyetçi-muhafazakar seçmenin kalbi olan Selçuklu coğrafyasında tepki çekti. Cumhur ittifakının bileşenleri bu açıklamayı "Demirtaş'a özgürlük çağrısı" olarak yorumlayarak propaganda yaptılar.

Akşener'in milliyetçi-muhafazakar seçmen nezdinde önem arz eden TİKA konusunda yaptığı çıkış, iktidarın yüksek propaganda gücü karşısında aleyhine döndü.

Hedef kitlesinin milliyetçi-muhafazakar seçmen kitlesi olmadığı izlenimi veren Akşener, seçim kampanyası boyunca tek başına bir görüntü çizmeyi tercih etti. Güçlü bir kadrosu olduğu konusunda seçmeni ikna edemedi.

3- Teşkilat ve liste:

Kuruluşunun sekizinci ayında baskın seçime girmek durumunda kalan İYİ Parti'nin kurumsallaşmasını yeterince sağlayamaması makul karşılanabilir gözükse de, yukarıda ifade ettiğimiz 2 buçuk yıllık süreç dikkate alındığında, İYİ Parti'nin güçlü bir teşkilat yapısı/modeli oluşturmak için yeterli insan kaynağı bulunmaktaydı. İYİ Parti'nin sadece 26 ilde milletvekili çıkaracak sayıda oya ulaşmış olması, bu kaynağın verimli şekilde kullanılamadığının göstergesidir.

İYİ Parti, katılımcı ve demokratik bir tüzüğe sahip olmasına rağmen, Siyasi Partiler Kanunu'nun genel başkanlara ve genel merkez yönetimlerine sağladığı avantajlardan yararlanmayı tercih etti. Kurultayda çarşaf ya da anahtar listeli çarşaf yerine blok liste, milletvekili adaylarının belirlenmesinde ise kontenjanlı önseçim ya da aday yoklaması (temayül) yerine merkez yoklaması usulü uygulandı. Ön seçim yapmak için yeterli süre olmadığı kabul edilebilir, lakin en azından -AKP’nin yaptığı gibi- teşkilatların temayülü tespit edilebilirdi. Adaylar genel başkanın tespit ve takdiriyle şekillendi. Bu anlamda, Türkiye'deki parti içi demokrasi standardının üzerine çıkacak bir fark ortaya koyamadı. Her siyasi partide yaşanan liste kırgınlıkları, kurumsallaşmasını tamamlayamamış ve güçlü bir aidiyet duygusu oluşturamamış İYİ Parti'de görece olarak daha fazla yaşandı. Bu durum seçim çalışmalarında sahaya yansıdı.

Sivil Toplum Kuruluşları ve aydınlarla koordineli/ahenkli bir çalışma yapılamadı. Bu yönde sahici bir gayret de gözlemlenmedi.

Yurtdışı oyları üç milletvekilinin (Çanakkale, Kahramanmaraş, Osmaniye) düşmesine sebep oldu. Yurt dışında teşkilatlanma için sistemli bir strateji belirlenemedi.

Gün sonunda İYİ Parti, 43 milletvekili ile Meclis’in yaş ortalaması en yüksek (57.1) grubu olurken, Meclis’in en az sayıda kadın (3) milletvekili de İYİ Parti'nin oldu.

Seçmenin, "iktidar için sana yeterince güvenemedim, seni muhalefette test etmek istiyorum" mesajı verdiği Akşener ve İYİ Parti'nin önümüzdeki süreçte başta kimlik ve aidiyet olmak üzere yukarıdaki başlıklarda cesur adımlar atması gerekiyor. Diğerlerinden farkını ortaya koyabilmek için diğerleri gibi davranmamak gerekiyor.

İYİ Parti, oligarşinin tunç yasasındaki gibi seçkinci ve üstenci bir anlayışa mı evrilecek, yoksa demokratik ve katılımcı bir anlayışı mı benimseyecek. Bunu zaman gösterecek...

Yazımı, Hz. Pir'in sözüyle bitiriyorum: "Bir çobanı bile dinle. Hiçbir şey bilmiyorsa, senden iyi koyun gütmesini biliyordur."

SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR.