CiddiGazete- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’da kanaat önderleri, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileriyle bir araya geldi. Gündemi değerlendiren Kılıçdaroğlu, Suriyeli ve Afgan mülteciler konusunda şunları söyledi:

“Biz bu insanlar için resmi açıklamaya göre 2 yıl önce 40 milyar dolar para harcadık. Şimdi kaç milyar dolar bilmiyorum. Peki bu insanlar ne olacak? Bu yetmedi şimdi de Afganistan’dan geliyorlar. Üstelik binlerce kilometreyi aşarak Türkiye’ye geliyor. Suriye’deki gibi kadın, çocuk, yaşlı da değil, hepsi genç, Neredeyse herkese silah verip, cepheden silahını alıp, cepheden Türkiye’ye gelmiş gençler. Ne olacak, ne yapacağız? Karşı çıkıyorum, ‘Yapmayın’ diyorum.

ERDOĞAN’IN SÖZLERİ

Bakın şu söz bana ait değil, bu söz Erdoğan’a ait. Bu sözün herkesin bilmesini isterim ve sakın ola ki kimse unutmasın: ‘Finansmanı iyi yönettiğimiz için mültecileri Türkiye’ye alıyoruz, daha da almaya devam edeceğiz.’

Bunun üzerine kıyameti kopardık; ‘Sen Türkiye’yi nasıl mülteci deposu yaparsın?’ Parti sözcüsü de açıklama yapıyor, ‘Bir tek mülteci dahi almayacağız’ diyor. Yahu seni kim takar arkadaş! En tepedeki insan diyor ki, ‘Parayı veren düdüğü çalar. Ben mültecileri buraya alırım, sen yeter ki bana para ver.’

‘BU IRKÇILIK DEĞİLDİR’

İngiltere diyor ki, ‘Türkiye’de kamplar kuracağız, sonra oradan seçeceğiz kendi ülkemize bazılarını alabiliriz.’ E diğerleri? ‘Para verelim, buraya gelmesinler.’ Aynı şekilde Suriyeliler de… Yahu arkadaş, biz üçüncü sınıf bir ülke miyiz? Beyler rahat etsin diye bütün sıkıntıyı biz mi çekeceğiz? Biz mi onların rahatı için, ‘Bize para veriyorlar, siz bütün külfete katlanın’ diyorlar. Biz para verelim, onlar külfete katlansınlar. Bu ırkçılık değildir.

‘SİZ ALIN BEYLER’

Benim ülkemde yani bu güzel ülkede izlenen yanlış politikalarla hem sığınmacılar mahvoluyor hem de biz mahvoluyoruz. Adamlar burada kalmak istemiyor, ‘Avrupa’ya gideceğim’ diyor. Orada da diyorlar ki, ‘Sakın buraya almayın. Para verelim, siz orada tutun.’ Biz sizin taşeronunuz muyuz? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti onların taşeronluğunu mu yapıyor? Siz alın. Sizde kişi başı gelir 30 bin, 50 bin, 100 bin dolar… Siz alın beyler! Niye biz alıyoruz?

‘İZİN VERENE KIZACAKSINIZ’

Sığınmacılara niye kızıyoruz, onların bir günahı yok ki. Sığınmacıları getirenlere kızacağız. Onlara kapıyı açana kızacağız. Sığınmacılar elini kolunu sallayarak buraya nasıl geliyor? Birileri izin veriyor. İzin verene kızacaksınız.

Şimdi Nasrettin Hoca’nın türbesi gibi kapı var, bütün etraf açık. İran sınırına gittim, oradaki bürokratlarla görüştüm. ‘Buradan Afganlar geliyorlar mı?’, ‘Gelse pasaport sorarız, kimliğini alırız, kaydını geçeriz, burada olmaz’ dediler. Nereden? 4 kilometrede bir karakol var ayrıca kameralarla bu karakollar kuş uçsa hepsini tespit ediyorlar. Peki bu binlerce Afgan o sınırlardan nasıl geçti de Türkiye’ye geldi, kim izin verdi? İzin vereni suçlamamız lazım. Onların Türkiye’ye girişine destek verenleri suçlamamız lazım. Para için bunları yapıyorlar. Hazine tam takır, ‘Onları getirin, siz bize para verin, biz vaziyeti kurtaralım’ bu devlet yönetimi değildir, böyle bir devlet yönetimi olmaz.”

AYDA 10 BİN DOLAR ALAN SİYASETÇİ

CHP lideri Kılıçdaroğlu, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi tartışmalarına ilişkin şu görüşleri dile getirdi:

“Bir ülke düşünün, o ülkenin İçişleri Bakanı çıkıyor bir açıklama yapıyor, diyor ki; ‘Bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar rüşvet veriliyor.’ Rüşvet bizim kanunlarımıza göre suçtur, değil mi? Evet, suç. Veren de suçludur, alan da suçludur. Bu sözleri söylen kişi İçişleri Bakanı, sıradan bir insan değil.

O zaman şu soruyu merak ediyoruz; kim bu adam? Her ay 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi kim? Çünkü rüşvet alan kişiye biz toplumda ahlaksız deriz. Ahlaksız birisinin de TBMM’de yerinin olmaması lazım. Eğer kul hakkı yiyorsa, aldığı aylık ona yetmiyor bir de her ay 10 bin dolar rüşvet alıyorsa bunun ortaya çıkarılması lazım. Savcının derhal harekete geçmesi lazım. Geçiyor mu? Geçmiyor. O zaman şu soruyu soracağız kendimize; Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğru yönetiliyor mu? Türkiye Cumhuriyeti adaletle yönetiliyor mu? Türkiye Cumhuriyeti erdemle yönetiliyor mu? Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetilirken vatandaşın hakkı hukuku korunuyor mu? Bunlar olmuyor.”

128 MİLYAR DOLAR

Merkez Bankası rezervlerinden eksilen 128 milyar dolar konusuna da değinen Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Söylediğim sadece 10 bin dolar. Bir de 128 milyar doları düşün. Bizim paramız, Merkez Bankası’nda kefen paramız. Bir bakıyorsunuz 128 milyar dolar buharlaşmış. Nereye gitti belli değil. Kime sattın belli değil. Kaça sattın belli değil. Soruyoruz bunu, afiş asıyoruz, afişleri indiriyorlar. ‘Efendim bunu soramazsınız, bu afişte olmaz.’ Ya 1 lira değil, 10 lira değil, 100 lira değil, 128 milyar dolar... Halen bilen yok.

Bir açıklamada ‘vatandaşın cebinde’ diyorlardı. Vallahi esnafa sordum ‘Nerede beyim 128 milyar dolar’ diyor. Sanayicisine sorduk, ‘Yok efendim’ diyor, diğerlerine sorduk yok, bakkala sorduk yok. Nerede bu para ve kimlere verildi?

Devleti yönetmenin temel kuralları neydi? Adaletti, ahlaktı, vatandaşa hesap vermekti. Siz bunu yapmazsanız devleti yönetemezsiniz, sağlıklı bir yönetimi sağlayamazsınız.”

MERKEZ BANKASI REZERVLERİ

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Eroğan’ın “Merkez Bankası’nın rezervi 109 milyar dolar oldu, yakında 115 milyar dolar olacak” sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu:

“Soru şu: 109 milyar dolar artı IMF’yi söylemiyor, 6,5 milyar dolar da IMF’den gelecek ama IMF’yi söyleyemiyor. 115 milyar dolar kimin parası? Türkiye Cumhuriyeti’nin devletinin parası. 115 milyar dolar Çin’in parası, Çin’den borç almışız, Katar’dan borç almışız, Güney Kore’den borç almışız, IMF’den para almışız. Getirmişiz Merkez Bankası’nın kasasına koymuşuz, başkasından almışız kendi kasamıza koymuşuz. Eyvallah, ama bu para bizim paramız değil, bu para başkalarının parası.

Peki gerçekte Merkez Bankası’nın döviz rezervi nedir, o rakamı da vereyim, eksi 53 milyar 200 milyon dolar. Devleti yöneten kişilerin halka doğruları söylemesi lazım. Halka doğruları söylemezseniz olmaz. Devleti sağlıklı yönetemezsiniz. Halka doğruları söylemediğiniz zaman ne olur, siyasetle vatandaş arasında güvensizlik olur.”