CiddiGazete- İyi Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, 2'nci Olağan Kurultay'da "oy verilmeyecekler" listesinde isimleri bulunan milletvekillerinin genel başkan Meral Akşener ile görüşmesini değerlendirdi.

Fotoğraflar: ciddigazete.com

Lütfü Türkkan, "Genel başkanımız diğer milletvekilleriyle de görüşüyor, benimle de görüştü, görüşüyor evet. Ben Koray Aydın'a karşı değilim. Biz demokrasi ile ilgili mücadele vermiş bir ekibiz. Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın tepkilerini ben demokratik buluyorum. İstemeyebilirler. Onlar birisini istemeyebilir, birileri de onları istemeyebilir, bu demokratik bir tercih. Bu tercihi sorgulamak doğru değil. Bu arkadaşların bu tepkilerini bu minvalde değerlendiriyorum. Sayın Akşener de arkadaşlarımızı dinliyor. İyi Parti'nin yükselmesinden rahatsız olanların bunu devamlı gündemde tutmaları da normal, bunu da anlayışla karşılıyorum.

Bizim yükselmemizden rahatsız olan siyasi partilerin bunu gündemde tutarak İyi Parti'ye çelme takmaya çalışmasına alışığız. Biz yola çıktığımızdan beri çelme yemekten bir hal olduk ama her defasında ayağa kalktık.

Bize çelme takanların iki seksen yere uzandıklarını seyrettik. Hiç kimse İYİ Parti'de herhangi bir sıkıntı beklemesin" dedi.

Türkkan, sosyal medyada erkeklere ikinci eş çağrısı yaptıktan sonra GATA'daki başhekim yardımcılığı görevinden alınan Dr. Ali Edizer ile ilgili de "Bu adamın hekimlik ruhsatının, diplomasının iptal edilmesi lazım. Doğru olan bu" diye konuştu.

LÜTFÜ TÜRKKAN'IN BASIN AÇIKLAMASI METNİ ŞÖYLE:

CUMHURİYET SAVCISI, AK PARTİ SAVCISI HALİNE GELDİ

Bir hukuk garabetinden bahisle toplantımızı başlatmak istiyorum, dün gece Sayın Genel Başkanımızın Basın Danışmanı Murat İde beyefendi bugün planlanan Giresun programı öncesi Giresun’a varmıştı. 2015 yılında Sayın Binali Yıldırım tarafından dava açılan Murat İde 5 yıldır hiç bulunamamış, saklanmış devlet Murat İde’yi bulamamış dün gece saat 01.30’da gidip gözaltına alma kararını infaz etmiş. Grekçesi şu, 5 yıldır ifadesi alınmamış, kendisine de tebligat yapılmamış, Hakim yakalama kararı çıkarmış. Buraya kadar bir hukuk garabetinden bahsettim bundan sonraki, bölümde hukukun nasıl bir partinin organı haline geldiğine dair bir tespitinden bahsedeceğim. Yakalama kararı ertesi gün mahkemeye ifade vermek üzere yapılmış, nasıl yapılır bu, kendisi karakola davet edilir sabaha kadar misafir edilir sabah da mahkemeye çıkartılır. Daha da normali şu, nöbetçi savcı ifadeyi alır ve gönderir. Hayır o da yetmiyor, nöbetçi savcı hanımefendi karakola talimat veriyor, diyor ki, Murat İde’yi gözaltına almak yetmiyor bunu nezarete atacaksınız, ben de kameralardan izleyeceğim. Niye? Murat İde adam mı öldürdü, Murat İde devleti mi soydu, Murat İde kendi arkadaşlarına ihale verip ihaleyi geri aldıktan sonra fazladan 45 milyon lira ödeme mi yaptı? Hayır. Murat İde bir şey yaptı, bunlar 5 sene önce Murat İde’ye demişler ki, sen yazma arkadaş. Murat İde yazmaya devam ettiği için bu zulme tabii olmuş.

Sonra öğreniyoruz bu savcı hanımefendi adliyeden daha çok vaktini Giresun Ak Parti İl Binasında geçiriyor. Partinin yönetim kurulu üyesi gibi görev ifa eden bir savcı İYİ Parti’ye kinini nefretini Murat İde’yi nezarete atarak gidermeye çalışıyor. Sayın Murat İde iki defa kalp krizi geçirmişti genç yaşta olmasına rağmen, bir atağın tekrar gelişmemesi için Genel İdare Kurulu Üyemiz Sayın Ünzile hanımefendinin talebiyle hastaneye kaldırıldı. O arada başsavcı arıyor hastane yerine tekrar karakolda misafir edilmesine karar veriliyor. Bu bir ülkede ben de dahil hiç kimsenin hayatının garanti altında olmadığını gösterir. Hukuk yargı sadece ve sadece Ak Parti ile hareket edenlere karşı adil veya bunlardan yana. Eğer muhalifseniz, eğer bunların hoşuna gitmeyecek sözler sarf ediyorsanız her an evinize giderken Ak Partili bir savcı tarafından hakkınızda gözaltı kararı verilebilir. Ne kadar kötü bir deyim Ak Partili savcı, bu savcıların ismi cumhuriyet savcısıydı, cumhuriyet kelimesini attılar Ak Parti savcısı haline getirdiler. Adaletin mutlaka yarın kendilerine daha çok lazım geleceğini ifade etmek istiyorum. Hukuku yok sayanların sonunda hukukun vicdanına ihtiyacı olduğunu gördük.

RTÜK KABADAYILIĞA BAŞLADI

Dün RTÜK bir tweet attı, diyor ki, artık televizyonları denetlemeyi bıraktı tehdit mekanizması haline geldi. Türkiye’nin sansür kurulu artık kabadayılığa başladı, milleti tehdit ediyor. Gazetecileri, televizyonları tehdit ediyor, diyor ki, "Henüz sonuçlanmamış Sayıştay raporlarını kullanarak devlet kurumlarını yıpratmaya yönelik habercilik anlayışından vazgeçilmelidir. Yanlışta ısrar edilmesi durumunda bunun hukuki sonuçlarının olacağını hatırlatıyoruz."

Siz hiç hukuk, devlet bilmez misiniz? Sonuçlanmamış yargının sayıştan raporu ne demek, Meclis’e geldikten itibaren bu zaten sonuçlanmıştır. Millet nezdinde itibarlarının kalmadığının farkındalar, tehditlerle, insanları gözaltına alarak, insanları hapse atarak iktidarlarını sürdürebileceklerini zannediyorlar. Sansür Kurulu adeta pislik örtme çabasına girişmiştir.

SAYIŞTAY RAPORUNA GÖRE 145 BİN TL MAAŞ ALAN BÜROKRAT VAR

Sayıştay’ın Ticaret Bakanlığı'yla ilgili raporuna göre Bakanlık, tasarım desteği kapsamında bir bürokrata aylık 145 bin TL maaş ödedi. Cumhurbaşkanının maaşının 2 katı, asgari ücretlinin 70 katı maaş alan bürokrat örneği dünyada sadece Türkiye'de var. Böyle bir yapı nasıl inşa edildi hayret ediyorum. Bu ülke bu kadar mı sahipsiz? Allah devleti bir an önce bunlardan kurtarsın.

83 MİLYON VATANDAŞA 35 MİLYAR, O BEŞ MÜTEAHHİDE 36 MİLYAR LİRA

Türkiye’de yeni bir uygulama daha başlatıldı, vatandaşı soymanın bir yolu da Milli Piyango, Sayısal Loto. O kurumlar özelleştirildi satın alan Demirören Grubu. Demirören Grubu'na olan borçları karşılığında bunları verdiler, "Vatandaşı soy" dediler. 6 bilenin çıkmadığı haftalarda ödülün büyük bölümü kasada kalıyor. Yani kasa kazanıyor. Milli Piyango ve Sayısal Loto özelleştirildiğinden beri bu talih oyunu olmaktan çıktı, kumarhane düzenine geçti, kasa kazanıyor. Yani bu soygun düzeni kimse bilemesin diye kurgulandı.

Köprü ve otoyollarda, 2019 yılı itibarıyla "Vazgeçilen gelir tutarı" 36 milyar 800 milyon lira. Daha önceden geçen araçlarla ilgili ödenen paralar hariç. Kime ödendi? O meşhur 5 müteahhide ödendi.

Aynı zamanda Sayın Erdoğan’ın konuşmasından anlıyoruz ki pandemi döneminde milletimize verilen nakit desteği 35 milyar lira nakit desteğinden bahsetti. Bakar mısınız; 83 milyon vatandaşa 35 milyar, o beş müteahhide 36 milyar lira. 83 milyon birarada, o 5 müteahhit kadar olamıyoruz. Bu iktidar milletin iktidarı değil, 5 müteahhidin iktidarı. Devlet çok pahalı yönetiliyor. Bir bürokrat 12 arabayla niye gezer. Sadece şatafat.

BÜTÇENİN MECLİS'E SUNULMASINA 10 GÜN KALA 5018 SAYILI YASADA DEĞİŞİKLİK YAPILIYOR

Bugün 10. ve 11. Kalkınma Planı'nda bir hüküm yer alıyordu, bütçe sisteminin program bazlı bir sisteme geçilmesine yönelik bir politika vardı. Bu çerçevede plan bütçe komisyonundan geçen metinde bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor. Program bütçe sistemine geçilmesi doğru bir tercihtir ancak yapılan yöntem yanlıştır. Bundan sonra mevcut sistemin de bozulması riskiyle karşı karşıyayız.

Bütçenin Meclis'e verilmesine bir haftadan az bir süre kaldı. Bu zaman zarfında aslında hukuki alt yapısı olmadan çok alelacele yapılan bir işle sistemin değiştirilmesini doğru bulmuyoruz. Bu kadar kapsamlı bir değişikliğin hiçbir pilot uygulama olmadan yapılması da yanlış olmuştur. Kurumların adaptasyonu, olabilecek hataların görülmesi anlamında en az 3 yıllık bir süreyle pilot uygulamadan sonra böyle bir şeyin yapılması doğru olurdu.

Doları bırakın 10 lira olsun, ertesi sabah bir sıfır attık deyin bir dolar bir lira bu kadar kolay, daha önce yaşadık. Sayın Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmek için oy isterken diyordu ki; bu fakiri seçin göreceksiniz doların hali ne olacak. Sayın Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum o fakir istediği sisteme geçilmesini talep ettiğinde dolar 4.55’ti iki seneyi doldurmadan dolar oldu 7.93 yani o fakirin talepleri çok yerine gelmemiş, istediklerini yerine getirememiş. Buradaki hata Sayın Cumhurbaşkanı'nda mı yoksa damadında mı yoksa ikisinde mi oturup karar versinler gerçek suçlusu kim? 200 liralık banknot 2009’da çıktı 128 dolar yapıyordu, sene 2020 sadece 25 dolar satın alabiliyorsunuz.

KIBRIS MARAŞ BÖLGESİ 46 YIL SONRA AÇILDI

1974 yılındaki harekâtın üzerinden 46 yıl geçmiş olmasına rağmen, Kıbrıs adası Kapalı Maraş'ta taraflar arasında kalıcı bir çözüm bulunamamıştı.

1974’teki savaş öncesinde büyük çoğunluğu Rum olmakla birlikte Yahudi ve Ermeni yerleşimcilerin de bulunduğu bölgede 46 yıldır hayat yok.

Kapalı Maraş'ın bugün açılıyor olması, Türkiye'nin ve Türk milletinin Doğu Akdeniz'deki hakimiyetini kırmak isteyenlerin ayağına takılan büyük bir çelmedir.

Kıbrıs'ta Türk milletini ve Türk Devletini yok sayan Rumlara, Yunanistan'a ve Avrupa Birliğine atılan büyük bir tokattır.

Karabağ nasıl Azerbaycan toprağı, nasıl Türk toprağı ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de o kadar Türk toprağıdır. Maraş'ın açılması bunun tüm dünyaya deklare edilmesidir. Azarbeycan tamam

AK PARTİ SÖZ KONUSU ÇİN'DEN GELEN PARA KOKUSU OLUNCA UYGUR TÜRKLERİ'Nİ GÖRMEZDEN GELİYOR

Ak Parti söz konusu Çin'den gelen para kokusu olunca Uygur Türkleri'ni görmezden geliyor. Çoğunluğunu batılı ülkelerin oluşturduğu 39 ülke, BM'de Çin yönetimine ortak mektup göndererek Doğu Türkistan’daki toplama kamplarında zorla tutulan Uygur Türklerinin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. İçlerinde Türkiye yok. Bana göre ne yerli ne de milli olmayan bu hükümetin en büyük ayıbıdır, Uygur Türkleri konusunda 3-5 milyar dolar için sessizliklerini muhafaza ediyorlar. Bu bize kurtarıcı gözüyle bakan, bizi kutup yıldızı olarak gören Uygur Türkleri'ne yapılan en büyük haksızlıktır.