CiddiGazete- CHP Sözcüsü Faik Öztrak, gerçekleştirdiği basın açıklamasında gündemi değerlendirdi.

Faik Öztrak, Erdoğan'ın "Yürekleri yetse Cumhurbaşkanı da istifa etmelidir diyecekler" açıklamasına da cevap verdi.

Öztrak, "Biz kendisinin pandemi sürecindeki başarısızlıkları, vaka sayılarının saklanması dolayısıyla kendisini istifaya davet etmiştik. Her şeyin sorumlusu benim dedikten sonra yanlış giden her şey sonucunda istifa etmesi gerekir" ifadelerini kullandı.

Öztrak'ın açıklamaları şöyle:

Takip ettiğiniz gibi, Siyasi partiler arasında ziyaret trafiği hızlandı. Dün biz, Saadet Partisi’ne bir ziyaret gerçekleştirdik. Bugün de Halkların Demokratik Partisi yöneticileri, Genel Merkezimize ziyaret gerçekleştirdi.

Diğer partilerin de birbirleriyle görüşmeleri sürüyor. Bugünkü ziyarette, Ülkemizin içinde bulunduğu buhranı, Demokrasi ve hukuk devletindeki aşınmayı Artan işsizliği, açlığı ve milletin boşalan tenceresini görüştük. Buhranla birlikte milletin sırtındaki yük giderek arttı.

Bu çerçevede, Milletin sesine kulak veren partiler, Buhrandan çıkışın nasıl olacağı konusunda Fikir alışverişinde bulunuyorlar. Burada bir hususun altını da çizmek istiyorum: CHP bu ülkenin birliğinin, bütünlüğünün sigortasıdır. Bu çerçevede, Tüm partilerle görüşebilen parti Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Bu, demokrasimizin geleceği için büyük bir imkândır.

Değerli Basın Mensupları, Devletimiz akılla, istişareyle, ilimle yönetilmiyor. Vasıfsız, liyakatsiz kadrolar elinde, Kuru inatla, nefret diliyle ülkemizin ufku karartılıyor.

Bir yanda salgın, Diğer yanda ekonomik kriz, Buna bir de devlet krizi eklenince, Ülkemizde ciddi bir buhran yaşanıyor. “Vaka” dediler, “hasta” dediler. Salgında milletten gerçekleri sakladılar. Şimdi aynısını aşıda yapıyorlar.

“Ocak sonuna kadar 40 milyon, Şubat sonuna kadar 50 milyon doz aşı gelecek” dediler. Geldi mi? Hayır. Ocak ayı bitti. Gele gele 13 milyon doz aşı geldi. Yine Ocak sonuna kadar 1,5 milyon doz Alman aşısı gelecekti. O da ortada yok.

Sağlık Bakanı, “Günde 1 milyon 100 bin kişiyi aşılayacağız” dedi. Aşılaya aşılaya günde ortalama 114 bin yurttaşımızı aşıladılar. Hani Erdoğan’ın şahsım rejiminde her iş hızlı olacaktı?

22 günde aşılanan yurttaşlarımızın sayısı 2,5 milyon. “İki günde yapacağız” diye söz verdikleri aşıyı, 22 günde yapabilmişler. Neden? Sorumlu, sağlık personelimiz değil.

Onların başarısı tüm dünyada tescilli… Sorumlu yeterli aşı tedarikini yapamayan Saray... Şimdi elde yeterli aşı ve ciddi bir aşı planlaması olmadığı için, İşlerin ağırdan alındığı anlaşılıyor.

İsrail, nüfusunun yüzde 60’ını, Birleşik Arap Emirlikleri yüzde 36’sını, İngiltere yüzde 16’sını, ABD yüzde 10’unu aşıladı bile. Bizde ise Saray sosyetesinin yüzde 100’ü aşılanırken, Milletin sadece yüzde 3’ü aşılanabildi.

Tüm dünya zamana karşı yarışıyor. Virüsün mutasyona uğraması, Yani kılık değiştirmesi ihtimaline karşı Aşıların hızla yapılması lazım... Aşılama bitene kadar da, Sosyal mesafe tedbirlerine harfiyen uymak lazım...

Ama sosyal mesafe gözetmeden doldurulmuş kapalı salonlarda, AK Parti İl Kongreleri yapılıyor. Bugün de 7 ilde AK Parti Kadın Kolları Kongreleri vardı.

Yine salonlarda hiçbir sosyal mesafe yoktu. Restoranlar, lokantalar, eğlence mekânları kapalı. Esnaflarımız kan ağlıyor. Restoranda, kafede, kahvehanede bulaşan virüs, Her nasılsa şarkılı, türkülü AK Parti Kongrelerinde bulaşmıyor.

Anlaşılan, sırra kadem basan Alman aşıları, Milletten önce AK Parti teşkilatıyla buluştu. Erdoğan’ın kongrelere Uzaktan bağlantıyla katılıp, kendisini korurken, Salonları “sosyal mesafesiz” dolduran partililerine teşekkür ediyor.

Ama bizim İl Başkanlarımız bir restoranda kazara toplantı yapsa, “Salgın kuralları ihlal edildi” deyip, Hem iş yerine hem de arkadaşlarımıza cezalar yağdırılıyor.

65 yaş üstü yurttaşlarımız evlerde kaç aydır hapis. Çocuklar belirlenen saatlerin dışında anne babasıyla dışarı çıksa, İdari para cezası yiyor. Ama AK Parti, vur patlasın, çal oynasın kongre yapıyor.

Böyle bir lakaytlıkla, Böyle bir gayrı ciddilikle salgınla nasıl mücadele edilir Edilemiyor da zaten. Günlük vaka sayıları yeniden 7 binli seviyelerin üstüne çıktı.

Bunda AK Parti kongrelerinin ne kadar katkısı var? Açıkça soruyoruz; Kongrelerin yapıldığı illerde hasta sayıları ne kadar arttı?

Millete açıklayın. Hasta sayısındaki her bir artışın vebali Erdoğan’ın üstündedir. Değerli Basın Mensupları, Milletimizin sağlığını sadece salgın tehdit etmiyor. Milletimizin sağlığını, canını...

İşsizlik, yoksulluk, fukaralık da tehdit ediyor. Esnaflarımız cinnet getirme noktasında. Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’nin dört bir yanında, Milletimizin yanındayız. Bu hafta milletvekili arkadaşlarımız, Afyonkarahisar ve Uşak illerimizdeydi.

Esnaf ve zanaatkârlarımız başta olmak üzere, Toplumun tüm kesimlerinin dertlerini dinlediler. Arkadaşlarımız Uşak’ta esnaf ziyareti yaparken, Anahtarcılık yapan bir esnafımız, Yaşadığı ekonomik sorunlar nedeniyle yaşamına kıydı.

Arkadaşlarımız orada olmasaydı, bu intihar da, Diğerleri gibi saklanacaktı, görmezden gelinecekti. Sarayı uyarıyoruz.

Esnaf artık dayanamıyor. Kapıya dayanan icra tebligatlarına, Esnaflarımız canıyla karşılık veriyor. Esnaflarımız size, canıyla ihtarname çekiyor.

Bu feryadı duyun. Bu çaresizliği görün. Ama Sarayın kulakları var; duymaz,

Gözleri var; görmez. Çünkü kalpleri mühürlü... Kalplerinin mühürlendiğini, Erdoğan’ın çıkardığı şu karar diyor. Bu kararla, esnafın kredi borçları güya altı ay erteleniyor. Ama nasıl erteleniyor?

Faiziyle erteleniyor. Hem de yeni yüksek faizle erteleniyor. Yetmezmiş gibi... Kredi borçlarının taksit sayısı da değiştirilmedi. Ertelenen borç, Sözleşmedeki vadenin üzerine yayılarak tahsil edilecek. Bu da yetmez… Borç erteleme işleminden doğan,

Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi bile esnaftan tahsil edilecek. Bari bunun vergisini alma. Hayır! “Esnaftan ne koparırsak, o kâr” diyorlar. Yine, esnaflarımız elbette istemez. Ama alimallah bir kişiyi işten çıkarsa, Esnafın borcu erteleme kapsamından çıkarılıyor.

Biz, “Bu kredi borcunun üzerine bir çizik atın” dedik. Bizi dinlemediler. Bari esnafı dinleyin. Bu borcu faizsiz erteleyin. Kalan vadenin sonuna ekleyerek taksit dönemini uzatın. Ama Erdoğan’ın şahsım rejimi esnaflarımızı da dinlemedi.

Şimdi Banka yetkilileri esnafı mahcup bir şekilde arayıp, “Bu şartlarla ertelemeye razı mısınız?” diye soruyorlar. Esnaf odaları başkanlarımız,

“Bu konuda menfi konuşursanız, Odanızın sınıfını düşürürüz” diye tehdit ediliyor. Ayıptır, yazıktır. Bu esnaf size 40 yıl vergi ödedi, Pek çoğu size oy verdi. Ama siz esnaflara 40 gün bakamadınız.

“Millet kuru ekmek yiyorsa, aç değildir” diyen bunlar. “Kapanan dükkân yok” diyen bunlar. “Evime ekmek götüremiyorum” diyenin başına, “Al, keyif çayı iç” diye çay paketi çalanlar bunlar.

Memlekette çöp konteynerlerinden, Pazar döküntülerinden rızkını toplayanlar için “Rastgele çekilen fotoğraflar” diyen bunlar. Bunların gözleri, kulakları, kalpleri mühürlenmiş. Milleti unutmuşlar, Milletin halini görmüyorlar. Sesini duymuyorlar.

Saraydakilere ballı börek, Millete askıda kuru ekmek. Saray’ın millete yaklaşımı bu... Bunu TÜİK’in makyajlı verileri bile saklayamıyor. TÜİK son enflasyon sepetini açıkladı. Millet et yiyemez hale gelmiş. Ekmek ve makarnaya yükleniyor.

Sepette “dana etinin” ağırlığı düşmüş. Ekmek ve makarnanın ağırlığı artmış. Millet ete hasret kaldı.

Eti gramla alır hale geldi.

Bunu biz aylardır diyoruz.

Şimdi TÜİK de diyor.

Kış aylarındayız.

Kışın en çok tüketilen ürünlerin fiyatları aldı başını gitti.

Son bir yılda portakalın fiyatı yüzde 67,

Yumurtanın fiyatı yüzde 67,

Mercimeğin fiyatı yüzde 59,

Ayçiçek yağı fiyatı yüzde 54,

Pırasanın fiyatı yüzde 53,

Mısırözü yağının fiyatı yüzde 53 artmış.

Bunlar da TÜİK’in makyajlı rakamları.

Mutfaktaki yangının gerçek boyutu,

Bunun çok çok ötesinde.

TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 15.

Vatandaşın sokakta, mutfakta yaşadığı enflasyon yüzde 30-35.

Memura ve memur emeklilerine 2021’in ilk yarısı için verilen zam ne kadar?

Yüzde 3.

Ocak’ta enflasyon ne kadar?

TÜİK’e göre yüzde 1,68,

Bağımsız Enflasyon Araştırma Grubu’na göre yüzde 2,99.

TÜİK’e göre 100 liralık maaş zammının 56 lirası,

Enflasyon Araştırma Grubu’na göre ise maaş zammının tamamı, daha ilk ayda uçup gitmiş.

Memur, emekli önümüzdeki beş ayda ne yapacak?

Kesesinden yiyecek.

İşte bunun adı gasptır.

Bunun adı, hırsızlıktır.

Enflasyon dünyadaki en sinsi hırsızdır.

Milletten gerçek enflasyonu saklamak,

Enflasyon rakamlarını karartmak ise,

Taammüden siyasi hırsızlıktır.

Ünlü Fransız düşünür Voltaire’e atfedilen

Şu sözler durumu çok iyi tanımlıyor;

“Sıradan hırsız paranızı, cüzdanınızı, eşyalarınızı çalar.

Siyasi hırsız bunla yetinmez.

Siyasi hırsız geleceğinizi,

Hayallerinizi,

Bilginizi,

Eğitiminizi,

İşinizi,

Gülümsemenizi çalar.

İkisi arasındaki fark şudur:

Sıradan hırsız, sizi seçer.

Siyasi hırsızı, siz seçersiniz.”

Evet. Bugün Türkiye’de böyle bir siyasi rejim var. Erdoğan’ın “Şahsım Rejimi” ülkemizin kasasını boşalttı.

Kayınpeder, damat bir oldular, Merkez Bankasındaki 128 milyar doları buhar ettiler. Şimdi Merkez Bankası Başkanı

Bu giden dolarları yerine koymak için “Bu yıl uzunca bir süre faizler yüksek kalacak” diye açıklama yapıyor.

Bu maliyete ne uğruna katlandık? Bir kuru inat uğruna. Bu dövizler kime gitti, kaçtan gitti hala kimse bilmiyor.

Bu işi yapanlar hakkında açılan bir soruşturma var mı? Ne gezer. Yeni atanan bakan ve başkan da üç maymunu oynuyor.

Erdoğan’ın Şahsım Rejimi milletimizin geleceğini de çalıyor. Geçilmeyen köprüler, otoyollar, tüneller,

Yatılmayan hastane yatakları, Uçulmayan havalimanları için, Çocuklarımız hatta torunlarımız yüz milyarlarca lira ödeyecek.

Beş yandaş müteahhit abat olsun diye, Koskoca milletimizin geleceği berbat oldu. Erdoğan’ın şahsım rejimi sadece geleceğimizi çalmıyor.

Milletimizin hayallerini de çalıyor. Yıllarca 2023 hedefleriyle milletin gözünü boyadılar. Millete 2023’te 2 trilyon dolar milli gelir, 25 bin dolar kişi başına gelir vaat ettiler.

Ama 2023’e iki yıl kala, Bu hedefler de fos çıktı. Hayaller söndü. Erdoğan’ın şahsım rejimi milletin cebini de boşalttı. 2008’de milli gelir 783 milyar dolardı.

Bugün 702 milyar dolar. 2007’de kişi başına gelir 9 bin 735 dolardı. Bugün 8 bin 381 dolar. Millet 12-13 yıl önceki gelirini bile mumla arar hale geldi. Sayelerinde ülkeye “açlık, kıtlık, kuyruklar” geldi.

Erdoğan’ın şahsım rejimi, Milletimizin sadece gelirini, aşını çalmadı. İşini de çaldı. Son 2,5 yılda, İşi, gücü olan 1 milyon 646 bin çalışanımız işini kaybetti. Gerçek işsizlerimizin sayısı 10,5 milyonu buldu.

Milletin seçtiği Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği çalındı. Milli irade gasp edildi. Bunu biz demiyoruz. Anayasa Mahkemesi diyor. Hem de bir de değil, iki kere diyor. Oy çokluğuyla da değil, oy birliğiyle diyor.

Yaşanan bu sorun, Sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin sorunu değildir. Bu sorun demokrasimizin sorunudur. İhlal edilen millet iradesidir.

İhlal edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hukukudur. İhlal edilen temel hak ve hürriyetlerdir. Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararı, Tarihe mal olmuş bir karardır. Ne diyor Anayasa Mahkemesi? “Hukuk devleti retorikten, yani sözden ibaret değildir” diyor. Başka ne diyor?

“Kamu gücünü kullanan organların, Mahkemelerin, Ve bireylerin hukuka uygun davranmadıkları bir ülkede, Hukuk devletinin varlığından söz edilemez.” Bu tespitlere kim itiraz edebilir? Anayasa Mahkemesi hukuka sahip çıkma çağrısına

Muhatap da gösteriyor: Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Hâkimler Savcılar Kurulu’na, Ve kamu gücü kullanan diğer kurumlara görevlerini hatırlatıyor.

“Bu işi sadece bana bırakmayın” diyor. Neden bunu hatırlatıyor. Çünkü Anayasamıza göre; Anayasa Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Bunun herhangi bir istisnası yoktur.

Değerli Basın Mensupları, Türkiye’yi uçuracak dedikleri, “Ucube Şahsım Rejimi” üç yılda tıkandı. Biz bunun olacağını söylemiştik. Artık ucube rejimin müellifleri de bunu kabul ediyor.

Ama Ucube Rejimden vazgeçmek yerine; “Ucube Rejim mevcut Anayasa’ya uymuyor, Biz bir kez daha bu Anayasayı Ucube Rejime uyduralım” diyorlar. Son üç yılda milletin başına ne geldiyse, Bu “şahsım rejimi” yüzünden geldi.

Ucube şahsım rejiminin ne olduğunu, Milletimiz yaşayarak gördü. Erdoğan ve sarayının bekçisi, Milletimizin aşını, işini, geleceğini, Umutlarını, hayallerini, gülüşlerini çaldılar. Artık boş işleri bırakın. Milletin boşalan tenceresine bakın. Milletin elinden aldığınız işlere bakın. Esnafın haline bakın. Çiftçinin, emeklinin, emekçinin haline bakın. Artık milletin gerçek gündemini çalmayın.

Çare bellidir.

Çare; Türkiye’nin önünü açacak. Milletin aşını, işini büyütecek, Milletin yüzünü güldürecek, Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter rejimdir.

Çünkü güçlendirilmiş demokratik parlamenter rejimde, Güçlenecek olan milletin aşıdır. Güçlenecek olan milletin işidir. Güçlenecek olan milletin geleceğidir. Güçlenecek olan evlatlarımızdır, gençlerimizdir.

Bizler Türkiye Cumhuriyetini, Gerçek demokrasiyle taçlandırmaya kararlıyız. Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrasiye inanan tüm dostlarıyla beraber bunu başaracaktır.

Milletimiz; Aşını, işini, geleceğini, hayallerini ve gülüşünü çalan Bu siyasi hırsızlık rejiminin ve müelliflerinin tasdiknamesini, Sandıkta ellerine tutuşturacaktır.

Yerlerini gösterecek, evlerine gönderecektir. Çünkü milletimiz bunların ne olduğunu gördü. Notlarını verdi. Artık sabırsızlıkla sandığın önüne gelmesini bekliyor.

Biz kendisinin pandemi sürecindeki başarısızlıkları, vaka sayılarının saklanması dolayısıyla kendisini istifaya davet etmiştik. Her şeyin sorumlusu benim dedikten sonra yanlış giden her şey sonucunda istifa etmesi gerekir.

(HDP Ziyareti) Bizimle kim görüşmek isterse görüşürüz.

(KRT TV Programcısı Osman Gür'e saldırı) Ülkedeki ağır iklim demokrasimize pusu kurmak isteyenleri cesaretlendiriliyor. Hür basına uzatılan her eli lanetleriz. Son saldırıyı da lanetliyoruz.

Bizim yürüttüğümüz çalışma mevcut sisteme ilişkinmdir. Biz bir an önce milletin cebini boşaltan bu ucube sistemin değişmesi gerektiğini söylüyoruz.

(Murat Karayalçın'ın açıklamaları) Partimiz hiçbir şekilde kimseyi partiden göndermeyi istemez bir suçu yoksa. Gidene git deme gibi bir alışkanlığımız da yok. Demedik de zaten. Önceki dönem genel başkanımızın sözlerini saygıyla karşılıyoruz.