Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ayfer Haydaroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kanserin "anormal hücrelerin kontrolsüz bölünmesi ve çoğalması ile oluşan hastalık" olarak tanımlandığını belirtti.

Genetik yatkınlığın yanı sıra kansere neden olan önlenebilir faktörlerin de bulunduğuna işaret eden Ayfer Haydaroğlu, dünya genelinde yapılan bilimsel araştırmalarla dengesiz beslenmenin hastalık üzerindeki etkisinin yüzde 35, sigaranın yüzde 30, enfeksiyon hastalıklarının yüzde 10, mesleki nedenlerin yüzde 4, alkol kullanımının yüzde 3, çalışma yerinin tozlu ve pis oluşunun yüzde 2, gıdalardaki katkı maddelerinin ise yüzde 1 olduğunun saptandığını söyledi.

"Beslenmedeki düzenlemelerle kalın bağırsak ve mide kanserlerinin yüzde 90'ı, meme ve pankreas kanserlerinin yüzde 50'si, akciğer ve mesane kanserlerinin yüzde 20'si önlenebilir. Kanserden korunmanın yolu sofranızdan geçiyor." ifadelerini kullanan Haydaroğlu, tıp dünyasının bir yandan hastalıkların tedavisinde yeni olanaklar araştırırken öte yandan da sağlıklı bir yaşam sürdürme, hastalıkları önleme yolunda yoğun çalışmalar yaptığını anımsattı.

Haydaroğlu, şöyle devam etti:

"Amerikan Kanser Cemiyeti'nin kanserden korunma önerileri listesinde bitkisel kaynaklı yiyeceklere ağırlık verilmesi de yer alıyor. Çalışmalara göre her gün 5 öğün veya daha fazla sebze ve meyve tüketilmesi, ekmek, tahıllar, makarna, pirinç, baklagiller gibi bitkisel kaynaklı yiyeceklerin günlük alınması gerekiyor. Özellikle yağlı et tüketiminden kaçınılması öneriliyor."

Uzak durulması gerekenler

Haydaroğlu, Türkiye'de de Sağlık Bakanlığının Bilim Kurulu Raporu'nda nişasta bazlı şeker içeren besinlerin fazla tüketiminin metabolik hastalıklar, obezite, kolon pankreas, karaciğer, meme kanserine zemin hazırladığına dikkat çekildiğini hatırlatarak, şişmanlarda kanser oluşma riskinin normal kilodaki insanlara göre iki kat yüksek olduğunu vurguladı.

Kadınlarda oluşan kanserlerin yüzde 50'nin, erkeklerde ise yüzde 30'nun beslenmeye bağlı sebeplerle ortaya çıktığı bilgisini veren Haydaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı katkı maddeleri kansere zemin hazırlar. Bu nedenle, güvenilmeyen katı yağlar, meyve suları, çikolatalar yenmemeli. Hazır paketli veya şişeli her raf ürününün içeriği kontrol edilmeli. Sosis, sucuk, közlenmiş et, soğuk et, peynir ve salamura balık gibi ürünlerde koruyucu katkı maddeleri kullanılıyor. Mantarların yaptığı küf zehiri yani aflatoksinlerden de uzak durulmalı. İyi koşullarda depolanmayan tahıllarda, kurutulmuş meyvelerde, peynirlerde zararlı küflerin ürettiği aflatoksinler potansiyel kanser yapıcıdır. Kanda ve dokularda birikerek özellikle karaciğer kanserine neden olurlar. Bu nedenle kurutulmuş ürünleri tüketirken dikkatli olmalı. Küflü bölüm alınsa dahi tüketilmemeli."

Haydaroğlu, aşırı tuzun mide kanserine neden olduğunu, bu nedenle gıdaların tuzlayarak değil dondurularak saklanması gerektiğini, pişirme yöntemi olarak da kanserojen maddelerin oluşmasına neden olan kızartma ve mangal yerine, tencere yemekleri, haşlama ve fırınlamanın tercih edilmesini önerdi.

Yağın dengeli kullanımı sayesinde meme, prostat ve kalın bağırsak kanser oranlarının azaltılabileceğini söyleyen Haydaroğlu, "Özellikle doymuş yağın fazla olması meme, rahim, yumurtalık, bağırsak ve rektum kanserlerine yol açabiliyor." dedi.

Günde 5 öğün meyve ve sebze tüketiminin kanser riskini yüzde 20 azalttığını anlatan Haydaroğlu, antioksidanların hücrelere zarar veren oksidasyonu önleyerek sağlığı koruduğuna dikkati çekti.

Prof. Dr. Haydaroğlu, brokoli, domates, fındık, sarımsak, soya fasulyesi, turunçgiller, üzüm, yulaf, balık ve süt ürünlerinde sağlığı olumlu etkileyen öğeler saptandığını bildirerek, domatesin içeriğinde bulunan likopenin antioksidan etkiyle, göğüs, sindirim sistemi, mesane ve akciğer kanseri riskini azalttığını vurguladı.

Fındık, ceviz, badem, soya fasulyesi, havuç ve lifli gıdaların da kanser önleyici özelliğe sahip olduğunu kaydeden Haydaroğlu, günde en az yarım saat düzenli spor ile beslenmenin desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.