Devlet Bahçeli, "FETÖ'nün siyasi ayağı varsa, seçmen ayağı da vardır. Zannediyorum, 100 bin imza verecek kişi içinde FETÖ, PKK desteğiyle ilgili araştırma yapılacaksa, ne kadar ByLock kullanıcısı var, bunlar kimin etrafında toplanacaksa önemli bir gelişme olacaktır..." gibi sözler söyledi!

Aslında bu "akıl" Cemil Barlas'a aitti. Barlas, sosyal medya hesabından, "Nasıl olsa CHP ve KK da yurtta sulh ilkesine bağlı. Meral'i aday göstersinler, 100 bin imza falan uğraşmasın. Hem o imza listesi, sonunda ByLock listesine döner" diye yazmıştı.

Her iki beyan da seçmen iradesine yönelik tehdittir ve seçimlere gölge düşürmektedir. Öncelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçmeli, Yüksek Seçim Kurulu da seçmenin alenen tehdit edilmesine karşı bir açıklama yapmalıdır.

"Rakip parti lideri için imza verirsen, seni FETÖ'cü ilan ettiririm" tehdidi, Türk demokrasisi adına utanç vericidir. AKP sözcüsü Mahir Ünal, "Devlet Bahçeli'nin 100 bin imza hassasiyetine katılıyoruz." diyerek bu mantığı destekledi. Başbakan Binali Yıldırım ise "Bahçeli'nin sözlerini değerlendirmem doğru olmaz" diyebildi!

Oysa, "Böyle tehditlerle seçim olmaz, herkes seçmenin hür iradesine saygılı olmalıdır" demeliydiler!

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bahçeli'nin tehdidi üzerine "Sen FETÖ'cü arıyorsan iş birliği yaptığın adama bakacaksın." dedi. İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ, Bahçeli'ye "Türk halkı tehdit edilmekten hiç hoşlanmaz." diye cevap verdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise FETÖ kanallarına destek veren genel başkan yardımcılarını hatırlatarak "Sayın Bahçeli'nin FETÖ ilgisi tespit edilmiş midir? Üzerinde bir inceleme yapılmış mıdır?" diye sordu! Akşener, çok sert ifadeler de kullandı.

Bahçeli'nin tutumu artık siyaset değil, tehdit kapsamına girmektedir ama, bu sadece Meral Akşener'e değil, millete yapılmış bir tehdittir. Tehditle seçim olur mu?

***

Bahçeli, neden seçmeni tehdit etmek gibi hukuk dışı bir yola başvurdu?

Bunun sebebini Başbakan Binali Yıldırım'ın grup konuşmasında bulmak mümkün!

Yıldırım dedi ki "Yerleşik ilişkiler dönüşüyor, alışkanlıklar değişiyor. Problemler ve güç mücadeleleri farklı şekiller alıyor. Bu durumda önemli soru şu: 'Türkiye nerede yer alacak? İmkân ve kabiliyetini en iyi şekilde kullanarak gelişen riskleri bertaraf etmek için ne yapacak?' İşte bu ana mesele ve ülke yönetiminde karşı karşıya kaldığımız sınamalar, yaşanan tecrübeler, geçmiş dönemin siyasi mirası bizi yönetim sistemi değişikliği yapma noktasına getirdi."

Türkiye, ABD tarafından İran'a saldırı konusunda bir karar vermeye zorlanıyor! Mevcut sistemde bu karar parlamentodan çıkmazdı. Sistemi, Türkiye'nin vereceği karar için değiştirdiklerini Başbakan söylüyor.

***

Hatırlarsanız, 26 Mart 2018 tarihli yazımda görüşlerine yer verdiğim emekli tuğgeneral Nejat Eslen şöyle demişti:

"Yeni bir dünya kuruluyor ve en kritik ülke Türkiye! Küresel liderlik hedefini açıklayan Çin, tarihi İpekyolu Projesi için Türkiye'ye tek Yuanlık bir yatırım yapmıyor. İpekyolu Projesi, Türkiye'den geçerse büyük refah artışı sağlar fakat Türkiye, Çin'den alacağı hava savunma sistemini Rusya'dan aldı. Buna karşılık ABD'nin nükleer bombaları, İncirlik Üssü'nde ve ABD'nin Hava Savunma Sistemi Kürecik'te bulunuyor. Bu çelişkili durumu denge politikaları ile izah edemeyiz. Denge dönemi de artık geçti. Türkiye, yeni bir dünya kurulurken bir karar vermek zorunda." 

AKP iktidarı o kararı verdi ama seçimi kazanırsa açıklayacak! Tehditlerin sebebi bu?