1930’larda “Allahuekber” diye ezan okunması yasaklanmış, yerini “Tanrı uludur” diyen Türkçe ezan almıştı.

*

1950’de Demokrat Parti iktidara gelince hemen Arapça ezana getirilen yasağı kaldırmak için girişimde bulundu.

Konu Meclis’e geldi.

CHP, tek kelime bile muhalefet etmedi, konuyu tartışmadı.

Hatta ve hatta yasağın kaldırılmasına itiraz da etmedi.

*

CHP adına konuşma yapan Trabzon Milletvekili Cemal Reşit Eyüboğlu, Meclis’te konuyla ilgili olarak şunları söyledi:

“Bu memlekette milli devlet ve milli şuur politikası cumhuriyetle kurulmuştur. CHP de bu politikayı takip etmiştir. Ezan meselesi de bir dil ve bir milli şuur meselesi olarak düşünülmüştür. Bugün burada ‘Türkçe ezan/Arapça ezan’ mevzuu üzerinde bir politika münakaşası açmaya taraftar değiliz. Milli şuurun bu konuyu kendiliğinden halledeceğine güvenerek, Arapça ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkarılmasına aleyhtar olmayacağız”.

*

Atatürk döneminde Kuran-ı Kerim’in Türkçe’ye tercüme edilmesi için yapılan faaliyetler! Kesinlikle alkışı hak etmektedir.

Yine Atatürk döneminde Kuran-ı Kerim’in daha iyi anlaşılması için tefsir çalışmalarının yapılması! Kesinlikle çok önemlidir.

Ve fakat... “Türkçe ezan”, yanlış bir uygulamaydı.

İslam’ın kendine özgü sembolik ve otantik çağrısına “Bu Arapçadır” falan diye müdahale edilmemeliydi.

Dünyanın neresine gidilirse gidilsin işitilmesi gereken küresel bir sembolü, millileştirmeye ve yerelleştirmeye çalışmak çok gereksizdi, çok yanlıştı.

Zaten Türkiye’de dindar halk da bu yanlışı hiçbir zaman benimsemedi.

Ne benimsememesi!

Bunu bir zulüm olarak gördü.

*

1950’deki CHP zihniyeti, Türkçe ezanın Anadolu coğrafyasının her katmanında zulüm olarak algılandığını çok iyi anladı. Ve zulme son verilirken hiç itiraz etmedi.

Dikkat! Dikkat!

1950’de CHP’nin başında İsmet Paşa vardı.

*

Aradan 70 yıla yakın bir zaman geçmiş, 2018 yılına gelmişiz...

CHP’li Öztürk Yılmaz, taaa 70 yıl önce aşılmış bu sorunu yeniden ülkenin bir numaralı gündem maddesi haline dönüştürmeyi başardı!

*

Kutluyorum seni CHP’li Öztürk Yılmaz!

İsmet Paşa’nın 1950’deki zihniyetinin bile gerisine düşmeyi başardın ki her babayiğidin kolayca başarabileceği bir iş değildir.

*

Ama kabahat sende değil be Öztürk Yılmaz!

Kabahat, sana anında en yüksek seviyede tepki vermeyerek...

1950’li yılların CHP’sinin bile ferasetinden, izanından ve idrakinden uzak duruma düşen CHP yönetiminde!

SENİ BİTİRECEĞİM AHMET KURAL HAHAHA!

AHMET Kural, savcılıkta verdiği ifadede...

- Ben kolundan tuttum.

- O da benim kolumdan tuttu.

- Yavaşça ittim, düşüverdi.

- Kaldırırken tekrar düştü.

- Benim de kolumdan tutuldu.

Falan gibi laflar ettikten sonra aynen şöyle demiş:

“Sıla evi terk ederken ‘Seni bitireceğim Ahmet Kural’ diye bağırıyordu”.

*

Ahmet Kural’ın Sıla’yı hepimizin gözünde eski Türk filmlerinin Suzan Avcı’sı ile Neriman Köksal’ı arası bir yere yerleştirerek yırtmaya çalıştığının tabii ki farkındayız.

Ama bunun için biraz daha yaratıcı, biraz daha süsleyici olmalıydı.

Mesela ifadesinde...

“Sıla ‘Seni bitireceğim Ahmet Kural’ diye haykırdıktan sonra... Çok zalim ve acayip korkutucu bir kahkaha atmayı da ihmal etmedi” falan demeliydi.

12 MİLYON DOLARIMI İSTİYORUM AMERİKA!

AMERİKA Birleşik Devletleri...

- Murat Karayılan’ın...

- Cemil Bayık’ın...

- Duran Kalkan’ın...

Yerlerini bildirene toplam 12 milyon dolar ödül veriyormuş.

*

Sayın Amerika!

Bu üç şahıs da Kandil’de ikamet etmektedir.

Ver 12 milyon dolarımı!

AH AKŞENER AH!

Sen İsmet Paşa’nın  bile gerisinde kalmışsın be Öztürk Yılmaz

GEÇEN salı günü partisinin grup toplantısında konuşan Meral Akşener, ekonomiyle ilgili önerilerini sıralarken...

Bir numaralı öneri olarak şunu söyledi:

“Berat Albayrak görevden alınsın”.

*

Meral Akşener’in böyle dediği gün...

- Dolar 5.3 seviyesine gerilemişti.

- Faizlerde düşmenin başladığı gözlenmişti.

Yani Berat Albayrak’ın 10 Ağustos’tan bu yana yaptığı hamleler, yeterli olup olmadığı bir yana... En azından olumlu sonuçlar üretir gibiydi.

*

Böyle bir günde “Berat Albayrak görevden alınsın, ekonomi kurtulsun” demek...

Zamanlama zaafına işaret ettiği kadar siyaset bilmemeye de işaret eder.

Ki hangisi daha beterdir, karar vermek zor!

HELAL SANA ACUN!

Sen İsmet Paşa’nın  bile gerisinde kalmışsın be Öztürk Yılmaz

ACUN’la yıldızımız bir türlü barışmadı. Astrolojik bir sorun mu söz konusu, yoksa yapısal reformlara mı ihtiyaç var, bilmiyorum, bilemiyorum.

*

Fakat bildiğim bir şey var ki o da şu:

Diyarbakır’ın bir köyünün dağ başında...

Kızlı erkekli köylü çocuklarının “O Ses Türkiye”yarışmasını taklit etmelerinin videosunu izleyen Acun, derhal...

O çocukları buldurmuş, sadece o çocukları da değil köyün bütün çocuklarını öğretmenleriyle birlikte İstanbul’a getirip misafir etmiş, çocuklar ilk kez deniz görmüşler.

Falan...

*

Bu türden bir reklama hiç mi hiç ihtiyacı yokken Acun’un bu duyarlılığını çok ama çok takdir ettim.

Gerçi benim takdirime de ihtiyacı yok ama neyse neyse...