CiddiGazete- "Yeliz" her ne kadar bir milletvekilinin sahte Twitter hesabının deşifre olmasıyla ortaya çıkmış isim olsa da o aslında "tek" değildir, bir markadır, bir karakterdir...

"Yeliz" sahtekâr da, onu daha adayken seçen komisyonlar, onaylayanlar ve oy verenler çok mu kaliteli? O bir ayna aslında, siyasetin özellikle sağ siyasetin gerçek yüzüne, kalitesizliğine, cehaletini görmezden gelen ilişkiler ağına tutulmuş bir ayna...

Seçerken ölçüler bir tuhaf: Siyaseti finanse edecek veya "seçiciler"i ikna edecek parayı daha önce stoklamış mı? Bizim tarikat veya aşiretten mi? İtaatkârlığı aklından önde mi?

Liyakat, akıl, bilim, cesaret, demokrasi tutkusu vs. hepsi arkadan gelebilir!.. İsmini bir çırpıda söyleyip yazabiliyor mu? Yemin metnini çat pat okuyabilir mi? T.C. kimlik numarasının hiç olmazsa ilk iki rakamını ezberleyebilmiş mi? Ankara'nın İç Anadolu'da, İstanbul'un ise Marmara'da olduğunu bilecek kadar geniş bir genel kültüre sahip mi? Türkçe kelime hazinesi 100 kelimeyi geçiyor mu? Herhangi bir konu hakkında öznesi yüklemi yerinde 5-10 cümle kurabilir mi?

Bunlar varsa yeterli!.. Bundan iyisi Şam'da kayısı çünkü!..

★★★

Yeri gelmişken o çarpıcı Kanada örneğini yeniden hatırlatmak istiyorum:

Kanada için çok sıradan bir haber, bize çok çok tuhaf gelmişti... Çünkü ilânla Merkez Bankası Başkanı arıyorlardı... Bizde kamudaki ilk boşluğa, yandaş, partizan veya akraba yapıştırmak rutinden olduğu için adamların bu kadar önemli bir göreve bile ilanla yönetici araması sıra dışıydı!..

Konu şuydu: Kanada Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası Başkanlığı'na transfer olan Mark Carney'in halefini belirlemek için önce kendi internet sitesinden duyuru yapmış, sonra da gazetelere ilân vermişti...

Gerçekten tuhaftı... Sanki partide adam kalmamıştı!.. Ya da tarikat veya cemaatte!.. Hadi onlarda yoktu, akrabalar da mı tükenmişti? Zaten ehliyet ve liyakat, bilimle, eğitimle, tecrübeyle oluşmaz, "irsî veya siyasî" yolla geçer değil mi?

Kanadalılar işi bilmediklerinden olsa gerek, Merkez Bankası için verdikleri ilanda, aranan şartlar arasına "makroekonomi, para politikaları, yurt içi-yurt dışı finans sektörü ve piyasalar konusunda tam bir teknik yeterlilik" koymuşlar...

Saçma!.. "Sol ayağım da iyi olsaydı, gider Barcelona'da oynardım, ne işim var burada" dedirtir insana... Bunları bildikten sonra adamın gerçekten ne işi var Merkez Bankası Başkanlığı'nda?

Bizde, her türden kamu görevi için "Bizden olsun... Nefes alsın yeter" en öncelikli kriter... Zaten doğrusu da bu!.. O yüzden "akrabayı kollama"yla ilgili ayeti böyle yorumluyordu ya partici zat!..

Kanada'daki söz konusu ilanda, ülkenin iki resmî dilini en iyi şekilde bilmesi istenilen Merkez Bankası başkan adaylarında, hassas ve hızlı karar alabilme, organizasyon ve alanındaki ilgili her kuruluş ile en hızlı ilişki kurabilme özelliği de olması gerektiği belirtiliyordu...

İlanda, bir de Merkez Bankası'nın Kanadalıların hayatında stratejik rol oynadığı vurgulanıyor, "Başkan'ın güvenilirliği, finans çevreleri, iş dünyası ve genel olarak toplumun güvenini kuran anahtardır" ifadelerine yer veriliyordu...

Ne lüzumsuz işler bunlar? Finans çevrelerinin, iş dünyasının, toplumun güvenini niye Merkez Bankası'nın Başkanı kursun? Asker var, polis var, herkes işini yapsın değil mi?

★★★

Bir sistem, "lazım olan'ı böyle niteliklerle seçiyor işte... Bizde ise her taraftan Yeliz fışkırıyor!.. Sistem değişmedikçe Yelizler bitmez!.. Birileri gider, başka birileri gelir!..

Seçim için kurulan kürsüye çıkıp "Şimdi ben buraya neden çıktım, niçin çıktım, nasıl çıktım bunu izaha gerek yok, gördünüz, yürüdüm çıktım ama çıkmamış da olabilirim" diyen Kemal Sunal'ı sürekli hatırlayarak geçer zaman!..

Yelizler bir sebep değil, sonuçtur!..

(Yeniçağ- Servet Avcı)