Marmara Denizi'ndeki ekolojik yıkımın (Müsilaj- deniz kusmuğu), denizin yıllar boyu kirlenmesinin acı bir sonucu olduğu muhakkaktır.

Yıllar boyunca siyaset kurumunda yapılan yanlışlıklar, siyasi etiğe uyulmaması, halka ve ülkeye hizmetten ziyade, dönen çarkın üstüne çıkma gayreti, bundan kaynaklı girift ilişkiler siyaseti kirletti. Siyasette biriken pislik bir müddet sonra denizde olduğu gibi kusmuk şeklinde geri döneceği yadsınamaz

Siyasi müsilaj, ülkenin temizlenmesine mi sebep olur veya yok olmasına mı kestirmek mümkün değil...

Dünyada ilk defa bir deniz, insan eliyle öldürüldü. Denizin kurtarılması yıllarca sürecek tedbirlerle mümkün olabilir. Ancak, siyasi kirlilik insan adına herşeyin ölümüne sebep olacak...

Deli, kahveye girdiğinde soluk soluğaydı. Boş bir masaya oturup ocağa seslendi;

- Bana bir çay!

Çay geldi, şekerleri atıp karıştırdı. Garsondan yine şeker istedi. Onları da atıp karıştırdı. Yeniden istedi.

Garson, "Sekiz şeker koydun çaya" dedi şaşkın şaşkın.

- Koydum ama işte görüyorsun hepsi eriyor!

Evet; bize ait, insana ait ne kadar değer varsa çaya atılan şeker gibi eriyip gidiyor.Ancak, şekerin tatlı olmasının yanında, vücutta aşırı birikimi insan vücuduna zarar verdiği de acı bir gerçek.

Birilerinin yediği tatlının, birilerinin yıllar boyu yedikleri herzenin faturasını halk ödeyecek.

Cenap Şehabettin, "İnsanın akıllıca hareket edebilmesi için üç yolu vardır. Birincisi, yapacağı şey üzerine düşünmektir ki bu en asil yoldur.

İkincisi, önceden yapılmış iyi bir şeyi tenkit etmekle olur, bu en kolay yoldur.

Üçüncüsüne gelince bu en acı yoldur. Deneyerek ve uğraşarak bulduğu yoldur" demiş.

Akla, ilime, felsefeye, sanata, meşverete önem vermeyen, ahlak ve manevi değerlerini kaybetmiş, insana ve çevreye duyarsız insanlarda akıl yoktur.

Bu gibi insanların oluşturduğu toplumlar da toplumsal aklı, ortak aklı devreye sokamazsınız.

Akılsız başın cezasını biz çekeceğiz. Olmayan aklı başınıza alamazsınız, aklı başınıza devşiremesiniz.

Allah sonumuzu hayır eylesin!..