Günler yumak olup örüyordu zamanı!

Oynuyorduk hayat sahnemizde mutluluğu, hüznü, ayrılığı, kavuşmayı, isyanı, küsmeyi, barışmayı... Kim bilir kaç kez ağladık? Kaç kez güldük? Yedi günlü haftalarımızda. Günah keçisi pazartesileri salıya teslim ederken, çarşambada güldü yüzlerimiz. Perşembeler hayırlı cumalara bağlarken; hayırsız cumartesinin neşesi belirdi gözlerimizde. Pazarlar hep huzurdur emekçiler için...

Önemli günler önemli haftalar kutladık. Ay oldu. Aylar oldu. Mevsimler geldi. Mevsimler gitti... Ve nihayet aralık ayı yeni bir yılın habercisi.

Her yerde bir telaş, alışveriş kuyrukları, davetler, yurtdışı ve yurtiçi gezi planlarının olmadığı, hatta dört günlük bir kısıtlama ile yeni bir yıla yaklaşıyoruz. Geldi gelecek...

Her yeni yılda hatırladığım bir anımı paylaşmak isterim. İlk okulu aynı öğretmen ve aynı arkadaşlarla okudum. Hala daha görüştüklerim var. Hatta bir arkadaşım tv kanalının birinde ana haber spikeri. Diğer arkadaşım da başka bir kanalın yöneticisi. Bahsedeceğim arkadaşım bir anne...

Efendim gelelim unutmadığım anıma. Yeni yıla yaklaştığımız vakit öğretmenimiz yeni yılımızı kutlar, temennilerini söyler ve "Yeni yıl şiiri okumak isteyen var mı?" derdi. Arkadaşım çıkar ve şiirini okurdu. Ve her sene arkadaşım aynı şiiri okudu. Beşinci yılda da aynı şiiri okuyunca öğretmenimiz "Her yıl aynı şiiri okudun bize" diyerek hem bizi, hem onu gülümsetti. Bunu latife olarak dedi tabi. Bizler bunu bilirdik çünkü öğrencileriyle arasında sevgiden örülü bir bağ vardı. Eğitim hayatımda ondan kazanımlarımı hala değerlendiririm...

Öyle özlüyorum ki aynı şiiri dinleyip evime dönmeyi. Babamın aldığı hediyeye sevinip, yeni bir yılın sabahına uyanmayı.

Yeni yıl gecelerimizde misafirlerimiz olurdu. Bu yılbaşı kutlaması değil, ertesi günün tatil olduğu zamanlarda akraba yahut dostlarımızla olmanın alışkanlığı ve keyfiydi. Zamanla buluşmalar azaldı ve çember daraldı. Artık eskisi gibi olmasa da misafir ağırlama, yine de kültürümüzün bir parçası.

Misafirin önemini anlatmayacağım elbette. Süratle yalnızlaştığımızı, daralttığımız hayatlarımıza değinmeyeceğim. Ülkemizin siyasi politikasına, ekonomisine, yargısına, adaletine dokunmaya da niyetim yok.

Bu yılın son yazısını yazıyorum.

Buruk yüreğim, hüzünlü ve endişeli yorgun dünyanın haline. İnsanlığa ve muamma geleceğimize.

Umudumuzu diri tutmak ve özlediğimiz hayallerimizi yaşatabilmek en büyük arzumuz.

Keşkelerimiz boğazımızda düğüm düğüm, pişmanlıklarımız için vakit çok geç...

Yaşadıklarımızdan ve yaşattıklarımızdan sorumlu olan da bizleriz.

Keşke dikite dönüşen duvar ve beton yığınları olmasaydı. Kesilen, yakılan ağaçların gözyaşları, sise dumana karışmasaydı. Göz gözü görmeyen yağmurlar ıslatsaydı saçlarımızı.

Keşke kısıtlanan, karartılan yaşantımız sokakları boş bırakmasaydı. Dünya bizi üzerinden kovmasaydı. Keşke dostlarımızla kahve kokusunu bölüşseydik. Yanımıza yaklaşan mendil satan kız çocuğuna çikolata hediye ederken gözlerindeki sıcaklık ısıtsaydı buz tutmuş kalplerimizi.

Keşke ölmeseydi insanlar. İsimlerini bildiğimiz/bilmediğimiz yüzleri saklamasaydık toprağa.

Ne salgın ne savaş ne de yoksulluk olmasaydı. Çiçekler yeşerseydi ölülerin yerine.

Keşke kitapların sesleri yükselseydi; namlularından ateş püsküren demirlerin yerine.

Ve bir kuş olup kanatlansaydı kalemin özgürlüğü. Irmakları, denizleri, dağları aşarak avuçlarımıza konsaydı.

Keşke resimlerini çizdiğimiz, hiç gitmediğimiz/ gidemediğimiz köylerimizden kıvrıla kıvrıla akan ırmakların kıyısında özgür çocuklar koşsaydı.

2021 sabahı camlarımızı ışıtan güneşle parıldasaydı. Yüzlerimizin aydınlığı gülüşlerimize yansısaydı.

Geride bırakacağımız yıl zorlu süreçlerden geçirdi dünyanın insanlarını. Belki keşkelerimizin farkına vardık süratle. Kıymetini bildik hayatta kalabilmek mücadelesinde. Birbirimizi kucaklayıp öpmekten korktuğumuz, en acılı veya mutlu olduğumuz anları paylaşamadığımız, zorunlu yalnızlığa mahkûm edildik. Özledik sevdiklerimizi. Özledik dost meclislerini. Özledik kalabalık insanların arasında yürümeyi. Maskeli yüzlerimiz gözlerimize bakmayı öğretti. Bakışlarımız çarparken yabancı sandığımız gözlere, bizliğimizi hatırlattı. Ve biz dua ettik bizlere. Belki ilk defa yürekten aynı dili konuştuk. İlk defa aynı dilek için akıttık gözyaşlarımızı.

Boğazımızda düğüm düğüm sıkışan keşkeler, aydınlık yarınlarımıza yüzümüzden tebessüm olarak dökülsün.

2021 yılının insanlığa hayırlar getirmesini; yoksulluğun, açlığın, doğal felaketlerin yaşanmadığı, yeryüzündeki savaşların son bulduğu, huzurun ve kardeşliğin hakim olduğu sevgi dolu bir yıl diliyorum.