Çin ve İran’ı kapsayan gezi dönüşü uçaktaki sohbetimizde milletvekillerinin de yerel seçimde aday olduklarında istifa etmediklerini anımsatmıştı.

Buna karşın aday olması halinde TBMM Başkanlığından istifa edip etmeme konusunda net bir görüş beyan etmemişti.

Buna neden henüz adaylığının o tarihte belli olmamasıydı.

Sonrasında istifa konusu dallandı budaklandı, liderlerin, partilerin tartışma konusuna dönüştü.

Oldukça açık yazıyor olduğu, kanunların Anayasa’ya aykırı olmayacağı hatırlatıldı, tartışmasının yersiz olduğu hukuk bilen hukukçular tarafından da iletildi.

Ancak diğer görüş ağır bastı…

Sonuçta TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın İstanbul projeleri, neleri yapıp yapmayacağından çok, istifa edip etmeyeceği konusu öne çıktı.

Uzun yıllara yayılan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki görev dönemi yerine, istifa etmemesi halinde seçimin ertelenip ertelenmeyeceğine odaklanıldı.

Her mahallesini sokağını bildiği İstanbul yerine Ankara’daki mesele tartışıldı.

Muhalefet de iyi taktik güttü, istifa konusunun kendi sahaları dışında sürekli gündemde kalmasının üslubunu geliştirdi.

Anladığım kadarıyla istifa konusu Yıldırım ve çevresindekilere de gına getirmiş.

İstanbul'a yaptıklarını, yapacaklarını anlatacağına konunun dönüp dolaşıp sürekli istifaya gelmesi hayıflanmalara yol açmış.

Güvenilir kaynakların aktardığına göre karar verilmiş. Tam tarih verilmedi ama muhtemel ki aday listeleri teslim edilmesinden çok daha önce Yıldırım'ın TBMM Başkanlığı’ndan istifası gerçekleşecek ve içinde bulunulan patinajdan çıkılacak...

Seçime odaklanılacak.

*** 


Ankaralı en fazla neden yakınıyor?

Yerel seçimlerin kendine özgü dinamiği vardır…

Hatta o denli yüksektir ki bazen içinde olup, zaman zaman hayıflanıp sonra farkına varmadan içselleştirdiğiniz gerçeklerinizi ortaya çıkarır.

Hem de o denli yüksek oranlı karşınıza koyar ki siz de şaşırırsınız…

Sandık dönemi seçmenin en çok yakındığı, eleştirdiği, bir an önce çözüm bulmasını istediği konuları öyle bir önünüze serer ki size unuttuklarınızı anımsatır.

CHP-İYİ Parti’nin Ankara Büyükşehir adayı Mansur Yavaş ile dün Habertürk’e yaptığı ziyaret sırasında bir süre sohbet etme fırsatı buldum.

EKİP TAMAM

Konuya geçmeden önce bazı gözlemlerimi paylaşayım…

Yavaş’ın beraberinde CHP ve İYİ Parti’nin temsilcileri vardı…

Bu aşamada geçen dönem CHP Ankara teşkilatı ile arasında yaşanan gelişmeleri sordum.

Olayın Kahramankazan ilçesinde yaşandığını, CHP’nin milletvekilleri ve adayları otobüsü tıka basa doldurup, bir de hepsi anons edilmeyi bekleyince gösterdiği yapıcı tepkiden kaynaklandığını vurguladı.

Aktardığına göre CHP lideri Kılıçdaroğlu bu kez işi sağlama almış, her iki partinin il başkanlarının koordinasyonunda seçim etkinliğinin yapılması için kesin talimat vermiş.

“Ben şu an çok mutluyum ve gereken desteği fazlasıyla da görüyorum, sağ olsunlar” dedi.

Beraberindeki CHP temsilcisinin yaklaşımı da bundan farklı olmadı; hatta daha soruya başladığımda ilk tepki ondan yükseldi, “Bakın ben buradayım…” demek zorunda kaldı…

Dolayısıyla Yavaş partiler arasında voltranı bu kez oluşturmuş; hatta eski MHP kadrolarından bazı isimleri de beraberine almış…

İLK TEPKİ NE İÇİN?

Yavaş, sohbetimizde imar planlaması, çok yönlü metro projelerinden söz etmeye başlayınca şu soruyu yönelttim:

“Sizin yanınıza ilk geldiğinde de seçmen birinci öncelik olarak sizin bize aktardığınız bu sorunları mı dile getiriyor?”

Yanıtına “hayır…” diye başladı, birinci öncelikli sorun olarak iki konunun karşısına çıktığını; yapılan kamuoyu araştırmalarında da aynı verilerin karşılarına geldiği belirtip açıkladı:

“Birinci yakınmaları ulaşım ile ilgili, ikincisi ise ağırlıklı bölümü kadınlardan gelen güvenliğe dayalı endişe ve korku…”

Ulaşım konusunun anlaşılır olduğunu belirtip, güvenlikle ilgili kaygıyı biraz açmasını istedim.

KADININ ENDİŞESİ

“Gecekondu bölgelerinde akşam hiç dolaşıyor musunuz?” diye sordu, ardından sıraladı:

“Birçok yerde sokak lambaları yanmıyor… Kadınlar sabah gün doğmadan karanlıkta işe gidip, akşam da gün battıktan sonra yine karanlıkta evlerine dönüyorlar. Sokaklar karanlık olunca haliyle onları da bir kaygı alıyor…”

Son dönem kadınlara yönelik saldırı, taciz gibi olaylarda artış olup olmadığını da sordum.

Yanıtını yine sorularla verdi:

“Kadınların karanlık sokaktaki endişesi, korkusu yeterli değil mi? Onların yaşadığı bu endişe, korku çok önemli değil mi? Başkent’te bir sokak lambasının yanmasını sağlamak bu kadar zor mu?”

Hafızam canlandı.

Aslında söylediklerinde haksız değil, çünkü yakın zamanda benim de başımdan geçti.

İki haftaya yakın süre sokak lambalarımız yanmadı…

Oldukça işlek, her yanı evlerin kapıları sokağa bakan, sürekli dolaşan polis ve güvenlik görevlilerin bulunduğu caddede oturuyor olmama karşın, sokak lambalarının yanmıyor olması samimi olarak itiraf edeyim içimde ister istemez bir kaygıya neden oldu.

EMNİYETİN UYARISI

Yavaş’tan sonra tesadüf eseri sohbet ettiğim bir polis müdürüne durumdan söz ettim.

Madem Emniyet de bu konuda önemli çalışmalara imza atıyormuş.

Aktardığına göre karakollara verilen talimat sonucu yanmayan sokak lambaları tespit edilip, anında gereken yerlere bildiriliyormuş.

Ancak şunu hemen belirtmeliyim ki Ankara uzun süredir genel asayiş olaylarının en az yaşandığı kent.

Özellikle FETÖ göz altılarının belirli oranda düşmesi, polisin tekrar asayişe yönelmesini beraberinde getirmiş.

Geçen yıla oranla özellikle uyuşturucuya karşı mücadelede Başkent’in en başarılı iller arasında olduğunu söyleyebilirim.

YÜZDE 50 DAHA GÜVENLİ

Örneğin gündüz 10, gece 6 milyon nüfusa sahip Ankara’da ekonomik sıkıntının yaşandığı bu dönem daha da artış göstermesi beklenen hırsızlık olayı haftada 30’lu sayılara düşmüş.

Bunun nedenlerinden biri uyuşturucu ile mücadele olduğu açık; çünkü uyuşturucu almak için hırsızlık yapan kişi, kullandıktan sonra da hırsızlığa yöneliyordu.

Geçen yıla göre narkotik olaylardaki düşüş %50 oranına ulaşmış.

Mala ve şahıslara yönelik suçlardaki düşüş oranı ise %47-48 rakamında.

Bir Ankaralı olarak şunu söyleyebilirim ki bir zamanlar çetelerin, organize örgütlerin ahkam kestiği bir Başkent’ten bu noktaya gelmesinde bekçisinden müdürüne kadar kentin tüm Emniyet teşkilatının katkısı var.

Ancak durum böyle olmakla ve tüm Ankaralı da güvende olduğunu hissetmekle birlikte, yanmayan o sokak lambası hepimizin içindeki endişeyi yeniden hortlatıyor.

Kadınların birinci öncelik olarak “sokak lambamızı yakın, korkuyoruz” talebini dile getirmesi de içsel samimi duyguyu yansıtıyor…

*** 

Gerilimsiz siyaset

Mansur Yavaş’a adaylık yarışı başladığı günden bu yana kendisini en çok etkileyen faktörün ne olduğunu da sorduk.

Hiç düşünmeden yanıt verdi:

“İlk kez gerilim ve kutuplaşmadan uzak, daha çok projelerin konuşulduğu, sağda solda iftiraların, çekişmelerin yaşanmadığı bir seçim dönemine girdik. Beni en çok da bu mutlu ediyor…”

Habertürk TV Temsilcimiz Bülent Aydemir, “Bu nasıl sağlandı, kimler etkili oldu?” diye üsteledi.

Mansur Yavaş, düşünmeden yanıtını verdi:

“Mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna’nın etkisi çok fazla… Bunu her yerde söylüyorum; çatışmadan uzak, görev odaklı tavrı bu noktaya gelinmesine aracılık etti…”

Rakibi Mehmet Özhaseki’nin kavgadan uzak tutumuna da gönderme yaptı.

“Ankara ilk kez kavgaları iftiraları değil, hizmetleri tartışıyor, bu da beni mutlu ediyor” dedi.

Samimiydi, gerçekçiydi; rakibinin hakkını da veren tutum içindeydi…

Yavaş’ı dinlerken bir an geçmişe uzandım, açık söyleyeyim hatırlaması dahi irkilmem için yeterli oldu…