Bugün salı, siyasi yorum çok.

Büyükelçi ataması bitti.

Bugün önce yazılıp sonra yalanlanan twitler çok.

Bugün salı sallamasında, sallanan milletvekilleri ön sıralarda çok.

Bugün virüsle ilgili haber çok.

Hayat pahalılığından bahseden yok...

Bugün genel başkanım ne derse doğrudur, en son en veciz, en güzel sözü o söyler diyen milletin değil de genel başkanın vekilleri de çok.

Bugün sıradan bir gün olsun...

Öylesine deseniz de haberlere bak hepsi show...

Vatandaş mı; işte o arafta...

Ülke de öyle. Etrafı 1945'ten sonra iki bloklu dünyada kuşatılmıştı.

Elinizdeki malı satacaksınız; kime? Komşularınıza!

İyi de komşularınız size düşman!..

Bulgaristan, Romanya, Suriye, Libya, Mısır, Rusya'nın etkisi altında.

Yunanistan tarihi düşman, İran siyasi rakibiniz...

Böyle bir dönemde ekonomik, ticari istikrarsızlıklar, siyasi istikrarsızlıkları meydana getirdi...

Anarşi ve kaos, azgın enflasyonist baskısı bizi bunaltı.

SSCB'nin dağılmasından sonra biraz nefes aldık. Tam gelişiyorduk ki yeniden kuşatılmaya başlandık.

Komşular bize düşman.

Etrafımız yeniden kuşatılıyor!..

"Türk milleti içine kapanık, cihan ve insanlık bütünlüğünden tecrid edilmiş bir hayata hiç bir zaman iltifat etmemiş, cihanşümul bir hayatı tercih etmiştir.

Etraftaki bu kuşatmanın nasıl kırılacağı hususunda çaba ve gayret yerine, herkes felaketlerin üzerinden kendine rol devşirip şov yapma peşinde...

Bir dostumun tanımladığı şekilde;

"Önce Elazığ depremi, sonra şehit cenazeleri, siyaset kurumunun temsilden görsele (şova) hapsolmuşluğunun en kötü resmi haline geldi.

Siyasetçiler kriz anlarında tek yapabildikleri şeyi/showu yapmaya çalışıyorlar. Sorunlar, çözümler, fikirler, mücadele değil, sadece "şov..."

Siyaset kurumunun temsilden görsele (şova) hapsolmuşluğunun adını koymalı: Bu, olsa olsa "tik tok siyaseti!"

Evet her Salı "tik tok" siyasetinin abone seyircileriyiz.

Evet... Vatandaş ise Arafta...

Ne cennette, ne cehennemde!

Hayyam, "Efsane söylediler uykuya daldılar" diyor...

Tıpkı vatandaş gibi.

Vatandaş uydurduğu ve haksız yükleme yaptığı liderlerini efsane haline getirdi. Efsane uydurdu, sonra uydurduğu efsaneye herkesten önce kendisi inandı...

Uykuya daldık "Efsane" diye diye...

Peki suçlu kim? Arafta kalmış vatandaş. "Liderimin yanlışı benim doğrumdan doğrudur" felsefesiyle tam bir biat kültürü ve tam tamamına teslimiyet kültürü hakim.

Türkiye'de siyasi kurumların statiği doğru yapılmamış, en küçük sallantıda bile yerle bir oluyorsa, yanlışı kim/kimler yapmıştır ise sorumlusu odur!..

Sorumlu vatandaş!..

"Çözüm nedir" diyorsanız; Nizamül Mülk'ün dediği gibi: "Siz yönetenleri yönetebilecek kadar güçlü olmalısınız."

Selam ve duâ ile...