Öncelikle belirtmeliyim ki; devlet yönetiminde dünün yanlışları, bugünün doğruları ile her zaman örtülmeyebilir ancak yanlış nasıl yanlışsa, doğru da her zaman doğrudur.

Geçen yıl da yazmıştık. Dövizi baskılamanın bir anlamı yoktu ve her şeyin kendi değerini bulacağı gibi döviz de kendi değerini bulacaktı. Zaten bulmalıydı da.

Türkiye gibi tasarruf oranlarının çok düşük olduğu ve her halükarda hem ticari, hem şahsi hayatta insanların banka kredileri ile yaşamlarını sürdürdüğü bir ülkede faizin yüksek olması piyasaların durma noktasına gelmesi anlamını taşıyordu.

Nihayetinde o yazılarımızda belirttiğimiz gibi oldu ve piyasaların durma noktasına gelmesi ile faizi aşağı çekip, dövizi kendi değerine doğru serbest bırakmak tek çıkar yol olarak önümüzde belirdi.

Tekrarlayalım: Bugün dolar yükselmiyor, sadece kendi değerine doğru hareket ediyor ve bu hareketlenme ile ithalatın önü kesiliyor. Bir ürünü dışarıdan alıp Türkiye'de üreticinin önünün kesilmesi son buluyor. Bundan sonra yerli üretim rağbet görecek, Türkiye ithalat cenneti olmaktan çıkacak.

Şüphesiz bunun için de ortaya bir program konması gerekiyor ancak konulan program ne olursa olsun faizin vereceği zarardan daha iyi olacağı kesin.

Sıkça yapılan bir yanlış var. Faiz, dövizin çözümü olarak gösteriliyor. Halbuki ikisinin bir dengede olması gerekiyor. Bunun için de dövizin kendi değerinde olup üretimin desteklenmesi gerekiyor.

Bunun için de dolar kendi değerini bulacak ve 14,50 civarı kendi bandına yerleşecektir. Bu süreçte devlete düşen ise dövizin oluşturduğu psikolojik baskıyı ortadan kaldıracak adımlar atmak olmalıdır.

Unutmayalım Türkiye gibi büyük bir ülke için her zaman çıkış yolu vardır.