CiddiGazete- ... Paris'te kalmaya başlayınca Türkiye'yi rahat bir şekilde aramaya, ailemle sıkıntısız bir şekilde irtibat kurmaya başlamıştım. Fakat memlekette olup bitenleri öğrendikçe etkileniyor, çok üzülüyordum. Eşim başka biriyle evlenmişti. Kızım üç yaşında babasız kalmıştı. Bunlar yüreğimdeki sürekli kanayan büyük yaralardı.

Bu arada benim teslim olmamı sağlamak için aileme yoğun baskılar yapılıyordu. Bir gün annemin savcılık emriyle gözaltına alındığını öğrendim. "Ancak oğlun gelip teslim olursa seni serbest bırakacağız" demişler. Ablama da bana hitaben bir mektup yazdırmışlar.

Ben bu mektubu alınca hiç vakit kaybetmeden savcılığa hitaben bir dilekçe yazdım: "Ben 30 yaşındayım. Annemin vesayeti altında değilim. Yaptığınız hem kanunsuzluk, hem de insanlık dışı bir uygulamadır, Ben Paris'te filan adreste kalıyorum, gelin beni alın" dedim. Köydeki jandarma karakoluna da benzer bir mektup kaleme aldım.

Bunları hemen o sıralar Türkiye'ye gidecek olan Almanya'daki abime postaladım. İki mektubun da birkaç gün sonra savcılık ve karakola ulaştığını öğrendim. Ondan sonra annemi serbest bırakmışlar. 70 yaşını geçkin olan annem o kızgınlıkla savcıya "Benim senin yaşında torumun var" deyip yüzüne tükürmüş. Tabii orada bir sürü olaylar çıkmış.

Yapılan bu muamele annemin çok zoruna gitmişti. Kendisiyle o sıralar telefonla konuştum. Sağlığı bozulmuştu. Sürekli Kenan Evren'e ve onun köpekliğini yapanlara beddua ediyordu. Zaten bu son görüşmemiz oldu. Bir hafta sonra da vefat etti.

Öleceği gün ablama sürekli "oğlum aradı mı?" diye soruyormuş. Anacığım o şekilde son nefesini vermiş. Öldükten sonra anacığımın gözlerini bir türlü kapatamamışlar. Gözü açık gitmişti anam.

Ben bir müddet sonra annemin öldüğünü öğrenince Türkiye'ye küstüm ve anam öldükten sonra dönsem ne olur dönmesem ne olur diye düşünmeye başladım. Artık hakkımdaki soruşturmaları bile takip etmiyordum.

Çok sonraları, ardımda bıraktığım üç yaşındaki kızımın 19 yaşına girdiği sene, ben buralarda ölüp gideceğim hiç olmazsa gidip bir kere de olsa yavrumu bir göreyim, sarılayım diyerek 1996'da Türkiye'ye geldim. Kızım İmam Hatip'ten mezun olmuştu. Kızımla görüştükten sonra da Fransa'ya dönmekten vazgeçtim. Sonra bir gün kızımın düğününü yaptım. Şimdi iki torunum var.

Kaynak: 12 Eylül Öncesi ve Sonrasında Ülkücü Hareketin Yurtdışı Kaçakları- 1. Cilt