CiddiGazete- Statüsü/ünvanı ne olursa olsun, otoritenin görüşlerinin yanında yer almak konforlu bir tercihtir. Otoritenin her sözünü kabullenmek, sevdiklerini sevmek, nefret ettiklerinden nefret etmek avantajlıdır. Bu sayede otoritenin sunduğu imkanlardan faydalanmak mümkündür. Aksi halde, otorite tarafından "persona not grata" ilan edilmeniz kaçınılmazdır. Çoğunluk, çoğu zaman, "istenmeyen kişi" olmaktan kaçınır.

Stefan Zweig, tam da bu durumun karşısında konumlandırır kendini. "Çoğunluğun taşkınlıklarına karşı insanın kendine sadık kalabilmesi için ne çok cesaret, samimiyet ve azim gerekir" der. Çünkü dünyadaki en zor ve ağır iş, insanın kendi entelektüel ve ahlaki bağımsızlığını koruyabilmesidir. İstenmeyen kişi olmak pahasına...

2011 seçimleri öncesi yaşanan kaset kumpaslarında, biz bu kalleş tezgahın mağduru olmuş kişilerden birinin yanında durduk. Görüntülerin yayından kaldırılması için başvurduğumuz mahkeme kapıları yüzümüze kapandı. Şimdilerde cezaevinde olan Savcılar, dalga geçer gibi konuşup hiçbir işlem yapmazken, onlara öfkemizi ifade ettik. Bu kalleş tezgaha direnip milletvekili seçilen kişinin mazbatasını alıp kendisine teslim ettik.

1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra MHP içinde başlayan olağanüstü kongre sürecinde, imzalarını bize emanet eden üst kurul delegelerinin hakkını savunduk. O süreçte mağdur olduğuna inandığımız Meral Akşener'in yanında durduk. O sürecin sonunda kurulan İYİ Parti'nin, isyan ettiğimiz düzenden daha demokratik, daha adil, daha iyi olması için fikirlerimizi çekinmeden dile getirdik.

Ve 2020'nin son aylarında, Ümit Özdağ'ın ihracına karşı çıktık. Çünkü Ümit Hoca'nın ihracı hem hukuka hem de racona aykırıydı.

İhraç kararının hukuka aykırılığı, 13 Ocak tarihinde, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği kararla kesinleşti. Racona aykırılığını da bu yazıyı samimiyetle okuyanların vicdanına seslenerek şöyle ifade edebiliriz:

Ümit Özdağ'ın açıklamalarından bir gün sonra (20 Ekim 2020) Buğra Kavuncu, Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyusunun konusu, "basın yoluyla hakaret"tir. Yani, Buğra Kavuncu, kendisinin araştırılması için suç duyurusunda bulunmamıştır. Zaten böyle bir suç duyurusu teknik olarak mümkün değildir. Kavuncu hakkında, Savcılık resen soruşturma başlatmıştır.

Aynı gün, Genel Başkan, grup toplantısı çıkışında gazetecilerin sorduğu soruya şöyle cevap verdi: "Bugün İstanbul İl Başkanımız Ümit Özdağ hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Dolayısıyla onu hep birlikte göreceğiz. Biz bir demokrasi mücadelesi vererek geldik. Partimizin içinde de o demokrasi mücadelesini içselleştirmeye çalışıyoruz. Hatalar kusurlar elbette oluyor. Ama büyük bir dikkatle her şeye rağmen demokrasiyi, her şeye rağmen istişareyi içselleştirmeye gayret ediyoruz. Çünkü hepimiz, ben de dahil çok otoriter sistemlerin içinden geliyoruz. Nefes almanın patronun iznine tabi olduğu sistemlerden geliyoruz. Dolayısıyla, hür iradeleriyle partimizde, yönetimde, milletvekilliği görevlerde bulunan tüm arkadaşlarımızın hür iradeleriyle fikirlerini söylemelerinin çok önemli olduğunu ve partimize zenginlik kattığına inanıyorum ve bu konuda da direnmeye, demokrasiyi içselleştirmeye devam edeceğim..."

Hal böyle iken, bir yerlerde Ümit Özdağ'ın partiden ihraç edilmesi için şikayet dilekçesi hazırlanmıştı. Mahkeme sürecinde metnini gördüğümüz bu şikayet dilekçesi, 20 Ekim 2020 tarihliydi ve 80 il başkanı tarafından aynı dilekçe ayrı ayrı imzalanmıştı. Dilekçeye imza atmayan Muğla İl Başkanı İncilay Hanım’ın 14 Ocak 2021’de yaptığı açıklamadan öğreniyoruz ki bu şikayet dilekçeleri Partinin 3. kuruluş yıldönümü kutlamalarının yapıldığı İzmir’de, 25 Ekim 2020 tarihinde, il başkanlarına imzalatılmıştı. Ama dilekçelerin üzerinde 20 Ekim tarihi yazılıydı.

Bu dilekçeler gösterişli bir basın açıklaması ile Genel Merkeze teslim edildi. Dilekçelerin içeriğinde Buğra Kavuncu’nun töhmet altında bırakılmasının tüm il başkanlarını töhmet altında bıraktığı yazıyor ve bu nedenle Ümit Özdağ'ın partiden ihraç edilmesi isteniyordu. İl başkanları, Kavuncu'ya kefil oluyordu.

İl Başkanlarının kendiliğinden böyle bir organizasyon yapmasının mümkün olmadığını, bu organizasyonun Genel Merkez tarafından organize edildiği açıktı.

Ümit Özdağ’ın ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevki, işbu dilekçelere dayanarak, Genel Sekreterlik makamının 29 Ekim 2020 tarihli 590/ 1375 sayılı yazısı ile gerçekleştiriliyordu. Cumhuriyet Bayramında…

Cumhuriyet Bayramı günü, daha Savcılık süreci sonuçlanmadan, üstelik yetkisi olmadığı halde, il başkanlarından imza toplayarak partinin kurucu milletvekilini ihraca sevk etmek, bu ihraç meselesini adeta bir siyasi linçe dönüştürmek, Bahadır Erdemlere hürmet ederken, Ümit Özdağ'a hakaret etmek RACONA AYKIRIDIR.

İşte biz o gün, paylaştığımız bir tvitle, Ümit Hoca'nın hukuken yanında olacağımızı açıkladık. Ve hamdolsun bu açıklamamızın gereğini yerine getirdik.

Kararın ardından ekranlarda 28 gün polemiği yapılması da racona aykırıdır. Çünkü konuşanların, Siyasi Partiler Kanunu 57. madde uyarınca Mahkeme’nin 30 gün içinde sonuçlanmasının zorunlu olduğunu bilmeleri gerekiyor.

Hz. Pir’in bir sözüyle yazımızı bitirelim: Bir çobanı bile dinle, hiçbir şey bilmiyorsa senden iyi koyun gütmesini biliyordur.

Selam doğru yolda gidenleredir.