Binali Yıldırım’ın, “Bu seçim murdar olmuştur; murdar etin kavurması olmaz” sözüyle AK Parti’nin İstanbul seçimi için amacı daha da netleşti.


Seçimin yenilenmesi için her türlü girişimin yapılması konusunda kararlı; olmazsa da yargı sürecinin işlemesi sonrası gelişmeleri gözetecek.

YSK’dan bugün olmazsa yarın iptalinin her yolunu deneyecek…

Seçimin itibarını yitirdiğine ilişkin her söylemden geri durmayacak.

Ancak bunu yaparken, Binali Yıldırım’ın da dünkü basın toplantısında vurguladığı gibi iptal talebinin gerekçesinin halka iyi anlatılması gerekir.

Yine Yıldırım’ın da dün vurguladığı gibi bugüne kadar iptal talebine ilişkin yapılan açıklamaların ağırlıklı bölümünde bu durum iyi anlatılamadı.

Zaten Ankara’da AK Parti’nin akil isimlerinin seçimin yenilenmesini isteyen parti içindeki bir gruba karşı uyarılarının gerisinde de bu yatıyordu.

Eğer bir yenilenmeye gidilecekse bunun gerekçesinin çok daha iyi anlatılması gerektiği, eğer yapılmazsa bunun rakibe çok daha yüksek oyla dönüş sağlatacağının altı çiziliyordu.

Hatta bu cümlelerini de bizlerle paylaşmaktan da kaçınmıyorlardı.

HAFTA SONU KARARI

Anlaşılan o ki AK Parti kurmay kadrosunun Cuma gününden bu yana yaptığı toplantılarda karar YSK’ya ait olmakla birlikte iptal yönündeki girişimlere aynen devam edilmesi kararına varılmış.

Eğer ki iptale ilişkin iddialar dünkü basın toplantısında dile getirildiği gibiyse şimdiden belirteyim sonuç almakta zorlanılır.

Çünkü YSK kararları açık…

Örneğin, 4 Ocak’ta başlayıp 17 Ocak tarihine kadar devam eden ve 27 Ocak’a kadar da itiraz süresi olan seçmen listelerine ilişkin iddia…

AK Parti bu süre içinde Büyükçekmece Belediyesi’nde görevli iken Nüfus Müdürlüğü’nde görevli giden bir kişinin 11 bin civarında seçmenin kaydında usulsüzlük yaptığını, 3 bin 155 kişinin de seçmen statüsünü düşürdüğünü ileri sürdü.

Ancak YSK verileri Büyükçekmece’deki seçmen hareketinin bu sayıda olmadığını gösteriyor.

Bir de 3 bin 155 kişinin kaydı silindiği ve Türkiye’nin hiçbir yerinde kayıtlarının bulunmadığına ilişkin iddialar var ki bu da oldukça önemli.

NASIL İZİN VERİLDİ?

Baştan alırsam…

Eğer ki Nüfus Müdürlüğü’nde bir usulsüzlük yapılmışsa bu durumda buna izin veren başta orada bulunan kamu yöneticileri olmak üzere e-Devlet sisteminin de sorgulanması gerekir.

Üzerindeki çalışmaları, insanların gecesini gündüzüne katıp sistemi başarılı bir hale getirmedeki gayretlerini bilen biri olarak söylüyorum…

Böyle bir iddia başta Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay olmak üzere e-Devlet sistemine emeği geçenlere haksızlık olur.

Çünkü sistem bu tür usulsüzlüklerin önüne geçilmesi, sahte, hayali seçmen yazımının engellenmesi için TC kimlik numaraları üzerinden seçmen kimliklerini belirleyen önemli bir yazılım geliştirdi.

Dolayısıyla sahte seçmen yazabilmek için önce sahte TC kimlik numarasına sahip olunması gerekir ki e-Devlet sisteminde böyle bir durumun olmasının olanağı dahi düşünülemez.

Diyelim ki bunların hepsi oldu, o zaman nüfus müdürlüğündeki yöneticilerin neden buna izin verdiği, sahte TC kimlik numarası üretimine neden fırsat tanıdıkları sorgulanmalı ki bu da ağır bir suç oluşturur.

Yani bir memurun bunu tek başına hoyratça yapabiliyor olması bütün sistemi sorgulanır hale getirir.

NEDEN KAYIT YAPTIRMADI?

Seçmen olan herkesin anımsayacağı gibi bu seçimde sistem mükemmel çalıştı ve herkesin cep telefonuna nerede oy kullanacağından, seçmen kütüğünde olup olmadığına kadar veri SMS mesajı ile iletildi.

Bunu yapan da SEÇSİS sistemi ile bağını kuran e-Devlet sistemiydi…

Dolayısıyla eğer ki 3 bin 155 kişinin Türkiye’nin herhangi bir yerinde kaydı yoksa bu kişilerin seçmen kütüğüne gidip neden kayıtlarının olmadığını sorgulamaları gerekiyordu.

Eğer sorgulamadılarsa da suç işlemişler demektir…

Buna rağmen seçmen kaydını bir başka yerden alıp getirmiş kişiler olabilir mi?

Hemen her partinin, hatta muhtarların bir yerden başka bir yere seçmen taşıdığı açık.

Ancak bu hiçbir zaman seçmen olmayanların taşındığı anlamına gelmez.

Ayrıca seçmen taşıma söz konusu ise ve bu da tespit edilmişse ona da süresi içinde itiraz edilmesi gerekirdi.

NEDEN İTİRAZ ETMEDİ?

Peki, bunu kim yapacaktı?

İşte asıl mesele de orada başlıyor…

Bunu yapması gerekenler YSK tarafından kendilerine bağlantı verilen ve listeleri denetlemesi kendinden istenen AK Parti İstanbul İl Teşkilatından başka biri değildi.

Bu olumsuzlukları baştan tespit edip kayda geçirmesi ve ilçe seçim kurullarına itirazını dilekçe ile bildirmesi gerekirdi.

Nitekim o tarihte her partinin itirazı olmuş ve düzeltmeler de yapılmış, hatta tutuklu bulunan iki kişinin eylem ve işlemleri de bu aşamada tespit edilmiş.

Dolayısıyla “biz daha çok itirazda bulunacaktık ama vakit yetmedi” cümlesi doğru bir yaklaşım değil.

Çünkü partilerin elindeki listeler ile YSK’dan gelen listeleri bilgisayar tarıyor ve aykırı bir durum varsa anında ekranında sergiliyor.

YSK da bu itirazlar kapsamında listesini yeniliyor.

KARŞILAŞTIĞIM DURUM

Nitekim bu satırların yazarı da benzer bir durumla karşılaştı ve bu sütunda bunu da aktardı.

O tarihte Ankara Ulus semtindeki bir binanın bir dairesine 220 seçmen yazılmıştı.

Arkadaşım Fevzi Çakır ile gittiğimizde bir de gördük ki bina Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Ankara İl Müdürlüğü’ne ait…

Anladık ki sığınan şiddet mağduru kadınların adresleri gizli tutulduğu için hepsi İl Müdürlüğü adres olarak gösterilmiş; YSK da bunu uygun bulmuş.

Dolayısıyla o tarihte 165 yaşında seçmen gösterildiği iddia edilen, bir daireye 40 seçmen yazılan için de partiler incelemelerini yaptı ve itirazını gerçekleştirdi.

YSK o günkü süreci tamamladı ve bunu seçimin gündemi olmaktan çıkardı.

Dolayısıyla AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın bu süreçteki ihmalkarlığının da gözden uzak tutulmaması lazım.

Buna rağmen bir usulsüzlük, hırsızlık, organize suç örgütünün çabası olabilir…

Ama bunun da net bir şekilde belgeleri ile ortaya konulması gerekir.

En azından kamuoyunun da bu belgeleri gördüğünde nelerin olup bittiği konusunda ikna edilmesi gerekir.