Her gün yeni bir gün dedi kadın!

İçindeki güneş patladı. Mısır tanesi gibi pıtır pıtır açtı; çiçekli perdelerine...

Limon ağaçlarını, zeytinliklerini ve gelincik tarlalarını suladı. Saçlarında papatyadan tacıyla göz kırptı güneşine...

Maskesizdi yüzü. Bulaşmazdı hastalıklı bedenlerin virüsleri. Solumadı kirli solukları. Bu yüzden kefildi kendisine...

"İyilikler" dedi "iyilikler"... Mutasyona uğramaz. Kötülüklere karışmaz...

Tanrı ile kurduğu köprü vardı. İblisler yıkamaz. Bu yol sevgi ile döşenmiş taşlarla örülmüştü. Onunla buluşur sarılırdı. Hardal çiçeği tüterdi burnuna...

Kadın hala çocuktu...

... Ve her çocuk gibi uçurtmasını uçururdu sonsuzluğuna gökyüzünün...

Masalını yazıp özgürce bırakırdı...

Salına salına süzülürken maviliğinde, gülümsedi pembe düşlerine...

-

Birdenbire gökyüzü karardı. Bulutlar simsiyah sularını boşalttı.

Sahte şeyhlerin sakalları yılanlara dönüştü.

Müritlerinin gözleri kör oldu.

Altın musluklar teneke oldu.

Teröristlerin silahları çiçeğe dönüştü.

Savaşlar barış açtı.

Yalancılar kekeme oldu.

Haksızlığı savunan dilleri, akrepler soktu.

Yoksulların çatıları altına dönüştü.

Feodal yapı egemenliğine kavuştu.

Diktatörler amansız hastalığa yakalandı.

Kasalardaki paraları fareler yedi.

Krallar çıplak kaldı.

-

Ne mi oldu?

Gökkuşağı tüm renkleriyle parladı üzgün yüzlere.

Mutluluk açtı hüzünlü yüreklere.

Kötülükleri kelepçeledi çocukların uçurtmaları...