Değişen dünyada, değişen ve gelişen ülkemizde, çok uzun geçmişi olmayan yerel yönetimlerimizin de gelişmesi ve rollerinin değişmesi gayet doğal bir durumdur.

Türk milleti sahip olduğu kültür gereği yerleşik düzene geçme sancıları çekmektedir. Yerleşik düzene geçmeye başladığımız andan günümüze kadar yerel yönetimler hizmet verme bakımından çeşitli evreler geçirmiştir.

Çocukluğumda, yanılmıyorsam 1967 yılı idi. Dönemin belediye başkanı, yapılacak seçimlerde milletvekili adayı olduğunda, şehire bir parmak boru ile su getirdiğinden dem vurarak övünüyor ve haklı olarak oy istiyordu. Haklı idi çünkü. Mahalle çeşmelerinden su almak için kadınların sıra kavgaları, uçuşan tenekeden su kapları gözümün önünden hiç gitmez...

Daha sonraki yıllarda, şehrine 100'lük boruyla kanalizasyon yapan belediye başkanı iyi başkan olarak kabul gördü. Bilahare pis su arıtma tesisleri, evsel atık arıtma tesisleri vs. gibi çevreye yatırım yapan belediye başkanları hep takdirle karşılandı. Yani belediyecilik Türkiye'de hizmet açısından dönem dönem ele alınabilinir.

Her dönem ayrı bir heyecan, ayrı bir umut ve yeniliğe kapı aslında...

5393 sayılı Belediye Kanunu ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ile yetkilendirilen yerel yönetimlerimiz, kamu hizmeti açısından vatandaşlarımıza en yakın hizmet birimi olma özelliğini taşımakta. Ancak son yıllara baktığımızda, özellikle büyükşehir belediyelerinin hizmet yelpazeleri bizlerin alıştığı türden bir belediyeciliğin yanı sıra, daha geniş, farklı sorunlara da çözüm arayan bir kurum haline geldiğini görmekteyiz. Örneğin 1980 yıllarında bir il belediyesinin tarım sektörüyle ilgili plan, program ve yatırım yaptığını görmemiz imkansızdır. Kanunen de yasak olan bu durumun, günümüz sistemine baktığımızda ortadan tamamen kalktığını görmekteyiz.

Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nu şöyle bir incelediğimizde, tarım ile ilgili "Büyükşehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler" (Büyükşehir Belediyesi Kanunu Ek fıkra: 12/11/2012-6360/7 md.) yine aynı kanunda "Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak..." (Büyükşehir Belediyesi Kanunu, md-7, i) denilmektedir. Aslında bu maddeler yerel yönetimler açısından bakıldığında çok farklı bir boyut ve hizmet kanadını oluşturmakta ve bölge tarım sektörü, su yönetimi açısından oldukça yararlı olduğu gerçektir. düşünmekteyim.

Artık, bölgesinde uyguladığı tarım politikaları ile gıda bankasını oluşturan ve halkına temiz ve içilebilir su teminini sağlayan, çevre politikalarına önem vererek ekolojik kenti insanına hizmet olarak sunan belediye başkanı taktir görecektir. Bölgenin sorunlarını en iyi bölgede yaşayanlar bilir ve bölge tarımının sorunlarıyla birlikte çözümlerini de belediye başkanı ve ekibi yapacaktır. Küresel ısınma felaketinde bu zaruri ve elzemdir.

SU HAYATTIR

Su canlıların yaşaması için hayati öneme sahiptir. En küçük canlı organizmadan en büyük canlı varlığa kadar, bütün biyolojik yaşamı ve bütün insan faaliyetlerini ayakta tutan sudur. Dünyamızın %70′ini kaplayan su, bedenimizin de önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Ancak, yeryüzündeki su kaynaklarının yaklaşık %0.3'ü kullanılabilir ve içilebilir özelliktedir.

İçilebilir su kaynakları açısından ülkemiz çokta zengin değildir. Temiz ve içilebilir suyu halka ulaştırmak da sorumlu olan belediyeler ekonomik olarak güçlü olmamalarının yanında suyu oldukça maliyetli elde etmektedirler.

Kendi cazibesinde akan içilebilir su kaynağı az olduğundan, su Kuyulardan elde edilmekte bu da elektrik ve diğer masraflarla birlikte maliyeti artırmaktadır.

Değişen dünya ile birlikte ülkemizde ülkemizde de su kullanma alışkanlıkları değişmiştir.

Pet ya da cam şişe, damacana ya da musluk suyu kullanılmaktadır.

Güvenli su meselesi günümüzde yoğun olarak konunun uzmanlarınca araştırılmakta ve tartışılmaktadır.

Sağlıklı su tüketimi metabolizmamız için büyük önem kazanıyor. Zira günlük kullanımda sıklıkla tüketilen şişelenmiş sular hem çevre hem de sağlığımız için ciddi riskler taşıyor.

Daha temiz, daha sağlıklı diye sürekli plastik ya da cam şişelerde satılan sulardan tüketiyorsanız bir kez daha düşünmeniz gerekmektedir.

Su tüketim verileri incelendiğinde kişilerin yüzde 60'ının şişelenmiş su tükettiği tespit edilmiştir .

Suyun kaynağından çıktığı andan, şişenin veya plastiğin doğada yok olmasına kadar geçen tüm üretim, nakliye ve tüketim süreçlerini değerlendirildiğinde çevresel nedenlerle bir çok hayvan türünün kaybına yol açacağı konusunda uzmanlar anlaşmışlardır.

Sonuç itibarıyla, tüm şehrin musluk suyu içmesine kıyasla plastik şişe senaryosunun, ekosisteme bin 400 kat, çevreye ise 3 bin 500 kat daha zararlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Çevre ve hayvan türlerini yok eden bu tüketimin insan sağlığını tehdit ettiği artık bir gerçektir.

Ekosisteme zarar veren her ürün ve her hizmet aslında sağlığımıza da zararlıdır.

PLASTİK ŞİŞELERDEKİ SU SAĞLIĞIMIZA ZARARLIDIR

Pet şişedeki su hem şişenin kendisinden hem de kapağından kaynaklı olarak ciddi bir mikro ve nanoplastik partikül riskine sahiptir.

Uygun olmayan nakliye ile sıcağa maruz kalan pet şişe içindeki suya önemli miktarda kanserojen kimyasal sızıntısı yapma riski yaratmakta, özellikle hormon bozucu kimyasalların şişelenmiş sularda şişe kaynaklı olarak yoğun şekilde bulunduğu birçok çalışmayla ortaya konulmuştur.

Bu kimyasallar, vücutta birikimin sonucunda etkilerini uzun vadede göstermektedir.

Pet ya da cam şişe, damacana farketmemekte, ambalajlı sularda şebeke suyundan iki kat fazla mikroplastik vardır. Aslında, buna hiç şaşmamalı çünkü plastiğin içinde duran suyun ondan etkilenmemesi imkânsızdır. Mikro plastik parçalarının bir kısmı dışkılamayla vücuttan atılsa da bir kısmı kalmaktadır.

DAMACANADAKİ SULAR DA TEHLİKELİDİR

Ülkemizdeki damacana su şirketlerinin pek çoğunda, sadece bakteri kirliliği değil kimyasal kirlilik de olduğu ve gerekli normlara uyulmadığı yapılan denetimlerde ortaya rapor olarak konulmuştur.

Ancak bu suların bakteri kaynaklı kirlilik dışında pek çok kimyasal olarak da izin verilen üst değerlerin üzerinde kirli olduğu yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir.

Bu konudaki yapılan araştırmalarda; ambalajlı su firmalarının büyük kısmının (197 tanesi) ulusal ve uluslararası standartlara uymadığı, yaklaşık 30 farklı kimyasal kirletici içerdiği ortaya çıkarılmıştır.

Bazı firmaların sularında: akrilamid, amonyum, cıva ve nitrat değerlerinin de TSE’nin ve Dünya Sağlık Örgütü'nün standartlarına uymadığı saptanmıştır.

Ayrıca, bu sularda izin verilen sınırın 100 katı kanserojen madde olduğunun ortaya çıktığını raporlarda görmekteyiz.

Bu konuda sağlıklı sonuçlar elde etmek için sürekli olarak firmaların suyu aldığı kaynaklardan dolum tesislerine, satış yapan depolara ve marketlere kadar takibini ve denetimini yapmak gerekmektedir.

EVLERDE BİREYSEL OLARAK KULLANILAN SU ARITMA CİHAZLAR

Direkt musluğa takılan ya da tezgah altına monte edilen, hatta sürahi şeklinde olanlar var. Bunlar musluktan akan kirli suyu temizliyor mu? Konusu tartışmalıdır.

Belediye şebekesinden gelen musluk sularının içilebilir su kalitesine gelmesini sağlayan arıtma ünitesi ile içme suyumuzu sağladığımızda dışarıdan pet şişelerde içme suyu satın almayı bırakabilir ve böylelikle plastik atık oluşumunun azalmasına da neden olabiliriz.

Bu plastik atık oluşumunu azaltırken aynı zamanda suyun uzun süre beklediği ve plastiğin sağlığa olan zararının azaltır, plastik şişede biriken ve geçişken kimyasal maddelerden de etkilerine maruz kalmaktan da kurtulabiliriz.

Fakat, bu tür arıtmalar suyun tadını değiştirip güzelleştirmesine rağmen, sudaki faydalı mineralleri de yok etmektedir.

Bu tip arıtmalar, içlerinde türlerine göre ayrılıyor. Tezgah altı arıtma sistemlerinin yeni kullanılmaya başlandığı zamanlarda, bu arıtma üniteleriyle arıtılmış olan suların kalitesi halk tarafından suyun tadındaki değişim ile karşılaştırılıyordu. Arıtmadan sonra içimi rahat olan, eskisine göre daha yumuşak içimli olan sular arıtılmış ve kaliteli su olarak görülüyordu. Fakat işin rengi farklıydı. Bunun nedeni arıtma ünitesinde iyon değişimi ile sudaki kirecin azalmasına neden olan reçine kullanılarak suyun daha yumuşak içimli olması sağlanıyordu. Fakat bu sistemler suyun içerisindeki koliform (zararlı) yapıdaki bakterilerin giderilmesine yani asıl arıtma amacına uygun olmayan sistemlerdi. Günümüzde de hâlâ bu şekilde tezgah altı arıtma sistemleri satılıyor olabilir. Fakat zaman ilerledikçe arıtma teknolojileri de gelişti... Şimdi günlük kullanım için sürahi şeklinde filtreleri de olan arıtma cihazları da var.

Uzmanlara göre: Özellikle ters osmoz membran arıtma sistemlerinin (istenmeyen molekülleri ve içme suyundan daha büyük parçacıkları gidermek için kullanan suyun içerisindeki çözünmüş olan tuzu dahi tutabildikleri için, suyun içindeki tüm zararlı bakterileri arıtırken aynı zamanda faydalı mineralleri yok ediyor. Buna çözüm olarak bir takım arıtma üniteleri arıtma işleminden sonra faydalı mineral takviyesi yapıyorlar.

Suyun içerisindeki insan sağlığına ve gelişimine yararlı minerallerin arıtılması da sağlıklı bir durum değildir.

Alacak olduğunuz arıtma ünitesini arıtma sonrası suyun içme suyu kalite parametreleri ile karşılaştırmasını yapmadan almayınız, yoksa sağlığınızı tehlikeye atacak olan suyu içebilirsiniz.

PLASTİK PET ŞİŞE VE DİĞER PLASTİKLERİN ÇEVREYE OLAN ZARARLARI...

Konunun uzmanların göre; 1 ton pet şişenin üretiminde ortalama bin 200 metreküp su ve 6 bin 400 kilowatt saat elektrik tüketilmektedir. Bu aşırı bir kayıptır.

Ayrıca, yine uzmanlara göre; üretilen plastiklerin çoğunun hammaddesi petrol ve kömür gibi fosil maddelerdir. Plastikler fosil yakıtlardan üretildiğinden bunların üretimi için milyonlarca varil ham petrol ve tonlarca kömürün işlenmesi gerekmektedir. Günümüzde ham petrolün yüzde 4'ünün plastik üretimi için kullanıldığı belirtiliyor. Üretimi ve kullanımı diğer fosil yakıtlara göre daha kolay olduğu için petrolden poşet ya da pet şişe üretmek, dolaylı yoldan petrole olan talebi artırıyor. Bu da bizim için çok büyük maddi kayıptır.

Petrolün işlenmesi için yakılması gerektiğinden, yakılması esnasında doğaya salınan zehirli gazların çevre kirliliğine neden olduğu da bir gerçektir.

Plastik atıkların yakılması sonucu ortaya çıkan zehirli gazlar hava kirliliğine ve hastalıklara, oksijen yetersizliğine neden olmaktadır.

Doğada çözülmesi çok uzun yıllar alan plastik şişelerin başta olduğu plastik atıklar, yok olma sürecinde besin zincirine girerek toprak ve suyu kirletmektedir. Bu olumsuz etkiler, ekosistemin dengesini de bozuyor. Aynı durum cam şişeler için de geçerli. Isınan hava ile bu şişeler yangınların oluşmasına da neden olmaktadır.

Plastik ve cam şişe veya damacana kullanımı yasaklanmalıdır. Çevreye zararları, ekonomi kayıplar, insanların sağlığı ve bunun sağlamak için yapılan harcamalar altından kalkılamaz hale geldiğinden zaruridir.

İçme suyunun kalitesinin artırılması ve bütün vatandaşların içme suyuna erişiminin kolaylaştırılması için bağımsız bir "Su Bakanlığı" oluşturulmalıdır.

Su havzalarının tesbiti yapılarak, su kaynaklarının sürekliliğini sağlayacak tedbirler alınmalıdır.

İçme suyu yönetmeliğinde esaslı değişikler yapılmalı kesin hükümlere bağlanmalıdır.

Musluktan su içilmesinin yaygınlaştırılmasını ve plastik şişe kirliliğinin azaltılması sağlanmalıdır. bütün restoranlarda ücretsiz içme suyu servis edilmesi ve kamuya açık yerlerde içme suyu çeşmeleri yaptırılması elzemdir.

İçme suyunda denetimlerin artırılması sıklaştırılmalıdır.

İçme suyunun yanı sıra suyun musluktan akmasına kadar geçirdiği aşamalarda denetimin artırılması ve su borularındaki zararlı maddelerin azaltılmasını bakanlık sıkı takip etmelidir.

Bunun yanı sıra içme suyu sağlayan işletmelerin suyun kalitesine ilişkin bilgilere ulaşımın kolaylaştırılması ve böylelikle vatandaşların güven duygusunun artırılması hedeflenmelidir.

Mevcut durumda, belediyelerin en önemli gelir kaynağının şu olduğu bir gerçektir. Sudan elde edilen gelir ile belediyeler başka yatırımlar yapmaktadırlar. Merkezi yönetim, belediyelerin maddi kaynaklarını artırıcı düzenlemeleri yapmalı ve sudan elde edilen gelirin başka amaçla kullanımını disiplin altına almalıdır.

Sonuç: Plastik, şişe, damacana, kullanımının azaltılması geleceğimizin kurtarılmasıdır.

Geleceğimizi kurtaran, bizlere musluktan kaliteli ve temiz su içirecek belediye başkanları su gibi aziz olsunlar.