CiddiGazete- AKP ve MHP'nin öncülüğünü üstlendiği Cumhur İttifakı içerisindeki ideolojik farklılık, Kulp kriziyle örtülü olmaktan çıkıp kamuoyu önünde görünür hale geldi.

Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde Kaymakam Burak Akeller, cuma namazını kılmak için Bahçelievler Camii'ne gitti; ancak imam M.K. hutbeyi okurken "sehven" şehitlerle ilgili bölümde atlama yaptı! Duruma tepki gösteren kaymakamın imamı mikrofon ayağıyla darbettiği iddia edilirken, Akeller ise bunun gerçeği yansıtmadığını, yalnızca uyardığını söyledi.

İmama, AKP'ye yakınlığıyla bilinen Diyanet-Sen ve Memur-Sen sahip çıktı. Cami önünde açıklama yapan sendika, "Sözde devlet ve millet menfaatine yapılıyor denilen ama gerçekte terör örgüt ve odaklarının ekmeğine yağ süren eylem ve söylemlerin oluşturduğu tahribat" diyerek MHP'ye göndermede bulundu.

Bunun üzerine ülkücü mülkiyeliler, sosyal medya hesaplarında hem imamı hem de Memur-Sen'i hedef aldı. Kaymakamlar, valiler, vali yardımcıları, ülkücü siyasetçilerle birlikte kaymakam Akeller için destek mesajları yağdırdı.

Gazeteciler Barış Terkoğlu ve İsmail Saymaz, yaşananlarla ilgili değerlendirmelerini köşelerinde paylaştı.

"İMAMLA KAYMAKAMIN KAVGASI, İSLAMCILARLA MİLLİYETÇİLERİN KAPIŞMASINA DÖNEBİLİR"

Sözcü yazarı İsmail Saymaz, genç kaymakamlar üzerindeki MHP elinin, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki milliyetçi ve ülkücü yoğunlaşmayı ortaya koyduğu görüşünü dile getirdi.

"Milliyetçiler takiyyeyi din bellemiş İslamcılardan farklı olarak, devleti sahiplenen ideolojik tutumlarını dışa vurmaktan çekinmiyorlar. Kulp olayında görüldüğü üzere topluca tavır alabiliyor ve meydan okuyabiliyorlar" diyen Saymaz, şöyle devam etti:

"Tuzla Piyade Okulu'nda 10 Kasım'da Atatürk'ün fotoğrafını asmayanlara müdahale edenlerin de ülkücü teğmenler olduğunu işitmiştim. Takip eden günlerde Bahçeli, bu askerlere sahip çıkmaktan geri durmadı.

Ayrıca AK Partililerin Şeyh Sait övgüsü Bahçeli'nin 'Hınıslı Sait vatan hainidir' çıkışıyla bıçak gibi kesilivermişti. O gün bugündür Şeyh Sait'in adını anan yok. Kulp olayı Cumhur'daki ilişkilerin kırılganlığını dışa vuruyor.

AK Parti ve MHP arasındaki gerilimin bir ayağında Kürt sorunu, diğer ayağında Sinan Ateş soruşturması var. İktidar Sinan Ateş'teki tutuklamalarla MHP'ye bıçağın ucunu göstermiyor değil. Ancak gerilim 31 Mart sonrasına ötelenmiş görünüyor.

AK Parti 31 Mart sonrası Anayasa'yı değiştirmek için DEM'in oyuna ihtiyaç duyduğunda Cumhur İttifakı'ndaki örtülü gerilim açık bir çatışma halini alabilir. İşte, o gün... Kulp'taki bir camide imamla kaymakamın kavgası İslamcılarla milliyetçilerin kapışmasına dönebilir."

"HERKES SANKİ BİRAZ 'SON KAVGAYA' HAZIRLANIYOR"

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu da AKP'li siyasetçilerin MHP'nin devletteki kadroları ile kendilerini destekleyen memurlar arasındaki savaşı sessizlikle izlediğine dikkati çekti.

"DEVA ve Gelecek partililer bile konuşurken onlar sustu. Tıpkı AYM ile Yargıtay arasındaki krizdeki gibi" ifadesini kullanan Terkoğlu, şunları kaydetti:

Diyarbakır Kulp'ta yaşanan kavganın devletin derinliklerindeki savaşı açığa çıkaracağını kim bilebilirdi? Bahçelievler Camisi'nde cuma namazı öncesi hutbe okunuyordu. Diyanet'in hutbelerinin içeriğini isteyen önceden görebiliyor. Cemaatin içindeki kaymakam Burak Akeller gibi... Her şey imamın, hutbenin o bölümünü okumayıp atlamasıyla başladı: "Hain bir terör saldırısında vatan evlatlarımız şehadet makamına ulaştı. İnanıyoruz ki Rabbimizin rahmeti şehitlerimizin üzerinedir." Anlatılana göre kaymakam Akeller, cemaatin içinden imama seslendi: "Hoca hutbeyi tam oku!" İmam, tepki üzerine şehitlerle ilgili bölümü okudu. Her şey orada kalsa duymayacaktık bile...

Namazdan sonra Akeller, imamın odasına gitti. Kaymakamın anlattığına göre "Neden" diye sormuş, imam ise "Bize de baskı oluyor" yanıtını vermişti. Kaymakam da imamı bağırarak azarlamıştı. İmamın söylediğine göre ise kaymakam bağırmakla kalmamış, camideki mikrofonla bacağına vurmuştu. O da hastaneden darp raporu almıştı. İşte devletin iki memuru arasındaki kavga, devlette adeta savaşa dönüştü.

İSLAMCI-ÜLKÜCÜ KADRO KAVGASI

İmam, Diyanet-Sen üyesiydi. Diyanet-Sen, Memur-Sen'e bağlıydı. Memur-Sen, AKP'nin devlet içindeki kadrolarının bağlı olduğu sendikaydı.

Kaymakam ise 36 yaşında, 2014'te üniversiteden mezun olmuş, 2016'da devlete girmiş, 2018'de kaymakam adayı olmuş genç bir bürokrattı. Yükselişinin aslında dönemle bir ilgisi var. Kaymakam Akeller, Gazi Üniversitesi’nde Ülkücü hareketin içindeydi. Mezun olduğu yıl, tam da Erdoğan-Gülen kavgasının devletin içine sıçradığı dönemdi. Devlete girdiği yıl ise darbe girişimi olmuştu. Akeller, MHP'nin iktidar ortağı olarak boşluğu doldurduğu dönemin sembollerinden biriydi.

Kulp'ta HDP’li belediye başkanı seçimin ardından görevden alınmış, kaymakam kayyum atanmıştı. Akeller, bu sayede hem mülkiyeyi hem belediyeyi yöneten, Doğu Anadolu'daki çoğu genç ve Ülkücü mülkiye kuşağındandı.

İşte 2016 sonrasında sorun çözen bu iki yapı, İslamcılık üzerinden siyaset yapan memurlar ile Ülkücü mülkiyeliler, Kulp'taki hutbe krizinin ardından karşı karşıya geldi. Haber önce "Hutbeyi beğenmedi, imamı dövdü" diye servis edilmişti. Ancak olay, İslamcı kesimin mağduriyet rolü oynayacağı klasik hikâyelerden değildi.

İmama örgütü Diyanet-Sen ve Memur-Sen sahip çıktı. Cami önünde açıklama yapan sendika, "sözde devlet ve millet menfaatine yapılıyor denilen ama gerçekte terör örgüt ve odaklarının ekmeğine yağ süren eylem ve söylemlerin oluşturduğu tahribat" diyerek MHP'ye göndermede bulundu.

Fakat karşı tepki daha sert oldu. Ülkücü mülkiyeliler, sosyal medyada hem imamı hem de Memur-Sen'i hedef aldı. Kaymakamlar, valiler, vali yardımcıları, MHP'li siyasetçilerle tek ses olup, kaymakam Akeller'e sosyal medyada destek mesajı yağdırdı. Bu sırada Memur-Sen Başkanı Ali Yalçın başta olmak üzere sendika yöneticilerinin geçmişte FETÖ liderine yazdığı övgü mesajları gündeme geldi. Yalçın'ın eski danışmanının FETÖ firarisi olduğu bilgisi MHP'nin kaynaklarından servis edildi. Ülkücü Kamu-Sen, AKP'li Memur-Sen'i "sözde sendika" diye suçladı. İmama darp raporu veren doktor da sorgulanıp DEM bağlantısıyla itham edildi.

DEVLET KRİZİNİN HABERCİSİ

Ağır hakaretlerle süren tartışmada iki taraf da birbiri için tasfiye çağrısı yaptı. Kendilerinden ses beklenen AKP'li siyasetçiler ise MHP'nin devletteki kadrolarıyla kendilerini destekleyen memurlar arasındaki savaşı sessizlikle izledi. DEVA ve Gelecek partililer bile konuşurken onlar sustu. Tıpkı AYM ile Yargıtay arasındaki krizdeki gibi...

Bir tarafta İslamcı memurlar öte yanda Ülkücü mülkiye. Bir tarafta Memur-Sen öte yanda Kamu-Sen. Bir tarafta seçim öncesinde "bölgenin hassasiyetleri" diyen iktidarın İslamcıları, öte yanda "Ya devlet başa kuzgun ya leşe" diyen iktidar ortakları. Bir tarafta atamalarda ilk üyeliğine bakılan ve bu sayede büyüdükçe oteller bile açan kamu sendikası; öte yanda yargıyı, istihbaratı, Emniyeti ve mülkiyeyi kontrol eden Ülkücü kadrolar.

Kulp'taki olay, AYM-Yargıtay krizi gibi belirginleşen devlet içindeki fay hatlarının daha da görünmesini sağladı. Şimdilik seçim sonrasına ertelenmesi beklenen Kulp krizi, teşbihte hata olmaz, 17-25 Aralık öncesindeki karşı karşıya gelişleri hatırlatıyor. Herkes sanki biraz "son kavgaya" hazırlanıyor.

Kırılıp dökülene bakıp her şey yeryüzünde sanırsın. Oysa sarsıntı, yerin dibinde başlayan ayrılığın işaretidir sadece."