11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Saadet Partisi’nin Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Örgütü kuruluşunun 22. yıl dönümü için İstanbul’da düzenlediği toplantıya katıldı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile İstanbul İl Başkanı Abdullah Sevim'in kapıda karşıladığı Gül, salonda da büyük alkış aldı.

D-8’de görev alan siyasetçilerin davet edildiği toplantıya İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de çağrıldığı ancak Akşener’in bir önceki gece mazeret bildirerek toplantıya katılamayacağını söylediği öğrenildi. Akşener, Çırağan Otel'de gerçekleştirilen etkinliğe bir çelenk gönderdi.

T24'e konuşan Saadet Partisi kaynakları, Akşener’in de toplantıya katılmasının planlandığını ancak İYİ Parti Genel Başkanı’nın ‘programındaki yoğunluk’ nedeniyle etkinliğe katılamayacağını cuma akşamı telefonla ilettiğini belirtti.

ABDULLAH GÜL HEYECANI

T24’ten Candan Yıldız ve Gonca Tokyol’un haberine göre, AKP içinden çıkacak yeni bir partiyle ilgili kulislerin hareketlendiği günlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bir dönem aynı siyasi hareket içinde yer aldığı Saadet Partisi'yle bir araya gelmesi dikkat çekti.

5’Lİ KURULDA KİMLER VAR?

AKP'de yönetimin ve politikaların belirlenmesinin tek kişinin iradesinde olmasına eleştirel yaklaşan ve Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Ali Babacan'ın liderliğinde kurulacağı konuşulan yeni partinin 5'li bir komisyon aracılığıyla yönetileceği iddia ediliyor. '5'li kurul' olarak da adlandırılan komisyonda Abdullah Gül'ün yanı sıra Beşir Atalay, Fehmi Koru, Sadullah Ergin ve Haşim Kılıç'ın olacağı konuşuluyor.

‘MİLLİ GÖRÜŞ GÖMLEĞİNİ ÇIKARDIK’ RAHATSIZLIĞI

AKP'nin içinden çıktığı Fazilet Partisi'nin devamı olan Saadet Partisi de, 23 Haziran seçimleri sonrasında hızlanan yeni parti tartışmalarının odağında. Parti içerisinde çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir kanadın ise parti ile Abdullah Gül arasında bir süredir devam eden fikir alışverişi ve istişarelere pek de sıcak bakmadığı kaydediliyor. Gül ile 'yakınlaşmaya' mesafeli duran grup, AKP kurucularının "Milli Görüş gömleğini çıkardık" söylemini hatırlatıyor.

CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI SÜRECİ

Saadet Partisi, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında muhalefetin 'çatı adayı' olması için Abdullah Gül'e davet götürmüş, ancak o dönem İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in bu adaylığı istemediği belirtilmişti. Gül, daha sonra 'ortak mutabakat oluşmaması' nedeniyle aday olmayacağını duyurmuştu.

Etkinliği, aralarında yeni partinin '5'li kurul'unda yer alacağı konuşulan Fehmi Koru’nun yanı sıra İbrahim Kahveci, Nihal Bengisu Karaca, Oral Çalışlar ve Taha Akyol'un da bulunduğu gazeteciler de takip etti.

'MUTLAK HAKİMİYET' UYARISI

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, D-8 toplantısında yaptığı konuşmada adalet ve eşitlik vurgusu yaptı. Mutlak otoritenin sürdürülebilir olmadığını ifade eden Gül, "Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor" dedi.

Gül şöyle konuştu:

"Rahmetli Erbakan Hocamızı rahmetle anıyoruz. Bu teşkilat kurulurken adalet, eşitlik, diyalog, uzlaşı; ulvi prensipler ve evrensel değerlerdir. Mutlak yönetimlerde, mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hâkimiyet sadece Allah’a mahsustur. Bugün üzülerek ifade etmek isterim ki bu kadar şey İslam dünyasını bitirmemiş gibi çok daha büyük bir savaş bulutları üzerimizde dolaşmaktadır. İran- Arap savaşları...

Bunların olmaması için güzel düşüncelerle rahmetli hocamız Erbakan bu fikri ortaya atarak bu ülkelerin işbirliği yapmasını, ekonomi ve dünya barışına yardım edecek adımların atılmasını istedi. Her şeyin başı, herkesin kendi evinden geçiyor. Kendi evi düzenli olmazsa bir ülkenin, kendi evi itibarlı olmazsa dünya ülkeleri nezdinde o zaman kendisine bir faydası olmadığı gibi, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasının meselelerine de bir katkısı olmuyor. Bununla da neyi kastettiğim gayet açık. İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyalogun, huzurun; bütün bunların sağlanması gerekir.

Silahlar, tanklar caydırıcılık anlamında önemli ama o ülkenin yumuşak gücü yoksa etkili olmaz. Hepimizin birbirimize yardım etmemiz gerekiyor. Dayanışma içinde olmamız gerekir. Şüphesiz ki hiçbirimiz naif olacak değiliz. Önce kendi ülkelerimizi sağlam yapmamız gerekir. Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor. Bunun yolu da medeni bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor.

Bütün bunların rüyasını gördüğü için değerli hocamız bu ilkeleri sıraladı. Şimdi bunları hayata geçirmek bu ülkeleri yönetenlere, siyasetçilerine ve düşünürlerine rol düşmektedir.”