CiddiGazete- İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalar yaptı. Meral Akşener'in konuşmasından satır başları şöyle:

- Geçtiğimiz Cumartesi günü Denizli'deydik. Söylenecek sözümüz var dedik, Denizli'nin sesini tüm Türkiye duysun dedik. Denizlili kardeşlerimiz de 29 Ekim Meydanı'na adeta aktılar. Denizli'de Türkiye'nin her yerinde yaşanan yoksulluğa, yokluğa, işsizliğe, adaletsizliğe artık yeter diyen bir millet refleksiydi.

- Milletin kurduğu bir partiyi dağıtmaktan, genel başkanını teneşire yatırmaktan bahseden Sayın Erdoğan'a 'Dur bakalım' diyen bir millet refleksiydi. Milletimiz Denizli'den, 'Siyasette son sözü ben söylerim' dedi. Milletimiz Denizli'de, 'İYİ Parti yalnız değildir' dedi. Milletimiz Denizli'den 'Mağrur olma sayın Erdoğan senden büyük millet var, senden büyük Allah var' dedi.

NAZAR ETME NE OLUR ÇALIŞ SENİN DE OLUR

- Denizli'deki kalabalığı gören bazı iktidar mensuplarını kaşıntı tutmuş. Dedikodu sıraları oluşmuş, panik rüzgarları Beştepe koridorlarında esmeye başlamış. Biz milletimizin arasındayız. Girilmedik sokak, çalınmadık kapı bırakmıyoruz. Milletimiz de bu gayreti görüyor bizimle yürüyor. Dedikoducu iktidara sözüm şudur 'Nazar etme ne olur çalış senin de olur'

- Biz, Denizli’ye, milletimize tercüman olmak için gittik. Milletimizle buluşup, dertlerini, o meydandan, saraydakilere duyuralım diye gittik ve biliyorum ki, duydular. On binlerce vatandaşımızın, verdiği cevapları, ilettiği mesajları, gayet net bir şekilde duydular.

- Ama ar damarı çatlamışlar, her zaman yaptıkları gibi, kulaklarının üzerine yattılar. Olsun. Önce, duyacaklar. Sonra, daha güçlü duyacaklar. Sonra, kulakları sağır edecek şekilde duyacaklar. Sonunda, ya gereğini yapacaklar, ya da çekip gidecekler. Bu kadar basit.

ERDOĞAN'A EMEKLİLİK HAYATINDA BAŞARILAR DİLİYORUM

- Yalnız, ben size bir şey söyleyeyim mi; 22 aydır, milletimizin arasındayım.

- Türkiye’yi, il il, ilçe ilçe geziyorum. Ve görüyorum ki milletimiz, kararını çoktan vermiş. Sayın Erdoğan ve arkadaşları için, artık yol görünmüş. Bavulları toplama vakti, artık gelmiş. Hareket saati, artık gelip çatmış. Bu vesileyle, Sayın Erdoğan’a iyi yolculuklar, emeklilik hayatında da başarılar diyorum.

DOLARDAKİ ARTIŞ

- Değerli milletvekilleri; Geçen hafta, bu kürsüden konuşurken, dolar 10 lira 43 kuruştu. Bu sabah, 13 lira. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir hafta içinde, dış borcumuz, 1 trilyon 180 milyar lira arttı demek. Hani şu bol garantili projeler var ya, hani o beş müteahhidin kasaları var ya, işte o kasalara, 420 milyar lira daha girdi demek.

- Kendisi bu sıralar, yurtdışında turistik faaliyetler peşinde ama Damat Bakan’ın, geçen yıl ülkemizi içeriye, dolar ve altın cinsinden borçlandıran, akıl dolu stratejik hamlesinin sonuçları, bugün maalesef karşımızda. Çünkü, Damat Bakan’ın olağanüstü vizyonu sağ olsun, bu artış, aynı zamanda, cebimizden fazladan 320 milyar lira çıkması demek. Yani sadece bir hafta içinde, Türkiye’nin borcu, 1 trilyon 920 milyar lira arttı demek. 83 milyon vatandaşımızın, her birinin cebinden, 8 asgari ücret kadar para çıktı demek. Bu arkadaşlar pek oralı değil ama, sadece 1 hafta içinde, geçen sene alın terimizle, çalışarak, üreterek kazandığımız milli gelirimizin, 3’te birini, borç olarak geri verdik demek.

DURMAK YOK, SAÇMALAMAYA DEVAM...

- Peki tablo bu kadar ciddiyken, iktidar mensupları ne yapıyor dersiniz? İktidar, yine her zamanki gibi: Durmak yok, saçmalamaya devam... 30 yıldır, dolar karşısında değer kaybetmeyen Japon Yeni’yle, beyin yakan kıyaslamalar yapanlar mı dersiniz... Matematik bilimini ağlatma pahasına, sözü, “Amerika Birleşik Devletleri bizi kıskanıyor’a” getirenler mi dersiniz… 5 bin liralık kaşkoluna laf edenlere, “Bizimkiler dizisinin kapıcısı değiliz ya...” diyerek, genel başkanının, apartman görevlisi sevgisini, yepyeni seviyelere taşıyan, densizler mi dersiniz... Utanmadan, “Ayda iki kilo et yiyorsak, yarım kilo yeriz. Domatesi iki kilo yerine, iki tane alırız. Kış günü turfanda sebzeleri kullanmak, zaten sağlığa da çok faydalı değil. Biber alırız, bir kilo alacağımıza, 3 tane alırız...” diyen, beslenme uzmanı milletvekili mi dersiniz...

- Zor durumdaki çiftçilerimize, “nankör” demeye kalkan, hadsizler mi dersiniz... Biz, “Bir ay içinde LPG’ye 4 defa zam yapıldı.” diyince, “Yeni bir ekonomik rota deniyoruz.” diyen, üstün zekalı navigasyon uzmanları mı dersiniz... Hatta, Batman’da sergilediği dört işlem bilgisiyle, dosta güven, düşmana korku salan, ünlü ekonomist Sayın Erdoğan’ın bizzat kendisi mı dersiniz.

- Ez cümle; Kolektif bir saçmalama furyası, almış başını gidiyor. Milletimiz her gün daha da fakirleşirken, Sayın Erdoğan’ın himayesindeki cehalet festivali, tüm hızıyla devam ediyor. Ne diyelim, Allah ıslah etsin.

İŞİ HEP BAŞKALARINA FATURA EDİYORSUN

- Aziz milletim; Ne sayın Erdoğan, ne de ortaklarının, Türkiye’ye verecek hiçbir şeyleri kalmadı. Bu yüzden, milletimizin iradesine saygısızlıkta sınır tanımıyorlar. Bunlar, artık, milletimizin önemli bir bölümünün, güvenerek yetki verdiği kadrolar değil. Sayın Erdoğan önceki gün, meseleyi yine getirdi, başkalarının üzerine yıktı. Ne dedi biliyor musunuz? “Kur, faiz ve fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyoruz.

- Kurdaki yükselişi bahane ederek, hiçbir mantıklı izahı olmayan, fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara, göz açtırmayacağız. Hepsinin tepesine tepesine bineceğiz.” Kardeşim, ülkeyi yöneten sensin. LPG’ye, doğalgaza, mazota, benzine, elektriğe zammı yapan sensin, sen. Şimdi çıkmışsın, “Bu fiyat artışları, fırsatçılar yüzünden oluyor.” diyorsun.

- Madem öyle, o zaman şu ana kadar gereğini niye yapmadın? Anca atıp tutuyorsun. İşi hep, başkalarına fatura ediyorsun. Madem öyle, çık, gereğini yap, milletin sırtına yapışmış keneler varsa, sök at. Heyhat! Yapmıyor. Çünkü yapamıyor. Çünkü, kenelere bir el uzatsa, hepsi ya Ak Parti’nin kodamanı çıkacak, ya da eş, dost, tanıdık çıkacak. Varsın olsun. Nitekim; Zaten artık, terörist çiftçi, işbirlikçi manav, dış güçlerin maşası market suçlamalarını da, kimse ciddiye almıyor. Milletimiz, asıl meselenin, Sayın Erdoğan’ın kendisi olduğunu gayet net görüyor.

DIŞ GÜÇLER GELSE NE OLURDU?

- Gelin şimdi, hep birlikte, bir zihin egzersizi yapalım. Mesela; Dış güçler, lobiler, Türkiye’ye birini gönderseydi; ve bu kişi, bu ucube sistem sayesinde, bir şekilde başa gelseydi; sizce ne olurdu? Mesela; Türkiye’yi zayıf düşürmek, milleti fukaralığa mahkum etmek için, ne gerekirse onu yapardı. Değil mi? Mesela; Türk lirasının değerini düşsün diye, ne gerekiyorsa yapardı. Mesela, Türkiye’ye sömürge muamelesi yapar, “Burada ucuz iş gücü var, gelin.” diye, yabancıları davet ederdi.

- Mesela; Türk Milleti’ni, her geçen gün, daha çok borçlandırır, Türkiye’nin rekabet gücünü, sıfıra indirir, Türk şirketlerini, ayakta duramayacak hale getirir, ve yabancılara kelepir fiyata peşkeş çekerdi. Değil mi?

- Sonra mesela; Türkiye’nin en güçlü olduğu alanları çökertmek için çalışırdı. Türkiye’nin en büyük potansiyeli nerede? Tarımda. O zaman ne yapardı? Tarımı öldürmek için, tarım alanlarını imara açardı. Samanı, buğdayı, eti, ithal ederdi. Şeker fabrikalarını satardı. Düşük fiyat açıklayıp, çiftçileri borca sokardı. Sonra da, borçlu çiftçilerin elindeki arazileri, satın almak için uğraşırdı. Değil mi?

BECERİKSİZLİK VE İHANET ARASINDA KILDAN İNCE BİR ÇİZGİ VARDIR

- Ez cümle; Türk parasını pul, Çiftçiyi kendine kul, Yolsuzluğu da, kendine yol ederdi. Değil mi? Tabi şimdi, bu zihin egzersizi ile, Ak Parti iktidarı arasındaki benzerlikleri fark edenler, bizim bu arkadaşlara, her ayna tutuşumuzda yaptıkları üzere, yine bağırmaya başlayacak. Ne yani, sen Cumhurbaşkanına, “Dış güç mü diyorsun?” diyecekler.

- Sen, Sayın Erdoğan’a, “lobilerin adamı” mı diyorsun? diyecekler. Hayır. Ben diyorum ki; bir dış güç göreve gelse, ancak bunları yapardı. Gerisi benim değil, Sayın Erdoğan’ın sorunu.

- Türkiye’ye, ancak bir dış gücün ve lobilerin vereceği zararı vermişse, bu mesele, benim değil, Sayın Erdoğan’ın meselesidir. Şapkayı önüne alıp düşünmesi gereken de, Sayın Erdoğan’ın bizzat kendisidir. Sonuçta, o dış güç, şayet birini göreve getirse, bir yerden sonra; “Artık daha fazla da kötülük etmeyeyim, maskem düşecek, foyam ortaya çıkacak.” diye çekinirdi. Ama, Fiyaskoların Lideri Sayın Erdoğan, Ülkeyi tamamen kendi doğal yeteneğiyle batırdığı için, ne utanıyor, ne sıkılıyor, ne de çekiniyor.

- Aynı rahmetli Başbuğumuzun söylediği gibi; “Beceriksizlikle ihanet arasında, kıldan ince bir çizgi vardır. Beceremediği halde makam, mevki işgal etmek, en büyük ihanettir." İşte o nedenle, kendisinin niyeti iyi midir, kötü müdür, artık bir önemi yok. Çünkü söz konusu devleti yönetmekse, cehalet ve ihanet aynı yola çıkar. Bu kadar basit.

İKTİDARA SESLENİYORUM

- Buradan iktidardakilere sesleniyorum; İstediğiniz kadar bağırın çağırın. Ekonomiye ettiğiniz ihanetin ispatı, televizyon kanallarının sağ alt köşesinde duruyor. Orada, dolar 13 lira yazıyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, dolar yükseliyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, enflasyon artıyor. Sayın Erdoğan konuşuyor, milletimiz fakirleşiyor. Ne söylerseniz söyleyin, Ne yalan uydurursanız uydurun, Ne masal anlatırsanız anlatın, Mızrak artık çuvala sığmıyor, gerçeğin ta kendisi, apaçık ortada duruyor.

JAPON YENİ YERİNE TÜRK LİRASINA KAFA YORSANIZ BU OLMAZDI

- Bu gerçek, zam olup yağıyor. Esnaf perişan, sanayicimizin eli ayağı bağlanıyor. Mutfaktaki yangın, her geçen gün büyüyor. Bu aziz millet, size o yetkiyi, masal anlatın diye değil, işinizi iyi yapın diye verdi. Japon esnafının sorunlarına, Japon Yeni’nin durumuna kafa yoracağınıza, Türk lirasına kafa yorsaydınız, böyle olur muydu?

SUÇLAYACAK MESLEK GRUBU MU KALMADI?

- Yetkiyi aldınız, görevi kötüye kullandınız. Milletimize hizmet etmek yerine, eşe, dosta, yandaşa çalıştınız. İnsanlarımız iş bulamazken, siz sarayda bol maaşlı sefalar sürdünüz. Vatandaş yoklukla mücadele ederken, siz israf içinde yüzdünüz. Ve bunun bedelini, ilk sandıkta, ziyadesiyle ödeyeceksiniz. Bundan şüpheniz olmasın.

- Değerli dava arkadaşlarım; Bu malum arkadaş, son olarak çıkıp ne dedi biliyor musunuz? Türkiye’yi, bu ekonomik kurtuluş savaşından da, zaferle çıkaracaklarmış. Vay, vay, vay. Bak sen hele... Hamasette gelinen noktaya bakar mısınız?

- Muhterem; Daha 2 hafta önce, “Türkiye uçuyor.” diyordun. Ekonomiyi şaha kaldırıyordun. Hatta, ciltler dolusu kitabını yazıyordun. Hayırdır Sayın Erdoğan? Hesabın mı şaştı? Anlatacak masallar mı bitti? Suçlayacak meslek grubu mu kalmadı?

- Kardeşim; Türkiye ekonomisini işgal etmeye kalkanlar, sen, beş müteahhitin ve liyakatsiz kadrolarından başkası değil. Ekonomiyi yerle bir eden siz, Ticareti işgal eden siz, Tarıma taarruz başlatan siz, Milletin hazinesini ganimet görüp, yağmalayan da siz. Şimdi çıkıp, kime karşı, neyin savaşını vereceksin? Ekonominin dibe vurmasının, zamların, işsizliğin, uçan enflasyonun, dövizin sebebi sensin. Şimdi çıkıp, kendi kendinle mi, mücadele edeceksin?