CiddiGazete- Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İyi Parti Ankara İl Başkanlığı kongresine katıldı. Kongrede kürsüye çıkan Mansur Yavaş, "Maaşları bile ödeyemez dediler, geçmişten kalma 4 katrilyon borç ödedik. Nasıl Millet İttifakı belediyelerinde insanlar daha mutlu huzurlu yaşamaya başladıysa 14 Mayıs'tan sonra Türkiye de aynı refah ve huzura kavuşacak" dedi.

iyipa2

AKŞENER: BİR BAŞKA DÜZENEĞİN İÇİNDELER

İyi Parti Ankara il kongresine katılan İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef aldı. Akşener, "Erdoğan ve arkadaşları yeniden hukuku, yargıyı, adaleti hava gazı haline getirerek başka bir düzeneğin içindeler" ifadelerini kullandı.

Akşener, Anayasa'nın 101'inci maddesi gereği Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olamayacağı yönünde değerlendirmelere atıf yaparak; "Bugün 3'ncü defa seçilmesinin imkansız olduğu bir sistemde Sayın Erdoğan ve arkadaşları yeniden hukuku, yargıyı, adaleti hava gazı haline getirerek başka bir düzeneğin içindeler" dedi.

"Başbakan Meral" sloganına cevap veren Akşener, "Başbakan olacağım ben, siz yapacaksınız ama öncelikle milletimizi kurtaracağız" ifadelerini kullandı. Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

İNSANIMIZA YALAN SÖYLENMESEYDİ 15 TEMMUZ KALKIŞMASI OLMAZDI

Küçücük, elektrikleri kesilen, toplantılarımızın basıldığı alanlardan buraya geldik. Hiç bugünleri göreceğimizi düşünmüş müydünüz? Biliyorum siz düşündünüz, ağabeyler muhteremler düşünmediler. Bu kadar inat çıkacağınızı, iradeli çıkacağımızı düşünmediler. Yanıldılar ve buradayız. Hangi görüşten olursa olsun bu salonu şereflendiren herkes 2010'daki referanduma karşı çıkanlar, 2010'daki referandumun 2016'da 15 Temmuz'da bir kalkışmaya neden olduğunu bilenlerdir. Bu salonu şereflendiren herkes devletin, ordunun, hiçbir görüşün, hiçbir aidiyetin etkisinde kalmadan yönetilmesi, her bir bürokratın devletin bürokratı olması gerektiğine inananlardır. Maalesef her birimiz haklı çıktık. O referandum sunulmasaydı, insanımıza yalan söylenmeseydi 15 Temmuz kalkışması olmazdı. Bu ferasetli millet devletini sokaktan toplamıştır ve 240'ın üzerindeki şehidimiz, binlerce gazimiz olmazdı. Bunların sorumluları 2010 referandumunda milleti aldatanlardır. Ve bütün kurumlarımızı o günün şartlarında FETÖ'ye, bugünün şartlarında METO'ya teslim edenlerdir.

ADALETİ HAVA GAZI HALİNE GETİREREK BAŞKA BİR DÜZENEĞİN İÇİNDELER

2017 referandumundan sonra ortaya çıkan gerçeklik ülkenin tek adam rejimiyle, ucube sistemle yönetilmesi oldu. Bugün 3'ncü defa seçilmesinin imkansız olduğu bir sistemde Sayın Erdoğan ve arkadaşları yeniden hukuku, yargıyı, adaleti hava gazı haline getirerek başka bir düzeneğin içindeler.

ERDOĞAN ADINA ÇOK UTANIYORUM

Başörtüsüne dair şu salonu şereflendiren başı açık-kapalı hiçbir kadının, hiçbir arkadaşımın, hiçbir erkeğin başını örten kadına karşı karşı herhangi bir tutumu, duruşu yoktur. Başörtüsünün yeniden düzenlenmesine karşı önce Sayın Kılıçdaroğlu'nun verdiği bir kanun teklifi, arkasından Sayın Erdoğan'ın, 'Oh, oh, oh.. Bir pas geldi ben bunu gole çevireceğim' diyen bir sevindirik olma hali. Gerçekten Sayın Erdoğan adına çok utanıyorum. İki kızını başları örtülü olup da, okulda başlarını açmak zorunda kalmasınlar diye Amerika'da okutmuş bir babadan bahsediyorum. Ben de biri Marmara İlahiyat Fakültesi'nde biri de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde başörtüsü nedeniyle çok büyük acılar çekmiş iki yeğenin, iki kız çocuğun halası olarak onun adına çok utanıyorum. Kadınları ister dini inancı sebebiyle, ister başka bir nedenle sorgulayamazsın. 'Niye kafanı açıyorsun, niye kafanı kapatıyorsun?' Sana ne? Buna böyle bakmanız lazımken Sayın Kılıçdaroğlu'nun attığı adımı eğer pas olarak değerlendirip bunu gole çevireceğim diyorsanız yazıktır size. Bu ülkenin cumhurbaşkanısınız. Bu sizin için golse eğer batsın bu dünya!

AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL BAĞCI DÖVMEKMİŞ

Önce hukukçu arkadaşlarımız toplandılar. Anayasa metninin dilinin yanlış olduğunu, gol atayım derken yarın başörtülü kadınların başına başka belaların açılacağı derecede bir hukuk bilgisizliğiyle kötü bir metin hazırlandığını çalıştık. Aynı şekilde DEVA Partisi de çalışmış, metinlerimizi yan yana getirdik, benzer olduğu ortaya çıktı. Sonra CHP'ye gidildi. Yanlışın düzeltildiği önerge AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Bugün sizin karşınızda bütün açıklığıyla şunu söylemek isterim amaç üzüm yemek değil bağcı dövmekmiş. Şimdi buradan yola çıkarak Türkiye’nin rayından iyice çıktığını, tek adam rejiminin, saraya hapsolmuş, beş, on, on beş, maaş alan kifayetsiz danışmanların elinde oyuncak olmuş, kurumların yok edildiği, yargının ortadan kalktığı, tencerenin kaynamadığı sistemin 14 Mayıs’ta değiştirilmesi gerekiyor. Eğer dün 5 çalışacaksam yemin ediyorum 1000 çalışacağım. Siz de bin çalışacaksınız. Başbakan olacağım ben, siz yapacaksınız ama öncelikle milletimizi kurtaracağız. Başörtüsü meselesi, içim yanıyor, nasıl bir şeydir bu, başörtüsü, başörtülü umurlarında değil, tevekkeli değil kadınlara sürtük dedi. Şuuru altında hepimizi sürtüğüz, misliyle iade ediyorum.

DANIŞIKLI DÖVÜŞLERİN SONUCU

İsveç'te bir siyasetçi Kuran-ı Kerim'i yaktı. Urfa'da bunu yapanın şerefsiz, yapılan işin ahlaksızlık olduğunu söyledim. Bununla da bırakmadık, her birimiz aynı şeyi söyledik. Bu cuma günü İsveç’teki gönüllülerimiz eliyle bu politikacıyı, bu şerefsizi İsveç hukukuna göre mahkemeye verdik. AİHM'e kadar gidecek bu iş. Biz üzerimize düşeni yaptık. Siyasetüstü bir mesele bu. Türkiye'de yaşayan herkes bu eylemin karşısında. Biz İyi Parti olarak bir hareket yaptık. Ne beklersiniz, Dışişleri Bakanlığı’nın, AK Parti'nin bütün gücüyle bu konuda yardımcı olmasını beklersiniz, henüz tık yok. Ama ben bir şey okudum buraya gelirken. NATO Genel Sekreteri, İsveç Dışişleri Bakanı şöyle bir açıklama yapmışlar: Temmuz ayına kadar İsveç NATO'ya girme talebini geri çekmiş. Bu benim kafama birden ne getirdi, Hollanda... Buradan İsveç'e sesleniyorum, İyi Parti'nin olduğu yerde üç kâğıt olmaz. Alışıksınız dimi arka kapılardan seçimlere müdahale edip çeşitli işleri yapıp, arka kapılardan el sıkışmaya... Ama bu seçimi biz alacağız, ondan aldığınız her sözü ağzınıza tıkmak şeref sözüdür benim için. Bir başörtüsü konusunu konuştuk bakın ne halde, dış politikada İsveç Kuranı Kerim’in yakılması, buna karşı doğru dürüst hiçbir tavrın olmaması... Danışıklı dövüşlerin sonucunda siz seçim kazanıyorsunuz ama bu millet her seferinde acı çekiyor. Dış politikada bu milletin itibarı her seferinde geri gidiyor. Bir seçim daha kazanabilmek için bu ülkenin her bir değerini çiğnetiyorsunuz, bundan sonra yapamayacaksınız çünkü biz geliyoruz.

SİNAN ATEŞ'İN KATİLLERİNİ NİÇİN BULMUYORSUN?

Bu tek adam rejiminde 38 yaşında Doçent Dr. Sinan Ateş Ankara'nın göbeğinde katledildi. Katledildiği günden beri failleri ortada yok. Ey Sayın Erdoğan şu hareketinle her şey oluyor. Bu hareketleri bilerek yaptım. Sen bunların ne manaya geldiğini bilirsin. Sinan Ateş'in katillerini niçin bulmuyorsun? Bunu bulma sorumluluğu senindir. Hakimler senin, hukuk senin, devlet senin, asker senin, emniyet senin, MİT senin... Sayın Erdoğan her şey senin. Şu hareketi niçin yapmıyorsun Sayın Erdoğan? Dün Zeynep Banuçiçek'in doğum günüydü. Babasız geçen ilk doğum günü. O çocukların ahı... Bunu her konuşmamda söyleyeceğim. Gözünü kapat sayın Erdoğan. Allah muhafaza oğlun öldürülse, katledilse, torunların sana 'dede' diye bağırsa, oğlunun arkasından 'baba' diye bağırsa ne yaparsın Sayın Erdoğan? Biraz empati. Allah muhafaza damadın... Torunların bağırsa... İşte Banuçiçek, Bengisu bu durumda. Bu katillerin, bu vahşetin sorumlularının bulunma, buldurma görevi senindir Sayın Erdoğan. Her konuşmamda sana bunu soracağım Sayın Erdoğan, o çocukların sesi ağlama sesi kesilinceye kadar. Bir daha Sinanların katledilmemesi için İyi Parti'nin iktidar olması şarttır.