CiddiGazete- Mehmet Gül'ün hiç unutamadığı ve pişmanlık duyduğu olay ne? Kimden özür diledi, hangi MHP'liye sitem etti? İşte merhum Gül'ün son röportajı:

Mehmet Gül'le ilk görüşmemiz birkaç hafta önce Fidel Castro üzerine olmuştu. Ardından bir röportaj yapmak istedim onunla. Kabul etti ve sanki bunun son röportajı olduğunu bilirmiş gibi, uzun uzun konuştuk.

Mehmet Gül'le buluştuğumuzda "Sağlığım yerinde ama ömür boyu ilaç almam gerekecek" demişti. Sanıldığının aksine 1950 değil 1955 doğumlu olduğunu söyleyerek "İnsanlar ömrünün ikinci yarısına geçtiğinde zaten olgunlaşmaya başlamıştır" diyordu. Uzun bir görüşme oldu, sadece yakın zamandan değil geçmişten de söz ettik. Ertesi gün telefon etti, "Bir şey eklemek istiyorum" dedi. "Bandı çözeyim sizi arayayım" dedim. Ben onu arayamadan Ukrayna'da hayata veda etti.

- Bir süre önce gözaltına alındınız.

Eskiden polisler şüphelilerin üzerine giderdi. Şimdi telefon denen bir aleti herkes kullanıyor. Kiminle görüştüyseniz belli; eğer onlardan biri bir soruşturma kapsamındaysa siz de o soruşturmaya dahil ediliyorsunuz.

- Hastayken gözaltına alındığınız için bir kırgınlık yaşadınız mı?

Telefon ettiler de gitmedik mi? Ama ne yapalım. Türkiye'de normal vatandaşın başına gelen bizimkine de geldi. Artık bunu yargımızın ve polisimizin bir kusuru olarak görüyoruz.

- Neden iki parti çıktı 12 Eylül sonrası?

CHP ve MHP mi?

- Hayır, MHP ve BBP.

O biraz da ayrılan arkadaşların (duruyor) ilkeli duruş adına nefislerini öne çıkartmalarından oldu. Rahmetli Başbuğ’la bazı konularda uzlaşamadılar. Hapishanenin getirdiği İslami hayat tarzını öne çıkartmışlardı. Hapishanede insan inançlıysa bunları öne alıyor. Belki kendilerine göre haklı sebepleri de vardı ama bu sebepler ayrılmayı doğrulamıyordu bana göre. Bir de MHP'yi Türkçülükle suçladılar. Halbuki MHP eski çizgisindeydi. Ama sonuçta bugün MHP ile BBP arasında ciddi bir farkı göremiyorum ve "Keşke ayrılmasalardı" diyorum.

YÜZDE 3'TEN 10.5'A GETİRDİM

- Biliyorsunuz Yasin Hayal BBP'li çıktı.

Aslında BBP gençlikte çok yoğun değil. İşin doğrusu onların Alperen Ocakları'yla ilgili olduğunu sanmıyorum. Mesela Trabzon'daki olayda zamanın emniyet müdürüyle bağlantılı.

- Bu cinayetleri nasıl yorumluyorsunuz?

Ben de gençliğimde ağabeylerim bana ne söylese yapardım. Biliyoruz bu ruh halini. Benim gözlemim Türkiye'de bir boşluk olduğu. Devletin tedbir almak yerine tahrik edici unsurlar içerdiği.

- Derin devleti mi kastediyorsunuz?

Derin devlet devletin kök salmış halidir. Benim bildiğim bir şey var, bütün istihbarat örgütleri kirlidir zaten bunun için kurulmuştur. Ama bunu savunmak doğru değil, devletin güçleri savunsun. Biz hukukçu olarak hukukun üstünlüğünü savunmak zorundayız. Siyasetçi olarak da siyasetin belirleyiciliğini.

- Devlet Bahçeli’ye kırgın mısınız?

Yok aday olmadım zaten, müracaat da etmedim.

- Neden?

Birincisi yarışa girer gibi gidip de illa ki olacağım demenin faydasını göremiyorum. Milletvekili oldum ve büyük fonksiyonları olmadığını da gördüm. Milletvekili özgür iradesiyle karar veremiyor. Şu anda parlamentodaki tek özgür adam Kamer Genç. Devlet Bey ameliyat olduktan sonra arayıp hatırımı sordu, "Geçmiş olsun" dedi. Mesela Genel Başkan Yardımcısı Tunca Toskay Bey'e bizimle ilgili bir şey sordular. "Biz onun gibilerden kurtulduğumuz için toplumu kucaklamayı düşünüyoruz" dedi. Ben de demiştim ki "Benim gibileri varken yüzde 18 oy almıştık. Dışa çok açıldılar yüzde 8 aldılar. Şimdi bütün konjonktür lehlerine olduğu halde yüzde 14 oy aldılar. Ben İstanbul İl Başkanı'ydım. Aldığımda yüzde 3'tü oy oranı. Yüzde 10.5 oldu, yani üç katına çıktı. Acaba bizimle mi dışa açıldı hareket Tunca Toskay gibilerle mi?

- Bir vefasızlık var mı?

Vefasızlık insanın olduğu her yerde olabilir. Mehmet Gül gibilerini işin dışında tutmak belli bir birikimi dışlamak demektir. O zaman toplum neden MHP'ye ihtiyaç duysun ki?

AZERBAYCAN'A MÜDAHALE EDENLER TURANCI OLAMAZ

- Alpaslan Türkeş'in efsanevi bir sözü vardır. "Fikrimiz iktidarda kendimiz hapiste" diye. Böyle bir yönetim miydi hedeflediğiniz?

Düşünebiliyor musunuz, MHP iddianamesinin 46 sayfasında savcı Nurettin Soyer MHP'yi faşist olmakla suçluyor. Ve sonunda bir parti beraat ediyor. Faşizm yabancı bir ideoloji. 12 Eylül rejimi bir diktaydı zaten. Neyi savunuyordu 12 Eylül rejimi? Atatürk'e sarılmış her şeyi onunla izah etmeye çalışıyordu. Atatürk meşhur 10'uncu Yıl Nutku'nda 'Biz bugün Sovyetler'le dostuz ama yarın bir gün bunlar yıkılacaktır. Orada kanı bir, soyu bir, dili bir yoldaşlarımız vardır. Onlarla buluşmaya hazır olmalıyız" diyor. Saldıralım, parmaklayalım, körükleyelim demiyor.

- Siz daha iyi bilirsiniz, SSCB yıkıldığı dönemde o ülkelere gayrı resmi bazı müdahaleler oldu, değil mi?

Azerbaycan'la ilgili böyle bir şey olduğu iddia edildi. Hatta zamanın başbakanı Süleyman Demirel'in Haydar Aliyev'in ikaz ettiği söylendi. Bunlar bizim için karanlık ama muhtemel ki böyle bir şey olmuştur. Ama hangi gerekçeyle yapılmış olursa olsun bunu Turancı bir mazisi olmayanlar yapmıştır. Biz, dilde, fikirde, işte birlik peşinde koştuk. Yoksa bir bayrak altında toplamak değil. "Yedi devlet, tek millet" diye ifade ediyor birileri bunu. Aslında bu Avrupa Birliği'nden daha gerçekçi.

- İster misiniz AB'ye girmeyi?

Ben istemem ama işin ilginç tarafı onlar da istemiyor. Ama kültürel birlikleri olanları hemen alıyorlar. Biz de giremeyeceğimizi bildiğimiz halde taviz veriyoruz.

"RIZA KAPLAN'I BUGÜN GÖRSEM ÖZÜR DİLERİM"

Bir çocuk gelmişti, Rıza Kaplan galiba. Çocuk sol grubun içinde değildi, yeni gelmişti. Biraz da cüsseli bir çocuktu. Solcular geldiği zaman grup halinde onlara katıldı. Sivaslı bir çocuktu. Daha sonra biz bunları attık okuldan. O zamanın tabiriyle okulu kurtardık. Ertesi gün baktık çocuk hiçbir şey yokmuş gibi geldi; bilmediğinden. Ben de "Bunu getirin" dedim. O zaman ocak başkanıyım. "Sen niye katılıyorsun bunların arasına?" dedim. "Katılırım tabii, ben solcuyum" dedi. Ben de bunu dövdüm. Çenesi kırılmış ve daha sonra 35 gün hastanede yatmış, dişinin birini çekip oradan süt vermişler ve çok fakir bir çocukmuş. Bunu öğrendiğimde çok üzüldüm. Haber gönderdim "Gelsin bir konuşalım" dedim. "Bilmeden gittim diyebilirdin sen böyle söyleyince ben de sinirlendim" dedim. "Çok pişmanım bilmiyordum" dedi. "O zaman sen okula gel, derslerine gir, bir şey olursa benim söylediğimi söyle, ben de arkadaşları tembihleyeceğim" dedim. Gerçi çocuk solcuymuş, onlara katılmaktan pişmanlık duymamış ama bilinçli değil. Onu ne zaman hatırlasam pişmanlık duyarım. Bugün bile görsem özür dilerim kendisinden.

"O GÜNLERİ, ARKADAŞLARIMIZI HÂL ÇOK ÖZLÜYORUM"

12 Eylül'de ben fazla kalmadım. Daha önce yatmıştım. Ülkü Ocakları Başkanı'ydım, küçük çapta da bir şöhretimiz vardı. Solcularla ilk açık oturumu, Dev-Genç Başkanı Bülent Uluer'le Milliyet Gazetesi'nde yapmıştık. Ve bunu ona da sorabilirsiniz, yemek yedik; bizim oturduğumuz masaya gelmedi, elimi sıkmadı. O günleri ve arkadaşlarımızı, işin doğrusu özlüyorum. O gün şahsiyetli bir şekilde karşı karşıyaydık. Kan akması işin olumsuz tarafı. Ama kendimizin dışındaki bir şeyler için mücadele etmeyi, ölmeyi, hapse girmeyi hatta öldürmeyi göze alan bir nesildir o.

"BİZ YALNIZ KURTLARDIK"

- Türk milliyetçiliği bütünleştiricidir diyorsunuz ama Nihal Atsız yanlısı siteler başta olmak üzere birçok internet forumunda Türk ırkı yüceltiliyor.

O sitelerde yazılanlar bağlayıcı değil. Ondan felsefi olarak istifade etmişizdir ama Atsızcılık çok geniş bir alana yayılmamıştır. Ama bizim hareketimiz daha çok Müslüman-Türk çizgisinde devam etmiştir.

Milliyetçi hareket 12 Eylül öncesi antikomünizm üzerinden şekilleniyordu.

Antikomünizm reaksiyon tarafıydı işin. İlk ülkücü olduğumuzda astığımız afişte şu yazıyordu: "Komünizme, kapitalizme ve her türlü emperyalizme hayır!"

- Ama bir grevde problem varsa patron işçilere karşı ülkücüleri çağırırdı.

Biz sendikalarla fazla ilgili değildik. Bu olaylar bizim yapımızın dışındadır. Belki birileri kullanılmış olabilir çünkü koca bir hareket. Sonra bir dönem gelmiş insanlar ölüp öldürmeye başlamışlar.

- Mahkeme tutanaklarında ülkücüler tarafından işlendiği iddia edilen cinayet sayısı daha fazla.

Şimdi... (duraklıyor) Bence bu doğru değil. Sol zaten sınıf mücadelesine inanıyor. Bugün PKK'nın savunduğu şeylerin nüveleri var. Nitekim Deniz Gezmişler asılırken "Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği" diyor.

"KARDEŞLİĞİ AMA..."

Kardeşliği ama bize göre bunların hepsi aynı milletin çocuğu. Ülkücülerinki aktif savunmaydı. İşin doğrusu sonunda biz onları attık çünkü güçlendik Anadolu'dan gelenlerle. Kendimizi korumak isterken ip kaçtı. Ama solcular silahlı devrim yapmak istiyor zaten.

- Bundan size ne?

Bizim inancımızda Türk milletine ve devletine yönelik bütün tehditlerle mücadele etme hakkı bulmamız kendimizde.

- Ama devletin kolluk güçleri var.

Devlet de zaten bize bunu söyledi 12 Eylül'de. "Size ne oluyor" dedi; biz de "Pardon" dedik. Bize "Komandolar" diyorlardı, ilk biz girdik İstanbul’da hapse.

- Neden dolayı?

Atatürk Yurdu'ndaki olaylardan. Bir blok bizde, 8 blok solcularda; bir blok mücadele konusuydu. İki kişiydik, yüz kişi saldırmış.Yaralanan onlardan olunca biz girdik hapse. Biraz boks falan çalıştığım için fena değildim.

- 12 Eylül'ün amacı neydi?

İdeolojik düşünceyi yok etmek hedeflendi. Bence başarılı oldu. İdeolojik düşünme dünyaya sistemli bakışı da beraberinde getiriyordu...

- Eşinizle nasıl tanıştınız?

Onun ilgisi yok bu şeylerle. Bizim arkadaşlarımız biraz yalnız kurtları oynadılar galiba. Zaten sol ve sağ grupları gördüğünüz zaman hemen anlardınız. Bizimkiler sırf erkek, onlar kızlı erkekli.

- O çatışma ortamında kızlara el kaldırılmaz gibi tartışmalar olur muydu?

Biz son derece centilmendik o konuda. Bizim geleneklerimizde de bayanlara daha seviyeli davranılır.

- 16 Mart 1978'de gerçekleşen bir katliamdan dolayı yargılandınız. Orada ölen bir de genç kız var değil mi?

Yargılandık ama beraat ettik.

(Ayşe Düzkan/Star)