CiddiGazete

Gelecek Partisi’nin Kurucular Kurulu toplantısında genel başkan, yönetim kurulu, etik kurulu, disiplin kurulu üyeleri seçildi. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu toplantıya katılan 132 üyenin tamamının oyunu alarak Gelecek Partisi Genel Başkanı seçildi.

60 kişilik yönetim kurulunda eski milletvekilleri Abdullah Başçı, Ayhan Sefer Üstün, Cuma İçten, Feramüz Üstün, Selçuk Özdağ, gazeteci-yazar Etyen Mahcupyan, gazeteci Hakan Albayrak, eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, AKP eski İl Başkanları Selim Temurci, Nedim Yamalı ve Yeşim Karadağ ile Nihal Olçok da yer aldı. 60 kişilik yönetim kurulunun yüzde 25’i kadın üyelerden oluştu.

Gelecek Partisi Kurucular Kurulu toplantısının ardından açıklamalar yapan Ahmet Davutoğlu amaçlarının Gelecek Partisi’ni kurumsallaştırmak olduğunu ifade etti. Gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu, “Bundan sonra her soruyu sorup her cevabı alabilirsiniz” dedi ve şunları kaydetti:

‘GENEL BAŞKANLIK AĞIR BİR YÜKTÜR’

“Genel başkanlık ağır bir yüktür. Hedefi de kurumsallaşmayı sağladıktan sonra bu emaneti alıp daha iyi daha ehil nesillere tevdi etmektir. Biz de bu görevi üstlendik. Müslüman, Hıristiyan, Sünni, Alevi, Kafkas kökenli olmak üzere hepimiz bir aradayız. Bizim temel hedefimiz kurumsallaşmayı en iyi şekilde yapmak. Halkımızın beklediği iletişim yöntemini ve politikaları ortaya koymak. Allah utandırmasın.

‘MUTABAKATA SADIK KALMAK İÇİN SABRETTİM’

Gerek şahsiyetime gerekse temsil ettiğim arkadaşlarıma yönelik ağır suçlama olunca cevap vermek hakkımızdır. Sayın Cumhurbaşkanı düşen bir yaprak dökmüş, biz doğan baharı görürüz. Cumhurbaşkanlığımızın yaptığı atfa gelince o konuşmayı milletimiz çok iyi hatırlamaktadır. Bir kriz yaşanmasın, bütün acımı yüreğime gömerek o konuşmayı yaptım. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık arasında bir çatışma doğmasın diye yaptım. Cumhurbaşkanı benim kadim dostumdur, bu hukuk bozulmasın diye yaptım. Aramızdaki mutabakatın gereği bunu yaptım. Cumhurbaşkanı elini vicdanına koysun 3.5 yıl bu mütabakata sadık kalmak adına her türlü hakarete trol çetelerinin saldırılarına sabırla tahammül ettim. Konferanslarım engellendi.

‘BİZ AYRILMADIK O BİZİ AYIRDI’

Üç buçuk yıl bırakın mülakat yapmayı adımızı anan basın örgütleri tehdit edildi. Bütün bunları sineye çekip siyasi hayata geri dönmezdim ama 3.5 yıl sonra Türkiye’nin getirildiği, nepotizmin, her türlü yolsuzluk, şatafatın yaygın olduğu, millet ekonomik krizden ıstırap çekerken bunu görmeyen bir anlayışın yerleştiği yerde olmaz. Her gün kapıma insanlar gelip ‘Size oy vermiştik, neden bıraktınız, ülke neden bu halde’ diye sorduklarında benim sözüm olmadı. Eğer bu kötü gidişatla ilgili yaptığım manifesto sonrasında oturup konuşma imkânı olsaydı yine susabilirdik. 3.5 yılda ayrı ayrı 5 tane rapor sundum. Bunların gereği yapılsaydı yine sesimiz çıkmazdı. Biz ayrılmadık o bizi ayırdı. Milletimiz bunu görmeli. Biz ihraç talebiyle sevk edildik. Tarihte ilk defa. Bunu yapanlar vefadan bahsedebilirler mi? Bir akademisyene amfileri kapatanlar vefadan bahsedebilir mi? En önemlisi en yakın arkadaşım dediği arkadaşına dolandırıcılık suçlaması yapılmasından sonra hâlâ vefadan bahsedilmesi mümkün mü? Ben hayatta hiçbir zaman hayatta verdiğim sözden geri dönmedim. Üç buçuk yıl sonra Türkiye’nin getirildiği yer bizim siyasi hayatımızın ilkelerinin ayaklar altına alınması, üstü örtülü yolsuzluk, kibir, şatafatın olduğu, millet azap çekerken bu krizi görmeyen bir anlayışın yaygınlaştığı dönemde kimse kusura bakmasın sadakatimiz milletimizedir. İşler iyi gitseydi ebediyen çekilir kitap yazar, öğrencilerime ders verirdim.

‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE İLK’

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir başbakan olarak biz ihraç talebi ile sevk edildik. Vefadan bahsedilebilir mi? En yakın arkadaşım dediği insana dolandırıcılık suçlaması sonrası vefadan bahsedilebilir mi? Beni ihraç eden sayın cumhurbaşkanının talimatıyla AK Parti oldu. Bütün bu yapılanlara rağmen biz AK Parti’den ayrılmadık o bizi ayırdı. Cumhurbaşkanı ve ailesinin kişiliğine yönelik bir ithamım olmadı, devlet meseleleri hariç.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ

Parlamenter sisteme karşı 2017 referandumunda Anayasa paketi açıklandığında Türkiye’de demokrasiye zarar vereceği kanaatindeydim. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve o dönem başbakan olan Binali Yıldırım’a bildirdim. ‘Ben kampanyada bulunamam’ dedim ve kampanya boyunca da kampanyaya katılmadım. Ama beni dinlemediler. Bunları kamuoyu ile bunları paylaşmak istediğimde hiçbir yayın kuruluşu yanaşmadı.

‘O TWEET DOĞRUDUR’

Şahsi olarak hiçbir yerde Cumhurbaşkanı ve ailesine laf söylenmesine müsaade etmem ama. Devlet bazında hakikatleri söyleriz. Kimse bize geçmiş sözümüzü hatırlatmasın mahcup olurlar. ‘Böyle bir anayasa değişikliğine gitmeyin’ diye elimden gelen çabayı gösterdim. Bunların belgeleri var gerekirse bunları da açıklarım. O tweeti attığımda söylediğim doğrudur bugün de doğrudur. Milletimizin kararı en doğru karardır. Milletin ortak kararına saygı duyarım. Bunu demiş olmak anayasa kararına hak vermek anlamına gelmez. Sözü ağzımdan çıkarken yüreğimden gelmesine bakarım.

AKŞENER’İN MİLLETVEKİLİ TEKLİFİ

(İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘Gerekirse 20 milletvekili veririz’ sözleri üzerine) Sayın Akşener bir zaruret halinden bahsetmiş. Tebrik için aradığında da teşekkür ettim. Kendisi geçmişte yapılan bir uygulamaya atıfta bulunuyor. Ben siyasette doğal seyir içinde olmayan hiçbir yönteme başvurmadım. İhtiyaç da olmayacağını düşünüyorum. Biz kendimiz, kendi görüşlerimizle kamuoyunun önüne çıkarız. Hiçbir şeye ihtiyaç olmadan milletimizin huzuruna çıkacağına inanıyoruz. Biz zorluk içinde kalsak herkes ile demokratik ittifak yapar, konuşuruz. Bugün AK Parti’nin dışındayız ama doğru gördüğümüz her hareketini destekler, yanlış gördüklerimize karşı çıkarız.

‘BAHÇELİ’NİN DİLİ SOĞUK SAVAŞ DİLİ’

(Devlet Bahçeli’ye cevap) Allah ona sağlık sıhhat versin, dış ajanlıkla suçlaması hoş olmuyor. ‘Dış ajanların oyuncağı’ dili Soğuk Savaş döneminde kalmış bir tabir, Allah sağlık versin.

ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ

İstanbul Şehir Üniversitesi öğretim görevlilerine, ailelerine teşekkür ederim. 3 aydır öğretim üyeleri maaş alamıyor ama eğitim devam ediyor. Akbil bile dolduramıyorlar. Çalışanlar birbirleri ile yardımlaşarak evine ekmek götürmeye çalışıyorlar. İmtihan dönemi bitsin diye öğrencilere yansıtmadılar. Simit Sarayı’nın borcunu bilmiyor, Şehir Üniversitesi’nin borcunu biliyor. Biz Şehir Üniversitesi’ni şu ana kadar siyasallaştırmadık. Son çağrım; çözüm üretmiyorlar. Var olan mevzuat yeterli olmadığı için bir mevzuat değişikliği ile üniversite ve vakfa yönelik bir adım atacaklar gibi duyumlar var. Vakfınıza ve üniversitenize sahip çıkın.

‘EĞER VİCDANI KALMIŞSA’

Eminim sayın Cumhurbaşkanı vicdanıyla baş başa kaldığında ‘Davutoğlu’ndan her şey çıkar ama dolandırıcı çıkmaz diyebilir’, eğer vicdanı kalmışsa. Ben bir esnaf çocuğuyum. O esnaf babanın öğrettiği ilk şey helal lokmadır. Benim babam sayın Cumhurbaşkanıyla ahiret divanında karşılaşınca ona bir çift sözü olur. Rabbim bilir bu boğazdan haram lokma geçmemiştir. Bir dolandırıcılık varsa ben buradayım. Hukuki işleri başlatın en ağır cezaya razıyım. Eğer hesap vermekse bütün cumhurbaşkanları, bütün bakanlar hesap versin buna da hazırım. Hazır olmadığım tek şey iftiralara muhattab olmaktır. Kusura bakmasınlar burada sessiz kalınmaz.