CiddiGazete

2011 yılında Kanal İstanbul'un adı henüz konmadan, bir “Çılgın proje”den söz edildiğinde, Devlet Bahçeli şu tepkiyi vermişti:

“Bir çılgın projeden bahsediliyor. Akıllı proje dururken, çılgınlaşmanın ne anlamı var. 'Çılgın proje' dediğinin rahmetli DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in bir projesi olduğu anlaşıldı. Demek ki çılgın proje değil ama çalınan proje olduğu kesin. Böyle bir projeyle bir günde televizyonlardan sabahtan akşama kadar propaganda ile çılgınlaştırdığınız Türkiye'yi daha da derin çılgınlaştırmanın manası var mı? İşsizlik, yoksulluk, anarşi çıldırtıyor. Böyle durumda, 'Ne olacak bu Türkiye'nin hali?' diye düşünmek lazım. Proje istismar meselesi. Kalkıp bir de bunu 22 milyar dolara 10 yıl içinde yapacakmışsınız. Peki 10 yıl bu yoksul vatandaş ne yapacak? Bu parayla çok daha hayırlı işler yapılabilir.”

Birkaç ay sonra projenin adı konduğunda da Bahçeli, şöyle konuşmuştu:

“Güya yeni bir kanal açıyorlar, adına da ‘İstanbul Kanalı ve bu bir çılgın proje' diyorlar. Bu, soygun düzenini çılgınca sürdürecek bir projedir. Daha akılcı bir yol bulabilirsin. İstihdam yaratan, iş yeri sahiplerine, KOBİ'lere atölyelere, fabrika sahiplerine yeni yeni istihdam oluşturabilecek imkanları verebilir ve bir işsize, bir aç insanımıza bir ekmek kapısı bulabilirsin. Bunlara kafa yoracağın yerde, akılcı politikalar üreteceğin yerde, çıldırmış bir toplumu çılgınca projelerle niye kandırıyorsun Sayın Başbakan?”

"EN SON MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA BOĞAZ'DA GÖRDÜĞÜMÜZ YABANCI SAVAŞ GEMİLERİ..."

2012 yılında CHP'nin dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında verdiği gensoru görüşmeleri sırasında MHP adına konuşan (Daha sonra AKP'ye geçti) Tuğrul Türkeş, iktidarın dış politikasını ağır bir dille eleştirip, Atatürk dönemindeki başarıları sıralarken, “1936 yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle, ülkemizin İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinden egemenliği yeniden sağlandı” diye vurgulamıştı.

Aralık 2015'te dönemin MHP Teşkilât Başkanı Şefkat Çetin de yaptığı bir yazılı açıklamada, şunları kaydetmişti:

“En son milli mücadele yıllarında Boğaz’da gördüğümüz yabancı savaş gemileri, yeniden ülkemiz sınırlarına yığılmaktadır. ABD, Fransa, Rusya, İngiltere, Çin ve Almanya gibi ülkeler savaş gemileri ve bombardıman uçaklarıyla adeta yeni bir Haçlı Seferi için etrafımızda hazırlık yapmaktadır. Sanki Birinci Dünya Savaşında İngiliz-Arap ittifakına karşı Osmanlı askerinin kahramanca savunduğu Kudüs’ü kaybetmemiz üzerine, müttefikimiz Almanların dahi İngiliz ve Araplarla birlikte bayram ettiği günler geri gelmiştir. Bölgemizde kim müttefikimiz, kim düşmanımız, hedef ülke neresi birbirine karışmıştır. Rusya ile başlayan uçak krizi, her an soğuk savaştan sıcak savaşa dönebilecek küresel bir kapışmada Türkiye’yi cephe ülkesi haline getirmiş vaziyettedir. AKP hükümeti henüz uçak krizinin ardını toparlayamamışken, füze tehdidini gözümüze sokarak boğazdan geçen Rus gemisi, planlı bir provokasyonla gerginliği tırmandırmayı amaçlamaktadır. Bu tür girişimlerle Montrö Sözleşmesinin tartışılması için kapı aralanmaya çalışıldığı, Türkiye’nin kuruluş senedi Lozan’ı masaya yatırma hazırlıklarının da hemen arkasından getirileceği uyarımızı altını çizerek yapıyoruz.”