Meşhur bir hikâyedir; hepiniz bilirsiniz.

Bir gün, kurdun biri aç kalınca kasabaya inmiş.

Sütçünün çanağını devirmiş içmiş, fırıncının tezgâhından ekmek almış yemiş, kasabın vitrininden bir but kapmış mideye indirmiş.

Kasabanın tüm köpekleri toplanmış ve kurdu yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar.

Kurt önde köpekler arkada, amansız bir kovalamaca, koşuşturmacadır devam etmiş.

Sütçünün köpeği yorulmuş takibi bırakmış.

Bir müddet daha geçince fırıncının köpeği de yorulmuş kurdu takibi bırakmış.

En son kasabanın çıkışına yakın kasabın köpeği de pes etmiş ve geriye dönmüş.

Kurdun arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış.

Kurt önde, demircinin köpeği arkada amansız ve ısrarlı bir kovalamaca devam ediyormuş.

Artık kasabadan çıkılmış, kırlara varılmış ve tepelere doğru çıkılmaya başlanmış.

Kurt dayanamamış, durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş;

“Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim, fırıncının ekmeğini yedim, kasabın etini kaptım, buna rağmen bunlar bile pes etti peşimi bıraktı.

Lan ben demirciye ne yaptım da peşimi bırakmıyorsun?"

-

SONUÇ: Kıbrıs'taki Rum'u anladık, Coni'yi, İngiliz'i, Fransız'ı, hatta Alman ile Rus'u da anladık...

Anlamak istemediğimiz nedir biliyor musunuz?..

Haaa!.. Kıbrıs'taki it kimin itidir ki bir süredir kurdun peşinde seğirtiyor ve havlıyor?

Hadi kurt, kurtluğunu bırakmış, "Hoştunuz" diyecek kimsesi de mi yok!..

Allah bize acısın... Kurt kocamış, yavruları bir yerleri ile oynaşıp durur...

Selam ve duâlarımı gönderiyorum...