İYİ Parti'nin olağanüstü kurultayı için çoğunluğu parti üyesi olan binlerce kişi, bir gece önceden otobüslerle yollara düşmüştü. Erken gelenler sabahın beşinde açılan Ankara Spor Salonu'nu doldurunca, İstanbul'dan gelenler dahil on binlerce kişi dışarıda kaldı. Gerçi her partinin kurultayında böyle olur ama bu defa bir farklılık kendisini hissettiriyordu. O da şuydu ki, bu kurultaya katılanlar, İYİ Parti üyesi olsun olmasın, ömür boyu çeşitli partilerde önemli görevler alıp da sonunda hayal kırıklığına uğrayan insanlardı. Tabii ilk defa siyasete giren gençler hariç... Ve hepsinin gözleri parlıyordu. Zaten salonun dışında birebir konuştuğum İYİ Partililer de heyecanlarını, hatta mutluluklarını açıkça söylüyordu. Bu heyecan ve mutluluğun sebebini de "Yıllardan sonra ilk defa Meral Akşener ve İYİ Parti'nin bir iddia sahibi olarak ortaya çıkmasıyla Türkiye'nin geleceği için ümitlendik." diye belirtiyorlardı.

***

Meral Hanım bunun farkında olduğu için, konuşmasına başlarken "Biz iyiler, o korku duvarını yıkacağız ki, insanlar düşüncelerini korkmadan söyleyebilsinler. Bizler korkudan susanlar değiliz. Bizler, bağıranlardan korkup boyun eğenlerden hiç değiliz." dedi.

Ve partisinin temel ilkelerini açıklarken de birinci sıraya "Hiç kimse milletten büyük değildir." maddesini koydu. Meral Hanım, bu bahsi, "Bizler siyasi yelpazeye sığmayacak kadar geniş vizyona sahibiz. Kötülerin ve kötülüklerin karşısında birlikte duracağız ve biz kazanacağız! Çünkü millet biziz. Biz, görmezden gelinen suskun milyonların eliyiz, diliyiz, vicdanıyız. Rizeli bir kardeşimin sesi hâlâ kulaklarımda... 'Başkanım bugün yola çıkmayacaksak, millete bir nefes olmayacaksak gidip mezara yatalım daha iyi' demişti. İşte o nefes İYİ Parti'dir." sözleriyle tamamladı.

Meral Hanım'ın, "Afrin'e gireceğiz dediniz. Size inandığımızdan değil, Türk ordusuna inandığımızdan destekledik. Ama siz ne yaptınız? Şanlı ordumuzun zaferini partinizin metal yorgunluğuna alet ettiniz. Şehitlerin kemiklerini sızlattınız. Size söylüyorum Sayın Erdoğan; Yine aldatılıyorsunuz. Kirli politikalarınızı vicdanımızda temizlemek için yine 'aldatıldık' diyeceksiniz. Sizi Suudi'lerin, İsrail'in mayın temizleyicisi olarak kullanıyorlar. Kaos imparatorları o kadar usta ki, onlar çalıyor siz oynuyorsunuz." cümleleri ise dış politikaya bakışının özeti gibiydi.

***

Akşener, konuşmasının ortalarında da "Elbette biz de ittifak için çalışıyoruz... Yoğun gayretlerimiz var... Hem de uzunca bir süredir! Durun anlatayım" diye halkın mağduriyetlerinden çeşitli örnekler verdi ve "Biz milletimizle ittifak arıyoruz, başkasıyla değil" dedi. Sonunda da adını tarihe "Haccac" olarak yazdıracak zalimlerden söz ederek "Biz yandaşlardan alıp millete vereceğiz." dedi.

Kısacası, milletin beklentilerine cevap verecek bir konuşmaydı ama Doğan Haber Ajansı ve Halk TV dışında canlı yayınlayan olmadı!

Evet medya satıldı, bir iki mecra kaldı ama bunun da çözümünü planlamak gerekir.

***

Elbette bir ülkenin kaderinde, o ülke halkının bilinç seviyesi etkilidir. Yani, insanlar layık oldukları şekilde yönetilir. Türkiye'de iktidar değişiklikleri tabii ki milletin kararıyla olmuştur. Fakat bu değişikliklerde iç ve dış politikadaki müdahaleler de etkili olmuştur. Darbelerde ve ekonomik krizlerde, iktidarsız iktidarlar kadar ABD'nin de etkisi olduğunu kimse inkâr edemez. Millet darbelere karşı tepkisini ise kurulan yeni partiye destek vererek göstermiştir. Bu tepkiler de 1983 seçimlerinde olduğu gibi yönlendirilebilmiştir ama sonuçta karar yine milletindir.

Milletin Türkiye'nin kaderine nasıl müdahale ettiğini kurultayın açılışında Divan Başkanı seçilen Prof. Dr. Ahat Andican açıkladı ve özetle, "1950, 1960, 1980, 28 Şubat ve 2001 ekonomik krizleri sonrasında yeni kurulan partiler tek başına iktidar oldu. Türkiye bugün de büyük bir siyasi kırılma yaşıyor. Bu kırılmayı tamir etmek isteyen millet İYİ Parti'yi tek başına iktidar yapmaya hazırdır. Yeter ki, parti kadroları, millet nezdinde daha önde destek gören Meral Akşener kadar gayret göstersin. Çünkü bir partiyi iktidar yapan, parti lideri, parti felsefesi ve parti kadroları üçlüsüdür" dedi.

***

Meral Hanım, konuşmasına, Dede Korkut Destanı'ndaki bir ifadeyi kullanarak başlamış ve "Bir pazar günü, bizleri burada toplayan güce, 'Ol deyince olduran'a şükürler olsun!" demişti.

Neden olmasın?

Ol deyince olduran nelere kadir değil ki?