Hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma başlatılan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'a sahip çıkmak ve tebrik etmek gerekiyor...

Savaş, Ankara'nın düşünmesi gerekenleri düşündüğü ve söylediği için eleştiriliyor, hatta ırkçılıkla suçlanıyor... Lütfü Savaş'ı hedef hâline getiren şu mesajı olmuştu: "Reyhanlı, Yayladağı, Altınözü ilçelerimizde bir Suriyeli çıkıp ben başkan adayıyım dese şu an kazanabilecek durumda... 5 sene sonra Kırıkhan'ı kazanabilecek durumda olacak. 10 sene sonra Hatay'ı kazanabilecek durumda olacak."

Bu bir tespit... Bu bir öngörü... Bu sözlerde yanlışa veya ırkçılığa yorumlanabilecek olan ne var? Aşağılama yok, Hatay'ın bozulan dengelerine dair çarpıcı bir tahmin var... Bir belediye başkanı da şehrinde yaşanan bu çarpıklık karşısında elbette görüşünü açıklar ve şehrin geleceğine dair ortaya çıkan endişelerini paylaşır...

Zaten bunu ilk defa da yapmıyor... Sorumluluk sahibi birisi olarak, gittikçe derinleşen bu sosyal yaraya daha önce de dikkat çekmiş... 1 milyon 600 bin nüfuslu şehirde 500 bin civarında Suriyeli sığınmacı var... Bu tuhaf orantının doğurduğu sosyal ve ekonomik problemler söz konusu...

Duyarsız kalamayan ve kalmaması gereken Büyükşehir Belediye Başkanı iftirayla bastırılamayacak kadar makul şeyler söylüyor... Lütfü Savaş'ın röportajda yer alan şu tespitleri geçen yıla ait:

"Savaşı bitirin, bu insanlar da vatanına döner, 7 yıldır başka ülkenin toprağında misafir olarak kalmak da kolay bir şey değildir. Ben Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı olarak burada kalıcı olmalarını istemiyorum. Savaş bittiğinde herkes kendi coğrafyasında hayatını inşa etsin istiyorum.

Sadece Hatay'da 500 bin Suriyeli var. Bu Suriyeliler gitmezse bizim buradaki demografik yapımız da bozulur, ekonomik dengeler de bozulur, bizim yapacağımız hiçbir şey dört dörtlük olmaz. Bizim gelirimiz 1 milyon 600 bin kişiye göre. Daha fazla enerji, daha fazla su gerekiyor, daha fazla çöp toplamak zorunda kalıyorsunuz, tüm maliyetler artıyor. 7 yıldır idare ediyoruz. 1 milyon 600 bin kişilik yatırım payını 2 milyon 100 bin kişi paylaşıyor. Bu savaşın bir an önce bitmesini bekliyoruz. Binlerce masum insan ölüyor..."

***

Türkiye, yönetenlerin basiretsizliği yüzünden çok ağır bedeller ödüyor... Emevi Camii'nde namaz kılma fantezisiyle başlayan acı hikâye, birçok büyük şehrimizin güvenlikli olmaktan çıkmasıyla devam ediyor...

Daha düne kadar Suriye televizyonlarında Suriye topraklarında gösterilen Hatay'ın demografik yapısı Kilis gibi, Gaziantep gibi hızla değişiyor... Henüz hukuken olmasa da fiilen değişiyor, dönüşüyor, kırılıyor Hatay...

Büyükşehir Belediye Başkanı'nı kafasını kuma gömdüğünde suçlamamız gerekecekti, gerçekleri görüp, geleceğe projeksiyon tuttuğunda değil...

Adam tarihe not düşüyor ve şehrinin geleceği için sağlıklı çözüm öneriyor... Tebrik edilmesi gereken birisine, sırf bu gerekçeyle suçlama yöneltmek, bunu ırkçılığa vardırmak, ya akıl tutulması olabilir veyahut da art niyet...

***

Kilis'teki büyük değişimle ilgili yazıda ifade etmeye çalışmıştım: "Bunları dillendiriyoruz diye kimse bizi ırkçılıkla suçlamasın... Baştan sona yanlış bir siyasetin bedelini, hem Suriye'de mağdur ve mazlum olan halk ödüyor hem de ulus-devleti günden güne kemirilen, topraklarındaki nüfus yapısı değiştirilen Türk milleti ödüyor... "

Aynı yazıda hoş olmasa da şu ifadeyi kullanmıştım: "Nüfus yapısı bu hızla değiştiğinde 'Türk' demek belki de bölücülük türünden suç hâline getirilecek!.."

Henüz o aşamaya gelmedik ama Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş'a, son derece makul ve isabetli sözleri için soruşturma açılmış olması muhtemel seyrin yönünü gösteriyor...

"Ensar-muhacir derken Kilis'te Türkler azınlık durumuna düştü... Böyle giderse Kilis'teki Suriyeliler ensar pozisyonuna dönüşecek, yeni gelenler olursa onlar muhacirden sayılacak!.. Ola ki başka şehirlere göçmek zorunda kalırlarsa, şimdi kendilerine "Siz ensarsınız" denilen Kilis'in Türkleri, gittikleri şehrin muhaciri olacaklar!.." diyorduk...

Lütfü Savaş'ın sözleri Hatay'ın da Kilis olmaya doğru sürüklendiğini belgeliyor... Dolayısıyla Savaş'a destek olmak millî vicdanın bir gereği olarak ortaya çıkıyor...