Değerli dostlar;

Hani 10 Ocak güya "Çalışan Gazeteciler Günü"ydü ya!..

Ben bekledim; bakalım sosyal medya alemindeki klavye kahramanları neler yazacaklar diye!..

Sağolsun bazı arkadaşlarımız, dostlarımız “günümüzü” kutlamışlar...

Tabii hem sevindim, hem de işsizler ordusu olan, öldürülen gazetecileri bilince içim burkuldu...

Haaa tabii bir de bugünkü yalaka basını görünce tabii...

Türkiye'de gazetelerin de görsel medyanın da inandırıcılığı artık kalmadı...

Çünkü yaşanılan hayat ile size sunulan yaşam arasında dağlar kadar fark var...

Yalan ve takiyye almış başını gidiyor...

Birileri din tacirliği yaparak insanları kandırıyor...

Birileri de vatan, millet ya da particilik adına bu insanları kandırıyor...

Kimileri de Atatürkçülük maskesi altında rant peşinde...

Şimdi size bir tavsiyem var;

Özellikle rica ediyorum aklınızda olsun...

İşimiz ciddi gazetecilik...

Yalan yok, riya yok, yalakalık yok...

Doğru ne ise o...

Eskileri atın, şimdi bizim haberciliğimizi tadın...

Eğer gazete gibi gazete okumak istiyorsanız adres de belli:

www.ciddigazete.com

Bakın şimdi şu aşağıda gördüğünüz fotoğraf var ya!..

O bir aşkın, bir tutkunun, gazetecilik aşkının, haberi millete doğru aktarmanın aşkının fotoğrafı...

Önceki gün geçti elime...

Kim mi gönderen?..

Tam benim arkamda poz veren dünyalar tatlısı, hani bir laf vardır ya “Adam gibi adamdır” diye...

Hah işte öyle bir kardeşim gönderdi...

Sevil Gülben’den...

Müthiş gazeteci ve istihbaratçıydı...

Artık gazetecilik yapmıyor ama kanına işlemiş bir kere doğruya doğru, eğriye eğri demek, hakkın ve halkın yanında olmak...

Gelelim bu fotoğrafın hikayesine...

Tarihler 1996’yı gösteriyordu...

Yer Hürriyet Gazetesi’nin Basın Ekspres’teki binası...

Tabii şimdi orası artık yok, lüks binalar dikildi...

Meydan Gazetesi bazı mahkemelik durumlardan dolayı kapanmış, yerine Gözcü Gazetesi’ni çıkarmıştık...

Gazetecilik bir heyecandı...

Bir başkaydı havası...

Yoktu yalakalık...

Adamcılık...

Kayırmacılık...

İktidarcılık...

Yandaş basın...

Havuz medyası diye bir şey yoktu...

Yalaka gazeteci vardı da günümüzdeki kadar çok değildi...

Kalemini kırarlardı ama satmazlardı asla...

Sevgi vardı...

Saygı vardı...

Dostluk vardı...

Kardeşlik vardı...

Hepsinden önemlisi, iyi gazetecilik vardı...

İşte öyle bir ortamda Gözcü Gazetesi’nin yayın hayatına ilk başladığı gündü...

Gazete matbaada basılıyor...

Bir tepsi baklava ile matbaanın başındayız...

Değerli kardeşim, arkadaşım Sevil, gazetenin matbaada basılışını fotoğraflıyor...

Gazete döndü, baklavalar yenilirken;

Veeee makinenin ağzından ilk gazeteyi elime alışım…

Sanki gazetenin patronu biziz...

Büyük an...

Büyük sevinç...

Sevil’deki sevinç başka...

Bendeki sevinç daha bir başka...

Sanırım bizi fotoğraflayan da Hürriyet Gazetesi’nin çalışkan muhabiri Fatma Aksu ya da şimdi Sabah Gazetesi’nin Yazı İşleri Müdürü Hülya Ünlü Mavigözlü idi...

Selam olsun o gerçek gazetecilere...

Selam olsun gazeteciliği gazeteci olarak yapanlara...

Selam olsun basın emekçilerine...

Allahım rahmet eylesin aramızdan ayrılanlara...

Ders alınır mı bu fotoğraftan?..

Bilmem...

Hayırlı günler diler, vatandaş Halis Güler...

Selamlar, sevgiler...