Biz AKP’nin bütün yanlışlarını tarihe not düşmek adına eleştirdik. Eleştirmeye de devam edeceğiz; ancak doğru yapılan icraatleri de tartışmazsak o zaman başkalarından farkamız kalmaz. Bu defa Erdoğan’ın bir doğrusu üzerinde durmak istiyorum.

Sebebi seçim olsa da, olmasa da Erdoğan çok doğru bir kararla Ziraat Bankası’nı kredi borçları için harekete geçirdi ve bu biz durumun seçim kısmıyla değil; millete olan yararı ile ilgiliyiz.

Öncelikle belirtmeliyiz ki bu durum tehlikeli bir sınıra gelmişti:

- 2001'de vatandaş 5 milyar TL borçluydu, bugün 575 milyar TL borçlu. Milli gelire oranla 2001= yüzde 3.4, 2018= yüzde 18.1. 575 milyar liralık borcun yüzde 39’u ihtiyaç yüzde 17’si kredi kartı borcu. Yani toplam borcun yüzde 56’sı geçinebilmek için alınmış borç.

- Türkiye’de en zengin yüzde 20’nin milli gelirden aldığı pay yüzde 47.2 iken, en yoksul yüzde 20’nin milli gelirden aldığı pay yüzde 6,2.

Yani Türkiye’nin içerisinden geçtiği zor zamanlarda vatandaşın evine ekmek götürebilmesi için bir adım atılması gerekiyordu ve iktidar bu adımı Ziraat Bankası üzerinden attı.

Bu şekilde vatandaşın mağduriyeti çözülürken, önemli bir stratejinin de yürütüldüğünü görüyoruz. Zira aşırı yükselen faizlere, iktidar Ziraat Bankası aracılığıyla bir set çekmiş oluyor. Ziraat Bankası'nın ardından başka bankaların da düşük faizle kredi vermeye başlayacaklarını hep birlikte göreceğiz.

İktidar bu adımıyla bir şey daha yapıyor ve piyasaya düşük faizle para sokmuş oluyor. Zira borçları ödenen kredi kartlarının, yeniden alış verişe yöneleceği ve bunun esnafın ihtiyacı olan şey olduğu da malumumuz.

Yazımızın başında da söylediğimiz gibi, biz bu adımın siyasi boyutuyla değil; iktisadi boyutuyla ilgiliyiz. İktisadi olarak özetlersek; Ziraat Bankası eliyle bir taşla birden çok kuş vuruluyor:

1- Yükselen faizlerin önüne geçilmiş oluyor.

2- Vatandaşa (bir süre de olsa) nefes aldırılıyor.

3- İç talebin devamının sağlanmasının önü açılıyor.

Şüphesiz şunu da eklemeliyiz ki; meselenin özü vatandaşın bu şekilde borçlanmamasıdır. Yani bu adım kalıcı bir çözüm değil; ancak başarılı bir ilaç tedavisidir.

Türkiye’nin düzlüğe çıkması için atılması gereken iktisadi adımları zaman zaman paylaşmaya devam edeceğim. Bir durum tespitiyle "Bismillah" demiş olalım.