Okuyun, okuyun...

Bu yazıyı uzun da olsa okuyun...

Çünkü;

Hayat bu...

Bugün varsın, yarın yok...

Tuhaf ama gerçek...

Dün zirvedeyken bugün yerlerde olmak da yaşamın gerçeklerinden...

Ne sonsuz bir yaşam var bu dünyada, ne de zirvede olmak...

Her şeyin bir başlangıcı, bir de sonu var...

Sonsuzluğun sahibi yalnız yaratan...

Ne karşı koyabilirsiniz, ne itiraz edebilirsiniz O’nun adaletine...

"Keşke" dersiniz içinizden ama...

O keşkeler sizi boğacak duruma geldiğinde de iş işten geçmiş olur zaten...

Öyleyse keşke demeden yaşamak için, hayatın farkında olmak gerekmez mi?..

Yani farkı fark ederek yaşamak...

Değerli dostlar;

Türkiye enteresan bir ülke...

Bir bakarsınız güvercinler bile karga olmuş, kartalları ise akbaba yapmışlar...

Bir bakarsınız, yılanlar göğüslere gerdan olmuş...

Düne kadar insanın kanını emen sülükler baştacı edilir bir anda...

Namertler mert...

Korkaklar yiğit...

Hırsızlar efendi...

Soysuzlar asilzade...

Hayat devam eder böyle de, kimse ne sorgular bu çarpık düzeni, ne de baş kaldırır!..

İtaat eder efendisine...

Ne yanlışa yanlış der, ne de doğruya doğru...

Uyutulmuştur yıllarca...

Çalışır, karşılığını alamaz...

Hakkını yerler, susar...

Elinden ekmeğini alırlar, karşı koyacak takatı bulamaz kendinde...

Yumruk atarlar suratına, diğer yüzünü de çevirir...

Bu, toplumun her kesiminde var...

Okumuşunda da, okumamışında da...

Topluma yön veren camialarda da bu böyleyse...

Başkalarına karşı aslan kesilenler, efendilerinin karşısında fare olurlarsa bir anda...

'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' hayat felsefeleri olmuşsa artık...

Kendi hakkını arayamaz, başkasından aman dilenirse ki benim hakkımı-hukukumu ara diye...

Şimdi ne desin Halis Güler...

Zavallılar...

Alkışlayın, alkışlayın...

Hatta avuçlarınızı patlatıncaya kadar alkışlayın...

Neyi, niçin alkışladığınızı bilmenizin önemi de yok...

Şu anda moda bu...

Yeter ki şakşakçı olun!..

Önemli değil ocağına ateş düşen aileler!..

Kredi kartı mağdurları...

İntiharlar...

Aile içi geçimsizlikler...

Boşanmalar...

Şiddetler...

Katliamlar...

Tecavüzler...

Sokak çocukları...

Tinerciler...

Gaspçılar...

Soyguncular...

Ne bunlar?..

İşte size kısa bir Türkiye manzarası...

Abarttığımı sanmayın...

Çıkın sokağa anlarsınız...

Sokaktaysanız da iyi gözlemleyin insanları lütfen...

Yüzü gülen bir insan görebilecek misiniz, otobüslerde, minibüslerde, trende veya metrobüslerde!..

Asık suratlar, düşünceli kafalar...

Şimdi bu Türkiye manzarası iyi mi?..

Önceki gün açıklandı işte;

Türkiye, sefalette dördüncü sırada...

TÜİK verilerine göre işsizlik almış başını gidiyor...

Keza, enflasyon da öyle...

Dolara ve Euro'ya endeksli bir yaşam...

Ne diyelim şimdi bu manzara iyi bir Türkiye manzarası mı?..

Değerli dostlar;

Bakın; yıllarca, halkımızın ızdıraplarına tercüman olmaya çalıştım...

Hep doğruları söyledim, yanlışa yanlış dedim...

Eğilip bükülmedim, yalakalık karakterim değil...

Kursağımdan haram lokma da geçmedi çok şükür...

Hele hele bir ayağım Amerika'da da hiç olmadı...

Türkiye'yi yazdım, Türkiye gerçeklerini yazdım...

Ama aklıma hiç KRALCIKLAR VE SOYTARILARI'nı yazacağım gelmezdi...

Peki n'oldu Halis Güler diyeceksiniz

Anlatayım...

Ben Kangallıyım...

Hani basınımızın anlı-şanlı yazarlarının lüks villalarından veya bir ayağı Amerika'da olanların baktığı zaman 'taşra' diye gördüğü itleriyle meşhur şirin ilçemizden...

İtten de iyi anladığımı sanırdım...

Yanılmışım...

Kangal'da bizim komşumuzun bir iti vardı...

Biz gelip geçerken havlardı...

Bir gün komşuya dedim ki, "Şu iti bir bağlasan da bize havlamasa!.."

Komşumuz güldü ve dedi ki; "Evlat, (bizim oranın tabiriyle) o könez ittir. Yani kırma-karışık ırk, o sadece havlar, ısırmaz..."

Kendi kendime kahrettim, "Yahu ben de bunu gerçekten it zannediyordum" diye...

Şimdi bunu şunun için anlattım...

Türkiye'de 'könez it'ler çoğaldı ne yazık ki...

Fena halde ürümeye başladılar...

"İt ürür kervan yürür" derler ama; işin bir de aması var işte...

Peki Halis Güler, "Kim bu kralcıklar ve soytarıları" derseniz...

Kısaca özelliklerini sayayım...

Her şeye havlayan...

Yalanı mübah sayan...

Korkaklığı erdem sanan...

Yalakalığı onur sayan...

Boyu kadar pisliğe batan...

Ağzına bu pislik de kaçsa bal yuttum diyen...

İyiye iyi, kötüye kötü diyemeyen...

Kötüyü iyi göstermeye çalışan...

Elde ettiği makamı kaybetmemek uğruna şaklabanlık yapan...

Yol arkadaşlarını satan...

Kraldan fazla kralcı olan...

Soytarılıkta üstüne toz kondurmayan...

Onursuz...

Korkak...

Sahtekar...

Yalaka...

Yalancı...

Bilmem anlatabildim mi?..

Umarım ders alınır...

Hayırlı günler diler, vatandaş Halis Güler...

Selamlar, sevgiler...