Oldukça stresli görünüyordu. Bir ara yerinden ayrıldı. Bölgedeki kayalıkların bulunduğu yere gitti. Yalnız başına kayaların arasına girdi. Etraftakiler şaşkındı. Kayalıktan çıkıp yürüdüğü esnada ekipten biri makinesini aldı ve o tarihi anı fotoğrafladı...

Toplar birbiri ardına Yunan mevzilerini vururken Mustafa Kemal'in stresi daha da arttı. Yaveri ve koruması Muzaffer Kılıç, Mustafa Kemal'in fısıldadığı şu cümleleri işitti:

"Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et! Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme!.."

Değerli dostlar;

Bugün 10 Kasım...

Gelin bugün, bizleri düşman tecavüzünden kurtaran adamı, cennet gibi vatan bırakan ADAM GİBİ ADAMI, ATAMI saygıyla ve şükranla analım...

Ama önceee;

Kurtuluş Savaşı'nın meşalesini Samsun'da yakan Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ün büstünü yıkanlara…

Adını anmaktan imtina eden zavallılara…

Her fırsatta zehirli iğnesini batıran akreplere...

Yunan mezalimini anlatmadan geçemeyeceğim.

Şunu özellikle belirtmeliyim ki; bu mezalimi çok iyi bilmesine rağmen sırf Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Türk düşmanlığından "Keşke Yunan galip gelseydi" diyen cehennem zebanisi fesliseverler, şu satırları iyi okusun;

Bakın kefereler işgalde neler yapmışlar?..

Türk kanı içmeye gelen Yunanlılar; erkeklere, çocuklara, kadınlara ve kızlara tecavüz ediyorlardı. Türk balıkçılar ve sandalcılar, zincirlere bağlanarak denize atılıp öldürülüyordu…

Sanat okulu öğrencisi İhsan boğazlanmış, Sütçü Ahmet Ağa Cedit Mahallesi’nde parçalanmıştı... Karakollarda polisler boğazlanıyor direnenlerin bir kısmı kuyulara atılıyor, yakalanan askerler ya kurşuna diziliyor ya da bıçaklanıyordu. Yerli Rumlar yan yana yaşadığı Türkler’in evlerini basıp kızların ve kadınların ırzına geçiyordu.

Kordon Boyu sahili öldürülen Türklerin cesetleri ile doluydu...

Batı Anadolu’da yakılmadık köy, yıkılmadık cami kalmamıştı...

Yunanlılar girdikleri her yerde binlerce sivil halkı katletmiş, kadınlara eşlerinin yanında tecavüz etmiş sonra da hunharca öldürmüşlerdi…

Köylerde erkekler toplanıyor, erkek çocukları anne ve kız kardeşlerine tecavüze zorlanıyor tabii ki hiçbir Türk çocuğu bunu kabul etmiyor ölümü seçiyordu…

Hamile kadınların karınlarını deşiyor, bebekleri çıkarıp süngüye takarak ateşte yakıyorlardı…

Haddi hesabı yoktu zulmün…

Genç kızlar toplanıyor, önce tecavüz ediliyor sonra da diğer birliklere gönderiliyordu…

Memeleri kesilen kızlar, vücutları delik deşik edilen kadınlar, kurşuna dizilen yaşlı genç erkekler…

Kazığa geçirilen bebekler, çocuklar, gençler…

Balta ile parça parça edilenler…

Asılanlar…

Kafası kesilenler…

Soyundurup askerlerin ortasında oynamaya zorlanan kızlar…

Tecavüzler…

Vahşet.. vahşet!..

Hangi şehre, ilçeye, köye, mezraya baksanız Yunan vahşeti...

İşte manzara bu...

Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları işte bu tecavüzden kurtardı bugün kendisine en ağır hakaret edenleri…

"Ya istiklâl ya ölüm" diyerek…

"Bu memleket tarihte Türktü, bugün de Türktür ve ebediyyen Türk olarak yaşayacaktır" diyerek…

Bütün bunlara rağmen sövdüler hayasızca, kendisini düşman tecavüzünden kurtaran ve vatan bırakan adama…

Seni hiç anlayamadık Atam...

Seni hiç tanıyamadık...

Bazılarımız sana hakaret etti...

Bazılarımız da senin ismini sömürdü.

Özür diliyoruz Atam...

Özür diliyoruz...

Sana layık olamadık...

Ders alınır mı?..

Bilmem…

Hayırlı günler diler, vatandaş Halis Güler...

ATASINA VE VATANINA SAHİP ÇIKANLARA SELAMLAR, SEVGİLER...