Atatürk'ün başlattığı dil devrimi, kendilerine "muhafazakar milliyetçiler" diyenlerin engellemelerine, Hilafetçi İslamcılarla birlik olup tekere çomak sokmalarına karşın başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

Ülkücü Necmettin Hacıeminoğlu ile Necip Fazıl dil konusunda omuz omuza verip Arapça ve Farsça sözcüklerin savunuculuğunu yapıyorlardı.

Ama başarılı olamadılar.

İşte size küçük bir seçki. Azerbaycanlı bir sayfadan aktardığım alıntılar ve Türkiye Türkçesi.

***

Azerbaycan: Ukrayna Müdafie nazirinin müavini

Türkiye: Ukrayna Savunma Bakan Yardımcısı

***

Azerbaycan: Müharibe, 1. gün. Rusiya Ukrayna'da neye nail olmaq isteyir.

Türkiye: Savaşta 1. Gün. Rusya Ukrayna'da ne yapmak istiyor?

***

Azerbaycan: Rusiyanın Ukraynaya hücum etdiyi bütün istiqamətlərdə veziyyet tam nezaret altındadır.

Türkiye: Rusya'nın Ukrayna'ya saldırdığı bütün yönlerde durum tam gözetim altındadır.

***

Azerbaycan: Ukrayna Prezidenti ve Baş naziri ile daim alaqa saklayıram.

Türkiye: Ukrayna Devlet Başkanı ve Başbakanı ile sürekli ilgileniyorum.

***

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye Türkçesi de bugünkü Azerbaycan Türkçesi de birebir aynı idi.

Şimdi elinizi şakağınıza koyup düşünün!..

Atatürk dil devrimini başlatmakla yanlış mı yaptı?..

Türk milliyetçileri Atatürk'ün Dil Devrimine karşı çıkmakla doğru mu yaptı?..

★★★

Üsküdar Belediyesi üç kütüphane yapıyor, adını "Nevmekan" koyuyor.

Beş muhafazakar milliyetçi Antalya'da bir araya gelip bir dergi çıkarıyor ve adını "Nevzuhur" koyuyor.

Halkevleri 1930'lu ve 40'lı yıllarda "mefkure" sözcüğünü çöpe atıyor ve çıkardığı derginin adını "Ülkü" koyuyor.

2020'li yıllarda Türk Ocakları bir etkinlik başlatıyor ve "Ülkü"yü çöpe atıp adını "Mefkure Mektebi" koyuyor.

"Mefkure" Arapça, "Ülkü" Tanrıdağları'nın suyu kadar tertemiz bir Türkçe sözcük. Türk Ocakları Türkçe sözcüklerden niye rahatsız oluyor?..

Gelelim "Nevzuhur"a. Nev Farsça, zuhur Arapça... Önü Doğan arkası Şahin eski arabalar gibi. Günümüzde bir de yeni anlamında İngilizce "new" var. Anlamını niyetinize, kimliğinize göre alın ve anlayın.

Peki bu Arapça, Farsça tutkusu Türklerde nasıl başladı?.

Bunun yanıtını Ziya Gökalp veriyor:

"Arapça ve Farsçadan Türkçe'ye geçen sözcüklerin çoğunluğu Türkçe karşılığı olmadığından değil ediplerin ve bilim insanlarının Arapça ve Farsça'nın Türkçe'den daha güzel olduğuna inanadıkları için almışlardır."

Kültürel aşağılık duygusu yani.

Ve yine Ziya Gökalp'e kulak verelim:

"Turan'ın bir ili var

Ve yalnız bir dili var.

Başka dil var diyenin,

Başka bir emeli var."

★★★

KÜRT SAİD'İN PKK ÜNİVERSİTESİ

Said-i Nursi, Osmanlı döneminde İstanbul'da çıkan dergi ve gazetelere "Said-i Kürdi" adıyla yazılar yazardı. O yıllarda soyadı olmadığı için herkes doğduğu ili adının sonuna ekleyerek karışıklığı önlerdi; Vani Mehmet Efendi gibi. Said-i Nursi ise doğduğu yeri değil etnik kimliğini kendine etiket yapması beyninin içindeki Kürtçülüğün dışa vurumu idi.

Bu bölücü Kürt Said, gençlik yıllarından beri "Medresetüz-Zehra" adını verdiği bir üniversiteyi Van'da kurmak istiyordu. Bu düşüncesini 2. Abdülhamit'e açtı ama red yanıtı aldı. Çünkü Abdülhamit onun beyninin içindeki Kürtçülüğü sezmişti.

Cumhuriyet yıllarında "Medresetüz-Zehra" düşüncesini Atatürk'e de açtığı söylenir. Atatürk'ün ise o yıllarda Şeyh Sait isyanı ile başı derttedir. "Bana bak, gözlerimin içine bak Kürt Said, şehit kanı ile suladığımız bu topraklarda ihanete izin vermem" diyerek makamından kovar.

Atatürk eğer Kürt Said'in "Fen bilimleri ile dini Van'da barıştıralım" oyununa düşseydi PKK'nın kurucusu Abdullah Öcalan değil Said-i Nursi olarak tarihe geçecekti.

Fetullah Gülen Said-i Nursi'nin şu sözünü çok sık aktarırdı:

"Devletle kavga etmeyin, devletle barışık olup içine girin, ele geçirin."

Üç dört Türkçü şiir yazdı diye bugünün gençliğine örnek gösterilen Osman Yüksel Serdengeçti işte bu bölücü Kürt Sait'in izinden yürüyüp Atatürk'e düşmanlıkta "piç" diyecek kadar ileri gitmiştir.

Bir yazısında "Bu muazzam insan yığınından adetâ koskoca bir dağ meydana gelmiş... Bu insanların en yükseğinde de Said Nursî Hazretleri... Sanki minarenin alemi gibi..." diyerek Kürtçü Sait'i yüceltmiştir.

Diğer taraftan Necip Fazıl da Şeyh Sait'i "Din mazlumu İslam şehidi" yapmıştır.

Türk milleti düşmanlarını alt eder, Allah bu milleti Osman Yüksel, Necip Fazıl gibi Atatürk düşmanlarının şerrinden korusun!..

★★★

Bilgisayarımızı ya da telefonumuzu beş yılda bir değiştirmek zorundayız çünkü gelişen yeni teknolojinin gerisinde kalıyorlar.

Eskiyen mobilyalarımızı, giysilerimizi de yenilemeyi ihmal etmiyoruz. Ama sahip olduğumuz fikirleri, bilgileri çağın gereklerine uygun olarak güncellemeyi hiç düşünmüyoruz.

Bilim adamları diyor ki:

"Ortaçağda yaşayan 10 kuşak bilgilerini, fikirlerini güncellemeden yaşayabilir. Çünkü keşif ve icatlar yok denecek kadar azdır. Son 150 yılda insanlığın sahip olduğu bilgi birikimi daha önceki 5 milyon yılın toplamından daha fazladır. Bu baş döndürücü gelişme ortamında kendinizi sürekli güncellemek zorundasınız."

"Lider, teşkilat, doktrin" 2. Dünya savaşı kalıntısı bir ucubedir. Hitler ve Stalin'in parmak izlerini taşır üzerinde... Eşyalarını sürekli yenileyenler, beyinlerine de bakmalıdır ara sıra.