"Dilde sadeleşme" akımını başlatan Tanzimat dönemi Türkçüleri idi.

60'lı ve 70'li yılların Türk sağı dilde sadeleşmeye "TDK çok ileri gidiyor" diyerek karşı çıktı.

TDK "mes'ele" sözcüğü yerine "sorun"u türetmişti. Şimdi "mes'ele" unutuldu, inşaat işçisinden, hamalından, dağdaki çobanına kadar hepimiz "sorun" kullanıyoruz. Zaman Türk sağının savunduğu Arap'ın "mes'ele" sini çöpe attırdı, sorun tutuldu.

Dilde Türkleştik, kaybolan bir şey olmadı, kötü mü oldu?

Arapça "muhafız" sözcüğünü unutma aşamasındayız. "Polis koruması" diyoruz, "Yakın koruma" diyoruz, "Kız, o kişi senin koruman mı?" diyoruz... 60'lı ve 70!li yılların savunucuları bile bıraktı "muhafız"ı.

Dilde Türkleştik, kaybolan bir şey olmadı, kötü mü oldu?

"Nizam-ı Alem"li sloganları vardı Ülkücülerin... Hem Türk, hem Türkçü, hem de Arapça slogan. Çelişkiye bak!.. "Pilav üstüne keşkül" gibi yani... "Yeni dünya düzeni" tamlaması çıkınca "Nizam-ı alem" müzelik oldu. Artık "dünya düzeni" diyoruz.

Dilde Türkleştik, kaybolan bir şey olmadı, kötü mü oldu?

★★★

İslami kaynak dediğimiz yazarların çoğu aslında Arap mitolojisi yazmışlardır.

"Selamünaleyküm"ün Arapça değil İbranice olduğunu, Yahudilerin 3000 yıldır böyle selamlaştığını, Arapların da bu selamı onlardan aşırdığını internet denilen bilgi ağı tüm Müslümanlara ulaştırdı.

Ali Erbaş'ın günaydına karşı çıkması da çok iyi oldu. Konu artık balıkçı, hamallar, kamyoncular kahvelerine kadar indi.

Daha dün gördüm. Bir taksi durağına gelen adam "Selamunaleykum" dedi.

Bir taksi şoförü hemen uyardı:

"Müslüman kardeş eksik söyleme tam söyle."

"Yahu bu diyanet de selamı çok uzattı. Valla uzun şeklini ben de bilmiyom. Salih malih bi şeyler vardı devamında."

"O zaman Türkçe esenlikler de, kurtul o zorluktan..."

"He valla, Ali Erbaş'ın dediklerini yapamayız."

Sağolasın Ali Erbaş, esenlikleri taksi duraklarına kadar soktu.

★★★

GEL KRİZ GEEELLL!...

Almanya'da telefonda bir arayışta 2 saat görüşme yapan Alman yoktur; Türkiye'de milyonlarca...

Almanlar az yakıtlı küçük arabalara binerler, Türkiye'de manda kasalı arabalar tutulur. Çünkü sonradan görmeyiz.

Alman evlerinde tek televizyon vardır, Türkiye'de ise:

1. Salon televizyonu

2. Oturma odası televizyonu

3. Mutfak televizyonu

4. Yatak odası televizyonu.

Çünkü gösteriş için alıyoruz bunları, ihtiyaç için değil.

Almanlar cep telinin yeni modeli çıkınca hemen değiştirmez; her aygıtı ekonomik ömrünün sonuna kadar kullanırlar. Türkiye'de bunu yapanlara "Vah vaaah" derler.

Japonlar 30 m2 lik evlerde yaşar, Türkiye'de ise tesettürlü hanımlar 130 m2'ye burun kıvırırlar.

Avrupa ülkelerinde devlet adamları bisiklete binerler, Türkiye ise lüks makam aracı sayısında dünya birincisidir. Çünkü görgüsüz ve sonradan görmeyiz.

Gel kriz geeel!.. Bütün dehşetinle geelll!.. Duvarımızı azıcık yalayıp geçme ama... Üretmeyi unutmuş bir toplum olduk... Gösteriş için tüketiyoruz... İsrafın haram olduğunu ne İslam anlatabildi bize, ne izmler, ne de ülküler... Bizi sen kurtarabilirsin ancak.