Bugün düşündüm "Menzil şeyhlerini aşağılayan yazıları niye yazıyorum?" Bir kere bu Kürt şeyhler, işinde çok başarılı ve her türlü övgüyü hak ediyorlar.

Ahmet Arvasi "Arapça bilmiyorlar, sadece Kürtçe ve yarım yamalak Türkçe ile İslam'a hizmet edilemez. Bu adamlar cahil" dese de ne kadar Arvasi sever ülkücü varsa Menzil'e yol aldılar. Çelişkiye bakar mısınız?

Gerçi Arvasi de Menzile giden ülkücüleri Necip Fazıl'a itelemek istiyordu; o da ayrı bir konu.

Kimler yok ki içlerinde?.. MHP il başkanları, ocak başkanları, ülkücü uç beyleri, ülkücü siyasetçiler, yazarlar... Bunlardan birisi anlattı bana:

"... Başkanımla beraber Menzil'e vardık. Elimize bir kürek verdiler. Nefsinizi yenmek için üç gün bu ahırlardaki hayvan pisliklerini temizleyeceksiniz dediler. İbadet vecdiyle temizledik, sonra üç gün de devam eden inşaatlarına tuğla taşıttırdılar. Sonunda 7. gün şeyhin huzuruna kabul edildik. Yarım saat kadar konuştuk, adam hakikaten Arvasi'nin dediği kadar cahil biri."

Anlı şanlı ülkücülerin eline kürek verip ahıra sokan bu adamların aleyhinde daha yazmayacağım.

Peki bu aşağılatıcı muameleyle karşılaşan ülkücüler niye pişmanlıklarını yazmazlar?.. Bu konuya özellikle dikkat kesildim ama içten bir yazıya rastlayamadım.

★★★

AYNAYA BAKMAK

Son yüzyılda birçok Arap düşünür şu görüşleri dile getirdiler:

"İslam'da tarikat ve tasavvuf yoktur, bunları İslam'ın içine Türkler soktular ve İslam'ı gerilettiler."

İmamı Azam Ebu Hanife de:

"Bütün müminler Allah dostudur. İslam'da Allah dostu, şeyh, evliya, gavs yoktur" dedi ama Türklerin sağ kulağından girdi, solundan çıktı.

Galiba Arap düşünürlerin haklı tarafları da çok. Menzil Şeyhi Suudi Arabistan'da tarikat kurup yönetemez, daha 50 kişiyi toplayamadan içeri alınıp falakaya yatırılır, asit kazanlarında eritilir.

Kur'an kursu tecavüzleri İran'da yaşansa meydanlarda darağacı kurulup tecavüzcü imamlar sallandırılır.

"Biz Türkler İslam'ın sancaktarıyız" diye övünmeyi bırakıp ara sıra da gerçeklerle yüzleşmeliyiz.