Türkçede 13. 14. Yüzyıldan beri kullanılan "aylamak" eylemi (fiili) vardı. Aylak sözcüğü de buradan türetilmişti ve herkesçe kullanılıyordu.

Raj Kapor'un "Awara" filmi 50'li ve 60'lı yıllarda Türkiye'de izlendi ve çok etkili oldu.

Filmin bir etkisi de Türkçe "aylamak" eylemini ve "aylak" söcüğünü unutturması oldu. Artık köylerde, kentlerde "avara", "avere", "avare" kullanımı başlıyordu.

"Aylak"ın Türkçe anlamı işsiz, boş gezen insan demek; "avara" da bire bir aynı anlamı taşıyor.

Peki "avara" nasıl oldu da Türkçe "aylak"a üstün geldi? Bu sorunun yanıtını Ziya Gökalp veriyor:

"Arapça, Farsça sözcükler ihtiyaç olduğu için alınmadı, sadece özenti."

Avara Farsça bir sözcük. Bunu Hintliler mi Farslardan alıp filmde kullandılar, yoksa Farslar, Hintlilerden mi aldı?.. Orası biraz karışık.

Şurası çok net ki Türkler Arapçadan, Fransızcadan, Farsçadan, İngilizceden gelen her sözcüğü baş köşeye oturtup altına çift minder atıyorlar, Türkçelerini de kovuyorlar.

★★★

Arapça "müthiş" sözcüğü "dehşet" (dhş) kökünden gelir.

"Denizde müthiş bir dalga vardı derseniz" doğru yerde kullanmış olursunuz.

Müthiş, korkuya düşüren, korkunç, rahatsız edici anlamındadır.

Sosyal medyada görüyorum, öyle yerlerde kullanılıyor ki müthiş rahatsız oluyorum.

İşte size iki yanlış kullanım örneği:

1. "Bugünkü hutbeme Peygamber efendimizin şu müthiş hadisi ile başlamak istiyorum."

(Hangi hadis insana korku ve rahatsızlık verir?.. Burada müthiş "güzel" anlamında kullanılmış. "Müthiş ayet, müthiş hadis, müthiş İslam..." Ayıp ayıp bu kadarı da olmaz.

2. "Bugün caddede yürürken müthiş güzel bir kız gördüm."

(Çok güzel demek istiyor ama söz dağarcığı yetmediği için "müthiş" kullanıyor. İnsanı korkutan veya rahatsız eden güzellik mi olur?..)

Anlamını bilmediğiniz Arapça sözcükleri doğru yerde kullanamıyorsanız uzak durun onlardan.

★★★

Haftanın En İyi Paylaşımı:

ARAPLAŞAN TÜRKLER

Arap gezgini İbn Fadlan, Hazar Türk ülkesinde bulunduğu sırada, nefret ettiği Türkler'in anlayamadığı bir özelliğini anlatıyor: "Bunların en vasıfsızı bile kamusal bir olayda söz sahibidir. Defalarca söz alır konuşurlar ve diğerleri dinler ve kararları toplumun kararı olur." (1)

Arab'ın anlayamadığı bu özellik, "Demokrasi"dir. Biat kültürüne ve emire kayıtsız şartsız itaate alışmış Arap kafası bunu anlamamıştır. Nitekim Fadlan'ın başka bir ülkeye geçişi (Bulgar Krallığı) Türkler tarafından kurultayda 1 hafta boyunca tartışılmış ve çok sonra izin verilmiştir. Bu Türk töresinin bir gereğidir.

Lidere, şeyh bozuntularına veya herhangi birilerine sorgulamadan biat edenlerin, öncelikle öğrenmesi gerekir.

Demek ki neymiş; lidere sadakat şeref değilmiş. Arap gibi düşünmekmiş. Araplaşmakmış.

(1) 13. Kabile-Arthur Koestler

Mehmet Karataş