Devletler Genel Hukuku hocamız merhum Prof. Dr. Ferit Hakan Baykal, ABD'nin Birleşmiş Milletler'in onayı olmadan Irak'ı işgal etmesiyle uluslararası hukukun teoriden ibaret kaldığını söylemişti.

Hatırlanacağı üzere ABD, işgale gerekçe olarak Irak'ın zenginleştirilmiş uranyum elde etmeye çalıştığını ileri sürmüş ancak yıllar sonra bu iddiasının asılsız olduğu ortaya çıkmıştı.

2002 yılında ABD'nin gücü, uluslararası hukuku işlevsiz kıldı. Sonuç, milyonlarca insanın ölümü ve uluslararası hukukun fiilen ortadan kalkması oldu.

Uluslararası hukuk gibi ulusal hukuk da güçlünün karşısında güçsüzün hakkını güvence altına almak için vardır. Hukuk pratiğinin hedefi, güçlü haksızın karşısında güçsüz haklıyı korumaktır ve bilinen bir ifadeyle hukuk, oksijen gibidir; varlığı gözle görülmez ancak yokluğunda hissedilir. Hukukun gücü azaldıkça haksızlıklar artar. Haksızlığa uğrama endişesi çoğalır.

İşte tam da bu yüzden adaletin simgesi olan "Themis" heykeli, bir elinde terazi taşırken diğer elinde kılıç tutar. Kılıç, adaletin sağlanması için gereken gücü temsil eder.

Medeni toplumların belirleyici özelliği hukuka duyulan saygıdır. Bu saygı beraberinde yasalara uymayı getirmiştir. Sıklıkla verilen bir örnekte olduğu üzere, Almanya'da trafik kurallarına uyan kişi, Türkiye'ye gelince uymuyorsa bu durum iki ülke arasındaki hukuka saygı derecesini ortaya koyar. Çok açıktır ki, Almanya'da hukukun gücünden çekinen kişi, Türkiye'de çekinmemektedir. Bir başka deyişle, orada hukuka duyduğu (daha doğrusu duymak zorunda kaldığı) saygıyı burada duymamaktadır. Bu aslında toplumun tamamına yöneltilmiş bir saygısızlıktır.

Toplumlara, liderler yol gösterir. Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasında yetkilerini hukuka dayandıran Atatürk, milli mücadelenin yalnızca askeri değil, eş zamanlı olarak hukuki ve diplomatik yollarla da gerçekleşmesini (ve başarılmasını) sağladı. Hatırlayınız, Millet Meclisi'nin oluşumuna öncülük eden cemiyetin adı "Müdafa-i Hukuk"tu. Milli Mücadele'nin kahramanları milletin hukukunu savunmak için yola çıkmışlardı.

Millet Meclisi'nin, açıldığı günden beri simgesi olan "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" sözüyle kastedilen, yasama (yasa yapma), yürütme (yasaları uygulama) ve yargı (yasalara uymayanlara yaptırım uygulama) yetkisinin millete ait olduğudur. Bu kapsamda, Türk yasaları Türk milletinin iradesi demektir.

Öyleyse unutulmaması gereken şudur ki; Anayasa başta olmak üzere Türk yasalarına saygı duymak, esasen Türk milletinin iradesine saygı duymaktır ve hiç kuşkusuz Türk milletinin iradesine en fazla Türk milliyetçileri saygı duymalıdır.