Siyaset, toplumun barış icinde, eşit özgür bireyler olarak yaşamasını sağlamak ve bu şartları oluşturmaktır.

Diplomasi, uluslararası ilişkileri düzenlemek ve dış politika sorunlarını barışçıl yöntemlerle sağlamaktır.

Siyaset, sınırların içinde ve sınırlar ötesinde sorunları çözmek için yapılır.

İktidar yarışlarında politikacıların söylemleri bu yöndedir. İdeoloji ne olursa olsun konuşlandırma toplumun davranışlarına göre yön alır.

Lakin bunu başarmak çok zordur.

Millî birliğimizi tahribata yönelik, düşmanlık ve kamplaşma, inanç üzerinden kutuplaşma ve ayrıştırma politikalarına yer yok bu coğrafyada! Tarihi anımsadığımızda düşmanlarımızın etkisi bir çivi gibi batar hafızalarımıza...

Türk milletinin imtihanı ağırdır.

Devletin bütünlüğü halkın gücü ile birleşmeli, birlik- beraberliğin rutin bir hal alması sağlanmalıdır.

Ortak yarınlarımız var. Ortak dünlerimiz gibi...

Kişisel çıkarlar hem devletin hem halkın gücünü ve sabrını zayıflatır.

Yavuz Sultan Selim'in ”Devletleri yıkan tüm hataların altında, nice gururun gafleti yatar" sözü bize bu bağlamda çok şey ifade eder.

Günlerdir ruhumuz sancılanıyor. Türk askerimizin kanıyla canıyla verdiği mücadele sonrasında gencecik fidanları toprak örttükçe yüreğimizin yangını alevleniyor.

Bu ülkenin çocukları bizim çocuklarımız. Yaşamlarını yüceltebilirdik, ölümü yüceltmeden önce.

Ölüm acıdır fakat şehitliğin kutsallığından teselli bularak içimiz rahatlasa da milli yas ilan edilerek, şehit yakınlarının hiç bir zaman bitmeyecek olan acılarına ortak olabilirdik. (Millî yas ilan ettiğimiz zamanları yazmak istemiyorum.)

Erişimi kısıtlamak yerine, doğru bilgi aktarımı olabilirdi. Bu hakkımız çünkü.

”Gün birlik günüdür” demeden önce, dünyanın hayranlığını kazanmış devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ”dünyada barış ” ilkesini anlamalı ve komşularımızın iç işlerine karışırken, çok ihtiyatlı olup maşa konumuna düşmemeliyiz.

Değerli okurlarım; naçizane düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Dostumuzu düşmanımızı belirlemeden önce, kırmızı çizgilerimizi netleştirmeliyiz.

"Ateş düştüğü yeri yakar" sözünü hatırlatarak, bu ateşin hepimizin yangını olduğunu vurgulamak isterim.

Sophokles'in "Devlet arabasında; hükümdar arabayı idare eder, memurlar arabanın atlarıdır ve tekerlekler de halkı teşkil eder” sözüyle yazıma son verirken; felakete sürüklenmemek adına iç ve dış siyasette atacağımız yanlış bir adımın konjonktürel anlamda ağır yara açabileceği kanaatindeyim.

Devletimiz milletimiz payidar, ordumuz muzaffer olsun inşallah.

Şehitlerimize Allah'tan rahmet, Türk milletine sabır diliyorum. Başımız sağ olsun...