Almanların hepsi İngilizce bilir.

Ama Almanya'da bir Alman ile İngilizce konuşmaya başlayın, önce size ters ters bakarlar, devam ederseniz;

"Burası Almanya, Almanca konuş" derler.

★★★

Almanya'da yaşayan Türkler iyi bilir.

Konuşurken bir sözcüğü yanlış kullanırsanız araya girer ve düzeltirler.

Almancası olan bir sözcüğün Fransızca veya İngilizcesini kullanırsanız yine sözünüzü kesip size Almancasını söyleyip Almanca kullanmaya zorlarlar.

Çünkü Almanlar Almanlığın Almanca ile yükseleceğine inanırlar.

★★★

Ya Türkiye?..

Sokaktaki her hangi bir insanı bırakın... Türk milliyetçisi olduğunu söyleyen birine "nihayetinde" derken "Türkçesi var, 'sonunda' kullanın" diye uyarın hele...

"Mevzu bahis" diyen birine "Türkçesi var, "Söz konusu" kullanın diye uyarın hele...

"Seneyi devriye" yazan birine "yıl dönümü" var, Türkçe kullanın diye uyarın hele...

Sanki Estergon Kalesi'ni savunur gibi Arapça ve Farsçayı savunurlar.

İşte bunun adı Araplaşmadır, Farslaşmadır.

★★★

Siz yine de özellikle sosyal medyada uyarmaya devam edin. Yoksa başka türlü Türkleşemeyeceğiz. Uyardığınız kişi dikkate almasa bile yorumunuzu okuyanları etkilemiş olacaksanız.

★★★

Malazgirt Savaşı paylaşımlarında 60 yaş üstü bir ülkücü şöyle diyordu:

"Malazgirt Savaşı denilince benim aklıma gelen, kefenini giyen Alparslan’ın ordunun en önüne düşüp yalın kılıç savaşmasıdır."

Durdum, elimi şakağıma koyup uzun uzun düşündüm sonra acı acı güldüm.

Türk tarihi şairlerden ve filmlerden öğrenilmez. Alparslan'a kefen giydirip ordusunun önünde savaştırmak şiirlere ve filmlere bir coşku verir. 18 yaşına kadar bu sunum yararlıdır ama 20’li yaşlardan sonra şunu öğrenmek gerekirdi:

"Alparslan kefen giyip en önde, yalın kılıç savaşacak kadar akılsız olamaz tam tersine güvenli bir yerde durup zafer kazanmak için buyruklar verir. Ordu komutanının birinci görevi ölmek değil zafer kazanmaktır."

Gençlerimizi şiirsiz bırakmayalım ama şiirden şuura/bilgiye/bilince geçirme işini de eksiksiz yapalım.

★★★

Kalpten kalbe giden yollar vardır; çıkarsız, umarsız, sevgi dolu... 68 ve 78 kuşağı bunu doyasıya yaşadı. Sonra siyaset girdi aramıza, kalpten kalbe giden yollar tıkandı, çıkar ilişkileri siyaset piramidinin tepesine bağdaş kurdu. Siyasi gelecek için dostluklar satıldı, ülküler satıldı, fikirler satıldı...

Ama ülkücü tabanın kalpten kalbe giden yolları hep açık kaldı.

Beyin damarı tıkanıp pıhtı atsa da kalpten kalbe giden yollar her pıhtıyı temizliyor. Hastaneden taburcu oldum, evdeyim. Son haftada sosyal medya, telefon ya da hastanede ziyaret yoluyla benimle iletişime geçen, olan, kalpten kalbe giden yollarımız olan bütün dostlara kucak dolusu sevgi ve esenlikler...